Gülen okulundan mezun olan ünlü!
Abone olGülen okullarından mezun olan basketbolcu kim? Gülen parayı nereden buluyor? Okulları istemeyen ülkeler!...
Siyaset bilimci Prof. Doğu Ergil, Fethullah Gülen ve
hareketini inceleyen bir kitap hazırladı: 100 soruda Fethullah
Gülen ve Hareketi.
Ergil’in Pensilvanya’da Fethullah Gülen’le konuşarak hazırladığı
kitap 19 Mayıs’ta piyasaya çıkacak.
Kitapta ortaya çıkan ilginç ayrıntılardan biri de NBA'de
oynayan ünlü basketbolcu Zaza'nın Gülen Okullarından mezun
olması...
Ergil’in, 10 yıldır ABD – Pensilvanya’da yaşayan Fethullah Gülen’le
kaldığı yerde iki kez görüşerek hazırladığı kitap, 100 sorudan yola
çıkarak Gülen’in çoğu güncel konularla ilgili yorumlarını,
hareketin yapısını, okullarını vb. konu ediniyor.
Timaş Yayınları tarafından yayımlanan kitapta Gülen’le daha önce
yapılan 10’un üzerinde söyleşiden de alıntılar kullanan Ergil şöyle
diyor: “Fethullah Gülen (FGH) ve onun düşünce, yorum ve
telkinlerinin etkisiyle, ‘cemaatleşen’ insanlar gerçeği, artık bir
merak konusu olmaktan çıktı, uluslararası bir olgu haline geldi.
Öyle olmasına rağmen ülkemizde bu olgu, günlük siyasal çekişmeler
ve onlara zemin oluşturan endişeler ve kuşkular boyutunu aşarak
kapsamlı bir tahlile tabi tutulmadı.”
Ergil, Gülen’le konuşmanın dışında hareketin içine girdi,
sistematik gözlemler yaptı, topluluğun faaliyetlerini izledi ve
hareketin içinde yer alan kişilerle de görüştü.
“İLKOKULDA ADIM MOLLAYA ÇIKTI”
Kitapta Gülen, çocukluk yıllarına ilişkin bir anısını şöyle
aktarıyor:
“O sıralarda köyümüzde ilkokul yoktu. Okul daha sonra
açıldı. Şu anda da mevcud olan caminin bitişiğindeki medreseyi
sınıf olarak kullandılar. Gündüzleri çocuklara, geceleri
de yaşlı erkek ve kadınlara orada okuma yazma öğretiyorlardı. O
yaşlı başlı insanların durumunu pencereden seyreder eder, gülerdim.
Bana halleri çok tuhaf gelirdi. Yaşım tutmadığı için ilk sene beni
okula almadılar. Okula gittiğimde yaşım yine tutmuyordu; fakat
devam ettim. İki veya üç sene okula gittim. Öğretmenlerden
birisi aşırı din düşmanıydı. Benim teneffüslerde dahi namaz kılmamı
hazmedemezdi. Ancak ben, yine bir sıranın üstüne çıkar ve
namazlarımı kılardım. Adımı molla koymuştu. Bütün sebep de
namaz kılmam…”
İşte Ergil’in kitabından bazı sorular ve Fethullah Gülen’in
cevapları ve Doğu Ergil’in yorumlarından bölümler…
"90'LI YILLARDA DEĞİŞTİM"
Dünya görüşünde hangi aşamalarda ne gibi değişiklikler oldu?
“Zaman, zemin ve insan faktörlerine bağlı olarak küçük
değişiklikler de yok değildir söz ve değerlendirmelerimde.
