Gülen'den hükümete çok ağır sözler
Abone olFethullah Gülen dershanelerle ilgili açıklama yaptı, zehir zemberek bir ifade kullandı.
Hükümet ile Cemaat arasındaki dershane kavgası giderek
büyüyor. Fethullah Gülen'den yine çok sert bir mesaj geldi.
Cemaatine sabır ve dua tavsiye eden Gülen, " Bunlar insan ruhunda öyle marazlardır ki, dimağa musallat olmuş öyle virüslerdir ki, nöronları sarmış öyle rahatsızlıklardır ki, tımarhanelerde dahi tedavisi kâbil değildir" dedi.
Cemaatine sabır ve dua tavsiye eden Gülen, " Bunlar insan ruhunda öyle marazlardır ki, dimağa musallat olmuş öyle virüslerdir ki, nöronları sarmış öyle rahatsızlıklardır ki, tımarhanelerde dahi tedavisi kâbil değildir" dedi.
İşte Herkul.org'deki sohbetin satırbaşları:
*Muhalif rüzgarlar esebilir, çok defa insanları önüne katıp
savurabilir. Karakter bakımından zayıf insanlar belli çıkarlar,
belli menfaatler mülahazasında hep
savrulabilirler. Olup biten bu şeyler karşısında kat’iyen
sarsılmama, ye’se kapılmama ve ezilmeme mü’minin şiarı
olmalıdır.
*İnsanlığın İftihar Tablosu (sallallâhu aleyhi ve sellem)
başını yaran, dişini kıran ve yüzünden kanlar akıtan insanlar
hakkında “Allahım bu etrafımdakileri hidayet eyle; beni
bilmiyorlar, bilselerdi yapmazlardı bunu!” diyor. Kime
ittiba etmişsiniz, kimin arkasındasınız, kimin sözü sizin için
aydınlatıcı, ışık tutucu, rehnüma, yanıltmayan sözdür. Bence onun
arkasında durmak lazım.
"BİZİ DE ONLARI DA ISLAH BUYUR"
*İhtimal bizim bu dostlarımız, genelde ruh haletimizi
bilemeyerek, bu türlü olumsuz şeylere kendilerini saldılar.
“Allahım bizim ahvâlimizi, efkarımızı, a’malimizi ıslah
buyurduğun/buyuracağın gibi, onların da ahvâlini, efkârını,
ef’âlini ıslah buyur, Sana yönlendir gönülleri!” deme yiğitliğini
göstermek lazım; başka türlü davranmak düşmez bize.
"TIMARHANELERDE DAHİ TEDAVİLERİ KABİL DEĞİLDİR"
"TIMARHANELERDE DAHİ TEDAVİLERİ KABİL DEĞİLDİR"
*Mıncıklayacaklar, çuvaldız saplayacaklar, önünüzü
kesecekler, gittiğiniz yere gitmenizi istemeyecekler; bazen küfür
kaynaklı olacak, bazen haset kaynaklı olacak, bazen hazımsızlık
kaynaklı olacak. Bunlar insan ruhunda öyle marazlardır ki,
dimağa musallat olmuş öyle virüslerdir ki, nöronları sarmış öyle
rahatsızlıklardır ki, tımarhanelerde dahi tedavisi kâbil değildir.
Gelin siz de -Allah aşkına- delice hareket eden bu insanlara
küsmeyin, gönül koymayın, hatta Allah’a havale etme gibi şeylere
bile gitmeyin.
*Değil çuvaldızlara karşı, mızraklara karşı bile iğne
kullanmamaya karar vermeliyiz. İğne kullanmama kararlılığı içinde
olmalıyız. İncinsek de incitmemeliyiz, kırılsak da kırmamalıyız.
Yollarımız daraltılsa da biz başkalarına karşı yol daraltmasına
kalkmamalıyız.
