Gülen onları cehennemin dibiyle uyardı!
Abone olCemaate karşı zulüm yapıldığını ima eden Zaman yazarı Ahmet Kurucan, Gülen'in bu yöndeki sert mesajlarını köşesine taşıdı.
Gülen isim vermedi ama mesajlar iktidara ve cemaate karşı operasyonlara ses çıkarmayanlara yönelikti.
Zulme seyirci kalanların dilsiz şeytan olduğunu söyleyen Gülen, onların cehennemin en dibi anlamına gelen derk-i esfel olduklarını ilan etti.
Hükümet cemaat kavgası emniyet içindeki paralel yapılanmaya yönelik son operasyonla birlikte yeniden hız kazandı.
Uzun bir süredir açıklama yapmayan Gülen, mesajlarını sohbet aralarında vermeyi tercih ediyor. Pensilvanya'ya giden Zaman sinin ilahiyatçı kökenli yazarı Ahmet Kurucan, Gülen'in açıklamalarını aktardı.
"Öteki vardır ama kimdir?" başlıklı yazısında üstü kapalı hükümeti eleştiren yazar, devletin imkanlarıyla cemaatin yok edilmek istendiğini ima etti.
Gülen'in kendisine sorulan soruya verdiği cevabı köşesinde okurlarıyla paylaştı. İşte o yazı:
"Bayram sonrası bir çay içimlik muhabbet esnasında Hocaefendi’ye soruldu: “Zulmü yapanlarla zulme seyirci kalanlar uhrevî vebal açısından aynı yükü mü yüklenirler?” Soruyu dinlerken cevabı hazırdı Hocaefendi’nin. Muhatabının üç-beş cümlelik bu sorusunun bitmesini beklerken yerinde duramamasından, ‘bitse de bir an önce cevabını versem’ şekliyle özetlenebilecek tavrından anlamak mümkün bunu.
CEHENNEMİN ALT KATINDALAR
İki cümleden oluşuyor cevap. İlki bir hadis-i şerife telmihen söylenen beyan, ikincisi ise kendi yorumu. “Zulüm karşısında susan, seslerini çıkarmayanlar dilsiz şeytandır. Eğer genel yapıyı biliyorlarsa bazen zulümler karşısında sükût edenler zalimlerden daha aşağı olurlar. Derk-i esfel...” Derk-i esfel, daha aşağı dereke demektir ki derekenin müspet manadaki karşılığı derecedir, mertebedir ki ayette yer bulur kendine bu tabir. Şöyle diyor ayet: “Şu kesindir ki münâfıklar cehennemin en alt katındadırlar. Onları oradan kurtaracak bir yardımcı da bulamazsın.” (Nisa, 145)
HERKESE HOŞGÖRÜ AMA
Amerikalılarla Ramazan ayında oruç temalı iftar yemeğinde bir araya geldiklerini hatırlatan Kurucan, yabancıların kendilerine karşı gösterdiği hoşgörüyü anlattıktan sonra yazısına böyle devam etti:
“Herkese hoşgörü ama...” diye söze başlayanlar devletin tüm imkânlarını seferber edip gayri meşru her türlü vesileyi kullanarak ötekileştirdikleri ötekilerini yok etmek istemelerine bir baksınlar. Belki bu bakış ötekini kabulde nerede durduklarının muhasebe ve murakabesine vesile olur!
Olur mu? Çok ümitli değilim, ama inşallah diyelim. Kalpler Allah’ın elinde. Fakat şunu da unutmayalım; kaybetme kuşağında kazanma Müslüman’ın en ayrıcalıklı özelliğidir. Tabii kendisini kaybetme kuşağına iten hadiselerin Allah’tan geldiğine inanması şartıyla. İşte Efendimiz’in (sas) beyanı: “Mü’minin işi hayrete şayandır. Zira işinin hepsi onun için hayırlıdır. Bu özellik yalnız mü’mine özgüdür. Zira sevinirse şükreder. Bu ise onun için hayırlıdır. Başına belâ gelirse sabreder. Bu da onun için hayırlıdır.”