Sözgelimi, eski vaazlarımda Yahudiler’in sebebiyet verdiği
sorunları genellemeci bir üslupla değerlendirir, bazı ayet ve
hadisleri bu çerçevede yorumlardım. Ama 90’lı yıllardan
sonra içine girilen diyalog sürecinde bu yaklaşımdan
uzaklaştım. Gerek Kur’an ayetleri, gerek hadislerde dile
getirilen karşıt düşünceleri daha bütüncül bir gözle değerlendirip,
suçlamaların şahıslara değil, eylemin niteliğine yapıldığını öne
çıkardım. Bunu, İslam’ın evrensellik özelliğine daha uygun
olduğu için yaptım ve öyle telkin ettim.”
Gülen Hareketi bir tarikat olarak nitelendirilebilir
mi?
Gülen Hareketi’nin temel dinamikleriyle klasik İslam tarikat
geleneğinin dinamikleri benzeşmekle birlikte hareket, gerek bir
sivil inisiyatif olarak örgütlenme biçimi, gerekse kültürleşme
(esas aldığı değerler ve onları uygulama) biçimiyle tarikat
örgütlenmesinden ayrışmaktadır… FGH, çilecilikten çok
fedakârlığı, adanmışlığı ve aşırılıktan sakınmayı
öğütlemiştir. Birlikte hareket etmenin ve aynı ilkeleri
paylaşmanın erdemini savunduğu kadar yaşamı anlamlandıran ve
yücelten değerleri (maddi ve manevi) üretmenin gereğini de
vurgulamıştır. Bu çağrı hem samimi hem de gerçekçi bulunmuştur.
Çağrının eyleme; eylemin harekete dönüştüğü tipik bir sosyal oluşum
ortaya çıkmıştır. Bu hareketin Türkiye’den çıkması bir tesadüf
olmasa gerektir. “İslam’ın Türkiye şartlarında yorumu”
derken FGH’nin muradının bu olduğu anlaşılmaktadır.
“İSLAM DÜNYASINI ŞAMAROĞLANI YAPMAK HAKSIZLIK”
Günümüz dünyasında fanatizm yaygınlaşıyor ve İslam’ın
üzerine gölge düşürüyor. Bu dinler ve kültürler-arası bir sorun
mudur yoksa İslam âleminin içinde filizlenen bir sorun
mudur?
Bu soruya FGH, “Her ikisi de” diye cevap veriyor ve şöyle devam
ediyor: “İslam dünyası haricinde de bugün fanatizm, gerek dinler,
gerekse ideolojiler özelinde belki de tarihin hiçbir döneminde
görülmediği ölçüde tavan yapmış bulunuyor. Dolayısıyla bu geniş
perspektiften bakıldığında, konuyu sadece İslam âlemiyle
sınırlandırmak yanlıştır ve İslam dünyasını bu çerçevede şamar
oğlanı yapmak haksızlıktır.”
Fethullah Gülen’in laiklik anlayışı nasıldır?
FGH, laiklik ile laikleşme arasındaki farkı
şöyle görmektedir: Laiklik bir politikadır. Arkasında bir
siyasi otorite vardır ve bu otorite kendi yönetiminde tuttuğu din
kurumunu, toplumu yönlendirecek biçimde kullanır. Bu
tarzda, din, siyasal otoritenin bir parçasıdır ve ona tabidir.
Siyasal otorite zafiyete düştüğü zaman toplum, siyasallaştırılmış
olan inanç alanına müdahale eder ve dini siyasetin/devletin
pençesinden kurtarmaya çalışır. Ancak bu sancılı bir süreçtir.
Çünkü dini siyasal otoritenin elinden, özerk ve saygın inanç
alanına çekmek için siyasal alanda mücadele etmek gereği doğabilir.
Solcu ve milliyetçi ideolojilerin iflas ettiği toplumlarda
genellikle böyle olmuştur.
Ne zaman ki toplum olgunlaşır, gelişir, yurttaşların eğitim, gelir
ve yaşam seviyesi yükselir, o zaman din siyaset alanından
hak ettiği kültürel alana, inancın hak ettiği saygın ve siyaseten
nötr (tarafsız) alana çekilir. Laikleşme işte
budur.
