Gülen'den Erdoğan'a gözyaşıyla cevap
Abone olFethullah Gülen, Başbakan Erdoğan'ın 'gurbet bitsin' çağrısına gözyaşlarıyla cevap verdi.
Fethullah Gülen Türkiye'ye dönmüyor. Cemaat
karşıtlarının provokasyonlarından çekinen Hocaefendi, iktidarın zor
durumda kalmasından duyduğu endişeyi dile
getirdi.
Cuma günü ikindi sohbetinde, Başbakan Erdoğan’ın ‘Bitsin bu
gurbet’ çağrısına binaen dönüp dönmeyeceğinin sorulması üzerine
Hocaefendi’nin verdiği cevap oldukça duygulu oldu. Hocaefendi’nin
gözyaşlarına hakim olamaması üzerine salondakiler de uzun süre
hıçkırıklarla ağladı.
"Bir müddet daha burada yaşayacağım" diyen Gülen,
dön çağrısına "milletime, ülkemde olan o şeylere zarar
vermemek için daussıla deyip sıla sevdasyla kahve içtiğim kahveleri
bile böyle hatırlayarak, ve sonra ondan kaçarak burnumun kemikleri
sızladığı anda ondan uzaklaşarak burada kalacak,
yaşayacağım" sözleriyle cevap verdi.
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın İstanbul'da düzenlenen 10. Türkçe
Olimpiyatları'nın kapanış töreninde isim vermeden yaptığı
'Türkiye'ye dön' çağrısına Fethullah Gülen'den yanıt geldi. Herkül
sitesinden yaptığı yazılı açıklama şöyle oldu:
"Şimdi bunu hemen söyleyeyim, orda o kendine yakışanı yaptı. Fakat
o ilk değil onu söyleyeyim. Sayın Cumhurbaşkanı da, O da açıktan
açığa dedikleri de oldu, bir vasıta ile bana ulaştırdıkları da
oldu, söyledikleri de de oldu. Daha başka ricari devletten daha
başkaları da kendilerine yakışan o cihan mertliği her zaman
sergilediler. Ben defaatla duydum. Yanıma gelen, aynı zamanda o
arkadaşlardan yanıma gelen kimseler de aynı şeyleri teklif ettiler.
Artık Türkiye 'ye gelme zamanı değil mi, filan dediler.
'ONLAR GEL DERLER, NORMAL'
Şimdi onlar onu yapmada kendilerine düşen, kendilerine yakışanı
yapıyorlar. Ben bu mevzuda ben demek de çok çirkin bir şey de,
benim de bana yakışanı yapmam lazım. Şimdi onlar davet ederler, gel
derler normal. Millet de onlar davet etmeleri lazım geliyor gibi
onlara bakabilirler ve nitekim zannediyorum orada alkışın ritmi
dozu biraz yükselince de heralde öyle bir talep şeyi imajı aldı
Sayın Başbakan.
'DERT AÇARIM BAŞIMA'
Ondan da anlıyorum da dedi yani ordaki anlayışını ortaya koydu.
Halk da öyle diyebilir yani onlar çağırdığı zaman çağırmasalar ben
gidemem, Türkiye emin, böyle güvenlikli bir yer değil dolayısıyla
başıma gayile açarım, dert açarım başıma. Arz edeceğim şeyler böyle
yakışıksız şeyler olabilir de ben hiç bir zaman böyle başıma dert
açacağım mülazası yaşamadım yani.
'TESLİM OLMAYI DÜŞÜNMEDİM'
Yani 27 Mayıs gördüm ben, tekdir gördüm. Hatta ölümle şey yapıldım
bir yönüyle. Yani karşıma çıkan bir emniyet amiri merdivenlerin
başında eğer dur demeseydi o dramatik filimlerde olduğu gibi
dirseğini kaldırmıştı beni merdiven boşluğuna atacaktı ordan
ifadeye götürürken. Dur deyince durdu orada. Sonra da beni kovdu
oradan, ne arıyorsun burada caminin imamı yani. Askere gitmemişim
daha. 12 Mart ondan sonra geldi. 3 sene mahkeme sürdü. Ben 3 sene
mahkumiyet aldım. 1 sene de sürgün aldım. ve aylarca içeride
kaldım. Ama seve seve gittim yani hiç şikayet etmedim. Şikayet
ettimse siz de bilirsiniz.
12 Eylül 'de bir şaki gibi 6 sene kaçtım sadece. İçeriye girenler
dediler ki, gireni iflah etmiyorlar. Rahmetlik askeriyeden ayrılma
Cahit Efendi aman Hocam dedi bana. İçeriye girdi çıktı. Ben de
kader başta beni teslime götürmeyen bir yol ira etti bana ben de o
yolda yürüdüm, teslim olmayı düşünmedim.
