Gülen ülkedeki havayı puslu buluyor
Abone olTürkiye'ye dönmeyi düşünmediğini söyleyen Akman, Gülen'in havayı hala puslu olarak gördüğünü belirtti.
Zaman Gazetesi’nden Nuriye Akman, Fethullah Gülen ile yaptığı
röportajın ayrıntılarını bir televizyon kanalına anlattı. Akman,
şunları söyledi: Amerika’ya başka bir röportaj için gittim. Oraya
röportaj için gitmedim. Tam bir şanstı. Rahatsızlandığı için ilk
gün görüşemedik. 1,5 gün sonra bir sabah kahvaltısında kendisine
dileğimi açtım. Kendisi buna hiç hazırlıklı olmadığını söyledi.
Ağzından girip burunundan çıktım. Sonunda onu ikna ettim. Çok
heyecanlandım. Benimle beraber bir çok gazetecinin merak ettiği
konular vardı. 10 yıl evvel görüşmüşüz. Onun bir sempatisi vardı.
Türkiye’den gelen her haber onu meraklandırıyor. Son 5 yılı
hayatının en acı yılları olarak değerlendirdi. Röportaj yaparken
doktor da yanımızdaydı. ''Günde en fazla 1 saat konuştu'' Onun
belirli kronik rahatsızlıkları var. En son bir kaç ay önce stent
takılmıştı. O stentte alışma süreci var. Doktorlar zaman zaman
durdurarak müdahale etti. Günde en fazla 1 saat konuştu. Hakkında
bir çok dava var. ’’Havayı puslu gördüğü için dönmüyor’’ Neden
dönemediğini merak ediyordum. Havayı hala puslu görüyor. Yönetim
kaygan. 66 yaşında hasta bir insan ‘’Artık bu kadar hırpalanma
yeter’’ diye düşünüyor. O hasret taşını bağrına basıyor.
Başkalarının onun yüzünden zarar göreceğini ve ortalığın
karışacağını düşünüyor. AB üyeliği rayına girdi. Herşey yolunda.
Ortalığı karıştırmak istemiyor. Çok hassa bir insan. Onun
duygularını anlamak mümkün değil. Her an duygulu bir insan. 10 yıl
önce ile karşılaştırdığım zaman daha dingin daha durgun bir duruşu
var. Onun yerinde başkası olsa isyan ederdi. Çok fazla memleket
aşkı olan bir insan. En ufak bir haberi bile takip ediyor. Bizim
klasik düşünme şablonumuzla anlaması zor bir insan. ‘’Hayır
gelmeyeceğim. Bir süre daha buradayız’ dedi. Türkiye’nin değişik
yerlerinden gelen insanların getirdiği topraklar var. Onlara
dokunup onlara bakıyor. Simgelere özlemini yüklüyor. Odasından
çıkmıyor. Yanlış anlaşır diye odasından çıkmıyor. Görüşmeler bile
yapmıyor. ’’Birinci kattan ikinci kata çıkarken ilk katta
dinleniyor. Kalbi zayıflamış.’’ Sadece namaz için odasından
çıkıyor. Bir aşçısı var. Birinci kattan ikinci kata çıkarken ilk
katta dinleniyor. Kalbi zayıflamış. Onun psikolojisi hassas.
Devamlı kendisini sidaya çekiyor. Bu tarz insanların başka yönleri
var. Tanrı ile sıkı münasebetleri var. Metafizik açıdan gerilimli
bir insan. ’’Odasına giren ilk kadın gazeteci benim’’ Fethullah
Gülen’in bazı sohbetlerine katıldım. Çok lezzetli sohbetler.
İnsanların bundan neden mahrum olduğunu düşündüm. Kitap yazıyor.
Odasına ilk defa bir kadın gazeteci girdi. Sonuçta etrafından bir
kadın yok. İlk başta benim girmek istemem şaşırttı. Tepki ile
karşılandı. Ancak girdim, şaşalı bir oda mı, diye merak ettim.
Onunla tokalaşmadık. Çünkü ben elimi uzatmadım. Ben normalde
insanın sözünü kesen muzırlık arayan bir insanım. Bizim döneceğimiz
gün rahatsızlandı. Zorla yatağından kalkarak, ‘’Sizi böyle
uğurladığım için özür dilerim’’ dedi. Odaya girdiği zaman ayağa
kalkılmasını istemiyor. Odaya girerken ben ayağa kalktım.
İçeridekiler oturmamı işaret etti. Ben oturduktan sonra odaya
girdi. Gençken, evlenmesini annesi çok istemiş. Ancak çileli bir
hayatın kendisini beklediğini bildiği için evlenmemiş. Kendisini
bir davaya ve eğitime vermiş birisi. Kendisini çok yalnız gördüm.
‘’Ona kankanız’’ olsaydı dedim, odadakiler gülmüş. Çocuk özlemini
etrafında çalışanların çocuklarıyla oynayarak gideriyor. O bir din
adamı, fikir belirtiyor. ‘’Ateist insanları görmeyelim.’’ demiyor.
Ondan klasik bir felsefeci yorumu bekleyemezsiniz. Sapla samanı
ayırmamak gerek.