Laikleşme bir süreçtir. Dinin siyasetten arınması olduğu kadar
insanların dini referansların yanında başka iradi ve dünyevi
referanslarla kararlarını vermelerini ve hayatlarını
yönlendirmeleri olgusudur. Artık dini olan ile dünyevi olan karşıt
ve çatışma halinde değil, birlikte ve birlerini tamamlar
durumdadırlar. Bu anlamda FGH’ye göre Türkiye, laikleşmesini daha
tamamlamamış bir ülkedir.
DERİN DEVLET VAR MI?
Son zamanlarda gündemden düşmeyen “Hukuk Devleti” ve “Derin
Devlet” gibi kavramları nasıl
yorumluyorsunuz?
Başka söyleşilerden alıntılar:
“Devlet şakîlere karşı savaşabilir; savaş esnasında güvenlik
güçlerine silah çekenleri öldürebilir; zira savaşın da kendine göre
bir hukuku vardır. Fakat bir insan gelip teslim olursa, devlet onu
asla yargısız infaz edemez. Teslim olan bir insanı öldürmek hukuk
devletinin ruhuna aykırıdır. Ayrıca, o şahıs, itirafta
bulunacaktır, söyleyeceği şeyler olacaktır; devletin orada
çıkarları söz konusudur ve ondan alınabilecek ipuçlarıyla daha
büyük fitnelerin önü alınacaktır. Hal böyleyken, birisi pişmanlık
duyarak dağdan inse, itirafta bulunmak için bir yere müracaat etse,
‘Benim diyeceğim şeyler var; şekavetin merkeziyle, fitnenin
yuvasıyla alâkalı hayatî bilgiler vereceğim’ dese, eğer siz, ‘Seni
kabul etmiyoruz, senin yerin dağ’ şeklinde cevap verir ve onu
reddederseniz …dağın teşvik edilmesi mevzuunda sizin bazı şeyler
çevirdiğiniz kanaati hasıl olur bende. O zaman düşünmeden edemem:
Siz galiba orada bazı şeyler karıştırıyorsunuz... Acaba uyuşturucu
işi mi çeviriyorsunuz? Silah üretiyor ve silah ticareti mi
yapıyorsunuz? Yıllanmış kavgaların bir türlü sona ermemesinde bir
çıkarınız mı var? Neye binaen hukuk devletinin açık olduğu bir
konuya itiraz ediyorsunuz?”
“Bir hukuk devletinde devlet içinde devletten ya da derin devletten
bahsetmek mümkün değildir. Fakat maalesef, ‘Devletin nizam ve
intizamını, asayiş ve güvenliğini temin etmek maksadıyla öldürmem
istenen insanları öldürdüm’ diyen kimseler çıktı bizim ülkemizde.
‘Devletim bana ‘vur’ dedi, ben de vurdum’ diyenler oldu. Onlara
belki şöyle denebilirdi: ‘Devlet sana ‘zina et’ derse, zina mı
edeceksin! ‘Hırsızlık yap’ dediğinde hırsızlık mı yapacaksın?..
Hırsızlığa teşvik eden bir devlet, devlet haysiyetini kaybetmiştir;
zinaya teşvik eden bir devlet, devlet olma keyfiyetini yitirmiştir,
o suretâ bir devlet heykeli olsa da artık ruhsuzdur. Aynen öyle de,
‘Git adam öldür’ diyen bir devletin devlet haysiyet ve şerefinden
bahsetmek mümkün değildir. Öyleyse, icabında o memuriyetten ayrıl;
git başının çaresine bak, ama cinayet işleme. Devlet bile emretse,
dünyadaki evrensel hukukî değerlere ve Türkiye’deki hukuk sistemine
aykırı icraatta bulunamazsın. Bir sürü faili meçhul var. Bu
cinayetlerin arkasında kimler olduğu hâlâ belli değil. …Belli
olmadığı için de …çok geçmeden yine aynı cinayetler işleniyor,
benzer senaryolar oynanıyor. Evet, devlet, devlet için bile olsa
cinayet işleyemez. Devlet tecziye eder; ama hukuka göre muhakeme
ettikten sonra cezalandırır. …Fakat kat’iyen yargısız infazda
bulunamaz. Onu devlet yapamadığı gibi kendini devletin yerine
koyan, devletini sevdiği için bunları yaptığını iddia eden kimseler
de yapamaz.”