*Sana çuvaldız batırmıyorlarsa, “Onlara iğneyle
mukabelede bulunmadım!” demenin bir kıymeti yok. Esas,
incitene karşı, rencide edene karşı, oturup kalkıp sizin için
kötülük planlayana karşı, yalan diyene karşı ‘yalan’ deme
nezaketsizliğine girmeyecek kadar civanmertçe davranmak
lazım.
*Cenâb-ı Hak, en sevdiği insanları Firavun’a karşı gönderirken
“Yumuşak sözle ona hitapta bulunun, yumuşak bir halle davranın,
yumuşak bir düşünceyle karşısına çıkın, incitmeyen sözlerle
diyeceğinizi ona deyin” diyor. Sizin karşınızdaki insanlar Nemrut
değil, Firavun değil, Sezar değil, İskender değil, Napolyon değil,
deli teke Hitler değil… Hele başları yerde secde eden insanlarsa,
onlara karşı bize düşen şey hep saygılı olmak, hep takdir etmek,
hep tebcille yâd etmek ve Cennetü’l-Firdevs’e beraber girme dilek
ve temennisinde bulunmaktır.
*Başımı yere koyduğumda, secdelerimde, hep hacet duasını
okudum bu üzerimize gelen şiddetli fırtınalar karşısında. Bizim
emeğimiz bunda onda birdir, belki de hiç yoktur. Şimdiye kadar bu
meseleye emek veren ne kahramanlar, bir asırdan beri adeta baldıran
zehiri yudumlayarak bu meseleyi götüren, zindanlarda ömür tüketen
insanlar, dünyada zevk sefa yüzü görmeyen insanlar, memleket
memleket sürgüne gönderilen insanlar, hapishanelerde tecride maruz
kalan insanlar, defaatle zehirlenen insanlar, “bu da vatan
evladıdır” denmeyen insanlar… Bu işin içinde bütün bu insanların
emeği vardır.. ve bu emekle meydana gelen şey hep sizin omuzunuzda
bir emanettir. “Allahım bu bir emanettir, bize ait de değildir,
bize muvakkaten yüklediler bunu. Senin emn u emanın bu işin
eskortudur; o olmazsa biz bunu götüremeyiz, onu Sana teslim
ediyoruz Allahım!”
*Dünya zevki adına bir şey bilmiyorum ben. Yeryüzünde bir
dikili taşım olmadı. Dünyayı bana teklif edenlere karşı,
anneme-babama karşı, dünyayı bana teklif ettikleri zaman.. canım
hocam Yaşar Hocam, boynuma sarıldı ağladı, “Beni sen de dinlemezsen
kim dinler?” dedi; teklif ettikleri dönemde, ben en sevdiklerime
karşı, “Çok ciddi hizmetlerin insan beklediği dönemde benim ayağıma
zincir mi vurmak istiyorsunuz? Başka şey düşünmek istemiyorum,
Sadece O, Sadece O!..” dedim. Yalnız O’nu konuş, yalnız O’nu söyle,
yalnız O’nu düşün, yalnız O’nu vird-i zeban et, O’nun için düşersen
düş, yalnız O’nun için kalkarsan kalk, yalnız O’nu mırıldan.
*Yeminle söylüyorum size; bu meselenin onda birine zarar
vermektense, bir günde on defa ölmeye razıyım; on defa Azrail
gelsin, öldürsün beni; bir daha dirileyim, bir daha öldürsün..
yemin edebilirim bu mevzuda; çünkü dünya ile zerre kadar alakam
olmadı. Bazı miyoplar, mâlikanelerde yaşıyor diyebilirler. Ne
yapalım şaşı baktığından dolayı yanlış görebilir. İbrahim Hakkı
Hazretleri “Ağvere olma yakın ki sana eğri bakar” diyor. Ağver
Allah’a da eğri bakar, peygambere de eğri bakar, dine de eğri
bakar; sadece kendisine doğru bakar, o da kendini doğru görür mü
görmez mi?!.