'O ZAMAN TEDAVİYE GELDİM'
Suiniyetliymiş insanlar. Kötü şeyler düşünüyorlarmış. Daha önce çok
kötü şeyler düşündüklerine göre bu zamanda kötü şeyler
düşünüyorlarmış. Daha sonra 28 Şubat, 27 Nisan meseleleri oldu. O
dönemde de tehditler oldu. Hatta ben yine Amerika'daydım doksan
yedide. Devletin başındaki insan bir yerde önemli bir değişiklik
olunca bana telefon etti, devletin başındaki insan.
'Gel dedi artık durum değişti'. Burası emniyet ve güven içinde
dedi. Gittim yine hastane için Meyo Kliniği'ne geldim ben. O zaman
tedaviye geldim yani. Belki stend taktırmaya geldim o zaman işte o
gelişte de kaldı öyle. Aslında şahsım adına endişe duymadım ben.
Çünkü dünyaya beni bağlayacak hiç birşeyim yok. Bunları desem biraz
iddia gibi olur. Bir dikili taşım olmadı. Çoluğum çocuğum olmadı.
İleriye matuf bir hesabım da olmadı. Bunları ben mensubu olduğum.
gönlümü verdiğim gayeyi hayal yaptığım davama düşünceme hep aykırı
saydım.
Burada utanarak birsey arz edeceğim size. Askerliğim sırasında bana
annem babam ve amcamı araya koyarak ve bütün büyüklerim orda
başımda bana hayatını değiştirme dediler çok cazip bir teklif
sunduklarında arkasında yürüdüğüm amcama 'ben sizin dininizden de
şüphe ediyorum' dedim. 'Din böyle künde künde üstüne giderken ben
boynumu ona kaptırmışım bir de ayağıma böyle bir pranga vurusanız
sırtım yere gelir benim' dedim. 'Ben öyle şeyleri hiç düşünmüyorum.
Hiç düşünmüyorum' dedim.
Çok sevdiğim Yaşar Hoca, İzmir'e geldiğim zaman da boynuma sarıldı
Kestane Pazarı'nın avlusunda. Yav hoca dedi, falan dedi. Hocam
dedim hiç bir zaman aklımdan geçirmedim ben öyle bir şeyi. Ben
sadece kendimi bu işe vakfettim . Başka şey düşünmeyi kendime haram
sayıyorum. Objektif değil, herkes için değil. Ben zayıf bir
insanım. İki şeyi birden taşıyamam diye, tek şeyi omuzumda
taşıyayım diye. Boynuma sarıldı, sen de beni dinlemazsen kim dinler
dedi. Ağladı, öyle mahsun bıraktım onu.
'O ENDİŞEYEYLE GİTMEK İSTEMEM'
Dünya adına hiç bir sevdam olmadı. Hiç bir şeye bağlanmadım.
Hayatımı çok cazip şeyler ayağımın ucuna kadar geldiği halde bu da
benim için olsun falan demedim, düşünmedim. Tek şey namı celili
Muhammedi dört bir yanda şehval açsın istedim ben. Ama o mevzuda
denecekleri doğru diyemedim. Söylenecekleri söyleyemedim. Nefsimi
karıştırdım. Sesimi ayarlayamadım. Sizin sorunuza geleyim, ben
şahsım adına endişe duymadım. Hatta 45 yaşındayken 44'te belki beni
asarlar diyordum. 44'te asmadıklarına göre 55 o da 11'in bir katı
dedim. Belki o zaman asarlar. 66 oldu, belki o zaman asarlar dedim
asmadılar. Ben hep o hülyalara bağlı yaşadım. Rabbim buna şahit
kalbim herkese dahi o biliyor benim. Ancak eğer sizin bir gayeyi
hayaliniz varsa, bir mefküreniz varsa, o da o Türkiye'de yeni yeni
probemlerin olmaması, bir kısım huzursuzlukların çıkmaması, bir
kısım kazanımların hafazanallah kaybedilmemesi için yüzde bir
ihtimalle oraya gitmeniz bu hususlara zarar verecekse işte ben o
endişeyle, şahsım adına değilde o endişeyle gitmek istemem.
'BİR MÜDDET DAHA BURADA YAŞAYACAĞIM'
O endişemi de izale edebilecek bir tablo görürsem o zaman fakirin
bileceği şey benim bileceğim şey demek yine benlik kokuyor. Benim
bileceğim şey demeyeceğim. Fakirin bileceği şey gittiğimde oraya
birileri, işin rövanşı peşinde koşan birileri, bazı müesseselere
zarar vermek suretiyle idareyi zor durumda yüzde bir ihtimalle
bırakacaklarsa şayet, Türkiye 'deki olumlu şeylerde bir duraklama
olacaksa şayet, ben bir müddet daha ömrüm vefa ederse burada
kalmayı ülkeme, milletime, ülkemde olan o şeylere zarar vermemek
için daussıla deyip sıla sevdasyla kahve içtiğim kahveleri bile
böyle hatırlayarak, ve sonra ondan kaçarak burnumun kemikleri
sızladığı anda ondan uzaklaşarak burada kalacak, yaşayacağım."