Gülen Pakraduni dedi olay oldu! Kim bu Pakraduniler?
Abone olFethullah Gülen'in son açıklamalarında Pakraduni Terör Örgütü'ne bedduası dikkatleri çekti. Peki kim bu Pakraduniler?
Fethullah Gülen sohbetinde "Bütün terör örgütlerinin
Allah belasını versin!.. Pakrudin Terör Örgütü'nün Allah belasını
versin!.. Pers Terör Örgütü'nün Allah belasını versin!.. Terör
örgütü olmayana, "terör örgütü" diyenlerin Allah belasını versin!..
Paralel olmayanlara paralel diyenlerin Allah belasını versin.
" ifadesini kullandı.
KİM BU PAKRADUNİLER?
"Pakraduniler" pek de duymaya alışkın olmadığımız bir ifadeydi. Gülen'in açıklamasıyla gündeme gelen pakraduniler ile ilgili Milli Gazete yazarı Mehmet Şevket Eygi hem 2013'te hem de 2014'te köşesinde bahsediyor.
Asırlarca Ermeni toplumunu yöneten kripto Yahudi cemaati olan Pakraduniler için bakın Eygi neler diyor?
"Son bir aylık kavga gürültü, toz duman, fitne fesat, çatışma
ile ilgili on binlerce haber, yorum, köşe yazısı yayınlandı. Bana
inanmazsanız, internete bakın, rakamın daha da büyük olduğunu
göreceksiniz.
Çok şey yazıldı, çok tezler, senaryolar üretildi ama en önemli
kelime hiç kullanılmadı. Pakraduniler... Pakraduniler...
Pakraduniler...
Üç kimlikli, sır içinde sır, gizli mi gizli, görünmez bir grup.
Onların yanında Sabataycılar apaçık bir cemaattir.
Evet, son hadiselerin içindeki Pakraduniler kimlerdir? Ne yapmak
istiyorlar?
Bu memlekette ikili oynayanlar olduğunu biliyoruz... Pakraduniler
ise üçlü oynuyor.
Dıştan Müslüman görünüyorlar... Bir alttaki ikinci kimlikleri
Kripto Ermenilik... En alttaki Yahudilik...
Bendeniz bir Pakradunilik uzmanı mıyım? Hayır, bu konuda çok az şey
biliyorum. Hiç bilmeyenlerin yanında biraz bilmenin ayrıcalığına
sahibim.
Bu konuda ne istiyorum: Kafası çalışan Müslümanların bu konuyu
bilmesini istiyorum.
En azından Türkiyede Pakradunilerin olduğunun, bazılarının mühim
nüfuz ve tesire sahip olduğunun, önemli roller oynadıklarının
bilinmesi...
Pakradunilerin 2500 yıllık tarihi ve macerası hakkında yabancı
dillerde yazılmış birkaç araştırma kitabı var. Doğu Anadoluda
bağımsız devletler bile kurmuşlar.
Sonra izleri silinmiş... Dıştan Ermeni görünürken bir kısmı Kürt ve
Müslüman kimliğine bürünmüş. Kürtlükleri, Müslümanlıkları samimî
midir?
Pakradunilerin, asıl Ermenilere çok işler ettiklerini duydum. Aynı
işleri şimdi Kürtlere, Müslümanlara etmesinler.
Bu konuları araştırmak tarihçilere düşer. Sadece tarihçilere değil,
istihbaratçılara...
Bendeniz bir gazeteci olarak konuyu gündeme getirebilirim
ancak...."