“BİR HESAPLA HAREKET EDİLMEDİ”
FG öğretisi ne zaman bir toplumsal
harekete dönüştü?
FGH’nin kendi sözleriyle bu
hareket, masa başında yapılmış bir master plan olmamıştır:
“Ortada hadiselerin yönlendirmesi ve şekillendirmesi, ihtiyaç ve
zaruretlerin uyardığı düşüncelerle oluşan bir yapı vardır. Dinamik
olan bu yapı, bahsi geçen ihtiyaç ve zaruretlerle hemen her gün
kendini yenilemektedir. Fakat bu demek değildir ki çekirdek bir
fikir yoktur; vardır ama onu şekillenmesi kervan yolda iken
olmuştur ve olmaktadır. Mesela; Orta Asya’ya okullar
açılırken, onların 15 yıl sonra bugün varacağı yer hesap edilmiş ve
ona göre planlanmalar yapılmış değildir. Mesela, dil
seti/Türkçe olimpiyatı yarışmaları, tamamıyla şartların uyardığı
bir düşüncedir.”
Gülen hareketi başladığında ne idi, bugün nasıl
tanımlanabilir?
“Bu yapı hiçbir zaman bir hareket olarak
başlamadı. Tabanın küçükten başlayıp büyüğe, yerelden
başlayıp küresele giden projelerin makuliyetinde birleşmesi sonucu
bir hareket halini aldı. Böyle olmayabilirdi de. Onun için
sosyolojik olarak hareketi baştan bu yana ‘Fethullah Gülen
hareketi’ diye adlandırmak doğru bir değerlendirme olmaz.”
CEMAAT KİME HİTAP EDİYOR?
FİNANS KAYNAĞI NEDİR?
KURULURKEN İSLAM ÜLKELERİNDEN YARDIM ALDI MI?
HERHANGİ BİR HUKUKİ CEZA ALDI MI?
BAŞLANGIÇTA DİNDARLARA HİTAP EDİYORDU ŞİMDİ
HERKESE
Gülen hareketi başlangıç döneminde hangi toplumsal
kümelere hitap ediyordu; bugün hangi toplumsal kümeleri hareketin
içinde görmek mümkün?
“Başlangıçta tamamıyla dindar kitlelere, cami
cemaatine hitap ediyordu. Şu an geldiği yer itibariyle soy, dil,
din farkı gözetmeksizin tüm insanlara hitap ediyor.”
Gülen fikriyatının kentlileşen kitleler arasında ve
büyük kentlerde yankı bulması ve bir toplumsal harekete dönüşmesi
nasıl açıklanabilir?
Bu sorunun yanıtı aslında diğer soruların içinde verilmişti ama
Sayın Gülen şu ilaveyi yapmak gereğini duydu: “Şehirlerde
yalnızlaşan insanlar, modernleşmenin, batılılaşmanın baskısı
altında kimlik erozyonuna maruz kaldılar.” Kültürel köklerinden
kopan bu insanlar içine düştükleri belirsizlik ve
“yalnızlığa bir son verme düşünce ve arayışı içine
girdiler. Dini ve milli değerlerini içine girdikleri yeni
ortamlarda yeniden keşif” veya yeniden inşa etme ihtiyacı
duydular. Bu ihtiyaç önce kentlerde hissedildi, “şimdilerde de
köylerde” duyulmaya başlandı. Gülen hareketinin yayılmasının esas
nedeni budur.