PAKRADUNİLER ERMENİLERİ YÖNETEN YAHUDİLER
Aksiyon Dergisi'nin 2006 yılında yer alan Pakraduniler ile ilgili
bir dosya haberde bakın Pakraduniler'in tarihi nasıl
anlatılıyor:
Asırlarca Ermeni toplumunu yöneten Yahudi asıllı 'Pakraduniler'in
hikâyesi günışığına çıkıyor...Selanikli Sabetaycılar, İspanyol
Maranolar ve İranlı Meşhedilerden sonra Ermeniler içinde de Yahudi
orijinli bir unsurun 2 bin 700 yıldır varlığını sürdürdüğü ortaya
çıktı. Pakraduniler (Bagratuni/Bagratids) adı verilen ve asırlarca
Ermeni toplumunu yöneten cemaatin hikâyesi M.Ö 730 yılında başlıyor
ve günümüze kadar uzanıyor. İddianın sahibi, araştırmacı-yazar
Levon Panos Dabağyan. Yahudi asıllı Pakradunilerin M.S. 1045 yılına
kadar Ermenileri "acımasızca" yönettiğini ifade ederken,
iddialarına dayanak olarak dünyaca ünlü Yahudi tarihçilerinden
Prof. Dr. Abraham Galante'yi gösteriyor. Galante, "Pakraduniler
veya Bir Ermeni-Yahudi Tarikatı" adlı kitabında, "Pakraduniler,
varlıklarını Juda İmparatorluğu'nun sonlarından (M.Ö. 7. yüzyıl),
20'nci yüzyıla dek sürdürmüş olan Ermeni-Yahudi karışımı bir
kavimdir." diyor.
Bizans'ın krallıklarına son verdiği Pakraduniler, Selçukluların
hakimiyetine girdikten sonra yüzyılımıza kadar hayatiyetini cemaat
içinde devam ettiriyor.
Hikâye milattan önce 730 yılında başlıyor. O tarihte, Ermeni Kralı
Sannasar, Filistin'e yaptığı seferde İsrail Kralı Osee'yi
öldürerek, 10 Yahudi kabilesini esir alır. Sonra onları Fırat'ın
ötesine, Güney Ermenistan'a yerleştirir. M.Ö. 700'lerde, bu kez
Babil Kralı Nabukadnezar, Mısır Kralı Necho ile Kudüs Kralı
Yoachim'e karşı bir sefer açar. Söz konusu sefere, Doğu Ermenistan
Kralı Hıraçya da büyük bir ordu ile katılır. Hıraçya'nın bu savaşta
gösterdiği olağanüstü başarı, Nabukadnezar'ı fazlasıyla memnun eder
ve esir aldığı 10 bin Yahudi'nin yarısını Kral Hıraçya'ya hediye
eder. Bu esirler arasında İsrailoğulları'nın önemli
şahsiyetlerinden Prens Şampat (Smbat/Shampat) da vardır. Şampat,
kısa zamanda Hıraçya'nın takdirlerine mazhar olur. Devlet hizmetine
alınıp, önemli mevkilere yükselir.
ESİRLİKTEN SOYLULUĞA
M.Ö. l5O'lerde soyunun Hz. Davud'a (as) dayandığını iddia eden ve
adı "Pakarad Şampa" olan bir Yahudi, zamanın Ermenistan Kralı
Vağarşak'a başvurarak saray hizmetine girebilme talebinde bulunur.
Dikkat çekme ve kendini sevdirme açısından Prens Şampat'ı dahi
gölgede bıraktığı kaydedilen Pakarad Şampa, Kral Vağarşak'ın en
yakın bendeleri mevkiine erişir. Sonunda şaşırtıcı bir şekilde,
Ermeni Kralları'na taç giydirme imtiyazı ile 10 bin süvariye komuta
etme hakkını elde eder. M.Ö. 90-36'larda Ermeni krallarına Dikran
II. (Büyük Dikran) İsrailoğullarına yönelik yeni bir sefer
düzenler.
Bu sefer sırasında esir aldığı binlerce Yahudi'yi o da ülkesine
götürür. Esirler arasından seçtiği "Aşod" adında bir asil Yahudi'yi
özel hizmetine alır. Bu olaylar sonucunda Ermenistan'a yerleşen ve
zamanla nüfusları hızla artan esir Yahudiler, sürgün yıllarının
sembol ismi Prens Şampat'ın hatırasını kendilerine rehber edinerek,
teşkilâtlanıp millî varlıklarını koruyabilme mücadelesine
girişirler. Zamanla Ermenilerin yönetimini ele geçiren Pakraduniler
M.S. 1045'e kadar Ermenistan'da saltanat sürmeyi başarır.
26 YÜZYILDIR YAHUDİLİKLERİ DEVAM EDİYOR
"Kripto Yahudilik"konusunda uzman olan Türkiyeli Yahudi Prof.
Abraham Galante, "Les Pacradounis ou Une Secte Armeno-Juive/
Pakraduniler veya Bir Ermeni-Yahudi Tarikatı / Baskı: 1933,
Fransızca İst." adlı eserinde bu konuda hayli enteresan bilgiler
veriyor: "Pakraduniler varlıklarını Juda İmparatorluğu'nun
sonlarından (M.Ö. 7. yüzyıl), 20'inci yüzyıla kadar sürdürmüş olan
Ermeni-Yahudi karışımı bir kavimdir. Eğin'de, 'Erzurum-Sivas
arasında', Marmara Denizi'nin Avrupa yakasında ve İstanbul
Hasköy'de yaşamış oldukları bilinen Pakraduniler, 26 yüzyıldır
Yahudi yönlerini sürdürmekte gösterdikleri kararlılık nedeniyle
Portekizli Marano'lar, Selanikli Dönmeler ve İranlı Meşhediler gibi
Yahudi kökenli topluluklar arasında sayılabilirler."
Dabağyan, Pakradunilerin kullandığıisimlerin Ermenilerden farklı
olabildiğini söyleyerek; Ermeni tarihçi Gatoğigos Ğorenazi'den şu
nakilde bulunuyor: "Simpat adını, 'Pakraduniler' oğullarına
verirler. Bu isim İbranice'den geliyor ve aslı 'Şampat'tır.
Ermeniler arasında asırlarca pek revaç görmüş olan 'Pakrat, Simpat,
Aşot, Kakik, İsrael, Tavit' gibi isimlerin Ermeni menşe'li olmadığı
bariz şekilde meydana çıkmaktadır."
Dabağyan, Bizanslı tarihçi Pavstos'un, 3. Asır'da bölgede iskan
edilmiş ve kısmen Hıristiyan olmuş Yahudilerin miktarını 400 bin
olarak verdiğini de kaydediyor.
NASSİ: DOMUZ ETİ YEMEZLER
Sabetaycılık, Ladino ve Kripto Yahudi cemaatleri konusunda uzman
isimlerden araştırmacı-yazar Dr. Gad Nassi, Pakradunilerin 20.
yüzyılın ilk yarısına kadar özel gelenekleriyle Sivas/Divriği ile
Erzincan/Eğin (Yeni adı Kemaliye) arasındaki bölgede varlıklarını
sürdürdüklerini belirtiyor. Nassi'ye göre cemaatin yayılımı,
Arapkir, Kapadokya ve Kilikya/Çukurova'ya kadar uzanıyor.
Nassi, Pakraduni soyundan gelenlerin fiziki görünüşlerinin
Ermenilerden farklı olduğunu, kafa yapısı olarak Yahudiler gibi
Dolikosefal olduklarını kaydediyor. Bir Yahudi-Ermeni'nin evinde
vefat gerçekleştiğinde, evin içini tamamen değiştirdiklerini, evde
asla su kullanmadıklarını, çünkü ölüm meleğinin kılıcındaki kanı bu
suyla temizlediğine inandıklarını belirtiyor. 7 gün iş yapmayıp
Yahudilerde olduğu gibi yas tuttuklarını da kaydediyor. Nassi,
Pakradunilerin asla domuz eti yemediklerini, cumartesi günü çalışma
yasağına uyduklarını, genelde cemaat içinden evlendiklerini ve
soyadlarının da Yahudi kökenlerini anlatacak şekilde olduğunu ifade
ediyor. Bunun da Ermeniler arasında "Yahudiliğin bir uzantısı"
olarak değerlendirildiğini söylüyor. Nassi, Pakradunilerin, ticaret
ve finans alanında çok becerikli olduklarını kaydederken, benzer
bir grubun da geleneklerini koruyarak 19'uncu yüzyıla kadar
Gürcistan'da Gürcüler içinde hayatiyetini devam ettirdiğini ifade
ediyor.
RAFIZÎ ERMENİLER KİM?
Fransız Mareşali Horace Sebastiani, Türkiye Ermenileriyle ilgili
1814 tarihli raporunda Ermenileri normal Ermeniler ve
"Rafiziyyun/Rafiziler" olarak ikiye ayırır. Dabağyan "Osmanlı
İmparatorluğunda Şer Akımlar" kitabında bu raporu değerlendirirken,
Fransızların Türkiye'deki etnik yapıya daha 1800'lü yılların
başında bile ne kadar hâkim olduklarının anlaşıldığını ifade ederek
şöyle tepki veriyor:
"Selçuklular devrinde, Alparslan'ın saflarına geçerek, Bizans'a
karşı savaşan ve sonradan İslam dinini kabul eden Ermenilerin büyük
bir kısmı, bilâhere 'Alevi Mezhebi'ne geçmiş ve öyle kalmışlardır.
(...) Demek ki, Mareşal Horace Sebastiani, Fransa'nın Türkiye
üzerinde taşıdığı gizli emellerin tahakkuk sahasına aktarılacağı
zaman, Osmanlı topraklarında yaşayan bilumum unsurlardan istifade
edebilmek için Anadolu topraklarında yaşayanları da iyiden iyiye
tetkik etmiş veya ettirmiş!"
Ermeni asıllı Türk vatandaşı yazar Torkom İstepanyan ise
Pakradunilerle ilgili şu değerlendirmede bulunuyor: "Türk-Ermeni
kardeşliğinin başlangıcı 11'inci yüzyıl ortalarına dayanır. 1064'te
Pakraduni Ermeni Krallığına Bizanslılar tarafından son verilince,
Bizans zulmüne dayanamayan Ermeniler Türklerin himayesine
sığındılar. Bu devre onlar için huzur oldu. Vatanlarına sımsıkı
bağlandılar. Türkler tarafından bunlardan' bazılarına 'Amiral'lik
unvanı verildi. Böylece ilk Türk-Ermeni dostluğunun temeli atılmış
oldu. Bu kardeşliğin en güzel kanıtı da bugün dünyanın dört
bucağına serpilmiş olan Ermeni toplumunun günümüze dek varlığını
sürdüren Türkçe kökenli soyadlarıdır. Örneğin, Romanya doğumlu
olduğu halde dünya Ermenilerinin Ruhani Reisi Gatogigos Vazgen I'in
soyadı 'Balcıyan'dır." (Sorun olan Ermeniler / Suat Akgül, Ali
Güler, Türkar Yay. İst. 2003. s: 402)
"ERMENİ İSYANLARININ ARKASINDALAR!"
Yazar Levon Panos Dabağyan, Ermeni meselesinin can damarını teşkil
eden "1. Zeytun İsyanı'nın" arkasında Fransa ve Vatikan'ın
bulunduğunu, isyanın düzenleyicilerinin Pakraduniler olduğunu ileri
sürüyor. Dabağyan, Zeytunluların kökeniyle ilgili olarak şöyle
diyor: "Ani Beldesi'nin Bizanslılara geçmesinden ve Bizanslıların
Ermeni katliamından sonra, Anadolu'nun muhtelif bölgelerine dağılan
'Pakraduni Hanedanı' mensupları Haçin ve Zeytun havalisine
yerleşmişlerdi. Dolayısıyla (Fransa'nın gönderdiği Katolik Ermeni)
maceracı Leon, Ermenileri isyana teşvik için gerçekten en münasip
bölgeleri seçmiş demekti. Zira, Pakraduni Hanedanı, zaten birtakım
entrikalara müsait ve gayri Ermeni bir unsur idi."