Bunları ileri sürdükten sonra, bir ayağı ufuk turu yapan akıl
pergelinin sabit ayağının nerede durduğunu yeniden işaret etmek
gereğini duyan FGH, “Din bir ihtiyaçtır ve bu hareket bu ihtiyacı
hayatın gerçekleriyle çelişmeden sunma meylindedir” diye ekliyor.
Böylece hareketin(in), İslâm dininden mülhem bir çağdaş yaşam
felsefesi geliştirerek günlük hayat pratiğine yol göstermeyi
amaçladığını belirtiyor.
ÖĞRETMENLERİN MAAŞI 350 – 700 DOLAR
Hareketin finans kaynakları nelerdir?
Anlattıklarından okulların merkezi bir finansman
kaynağı olmadığı anlaşılıyor. Her okul, Türkiye'deki bir il ya da
ilçe tarafından, ya da zengin bir işadamı tarafından finanse
ediliyor. Daha doğrusu, okul sorumluluğunu alan cemaat mensupları,
ülkelerdeki okullar genel müdürlüğü ile irtibat içinde, zengin
esnaftan ve cemaat üyelerinden topladıkları paraları belirlenen
ülkelere yolluyorlar.
Öğretmenlere gelince; genelde İngilizce eğitim veren bu gençler
Türkiye'deki üniversitelerden yetişiyor; Marmara
Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi ve ODTÜ mezunları çoğunlukta.
Maaşları oldukça az; 350 ile 700 dolar arasında değişiyor, tasarruf
imkânları hemen hemen hiç yok. Gönüllülerin hemen tümü
orta ve üniversite eğitimleri sırasında harekete katılıp
kendilerini bu misyona hazırlıyorlar.
Özetle, gerek duyulan destek, FGH’nin deyişiyle bu milletin
İstiklâl Harbi’ndeki fedakârlığını andırır bir cömertlikle
sunuluyor.
Hareket gelişimi süresince İslâm ülkelerinden ya da
İslâmi kuruluşlardan yardım aldı mı? Şu anda almakta
mı?
“Asla öyle bir yardım söz konusu değildir. Evvel ve ahir öyle
tekliflere kapalı kalınmıştır. Katiyen alınmadığı gibi bundan sonra
da alınması mümkün değildir. Şunu söyleyebilirim; bu milletin
fedakârlık anlayışlarını bilememelerinden dolayı, bu kadar geniş
alanda çok büyük kaynaklar gerektiren işin sadece fedakârlıkla
yapılacağına ihtimal vermiyor, akıllarına sığdıramıyorlar ve öküzün
altında buzağı arıyorlar. Böylece kamuoyunda bulanıklık meydana
getirmeye çalışıyorlar. Biz hayatımızın hiçbir döneminde, daha
sonraları yüzümüzü kara çıkartacak, bu kabil şeyler içine hiç mi
hiç girmedik. Bundan sonra da Allah’ın izniyle girmeyeceğiz.”
Hareket, bugüne kadar herhangi bir hukuki kovuşturma
sonucu ceza aldı mı?
“Hayır!” FGH’nin kısa ve kesin yanıtı bu.
Çevreye ve doğal yaşama ilişkin temel görüşleriniz
nedir?
Bu soruyu sorarken yazar, FGH’nin yaşadığı
yukarı Pennsylvania’da, kentin hayhuyundan uzak, ‘kırsal’
diyebileceğimiz bir doğal cennetin etkisi altındaydı. İçinde başta
kırık dökük bir iki yapı bulunan, bakımsız, ama büyük ağaçların ve
zengin bir bitki örtüsünün bezediği bu doğal mekân seneler içinde
ıslah edilmiş. FGH’nin hem kalabileceği ve izleyicileri ile
bulaşabileceği, hem öğrencileriyle ders yapacağı bir ana bina inşa
edilmiş. Sonra da seneler içinde ziyaretçilerin kalacağı müstakil
evler yapılmış, arazinin peyzajı elden geçirilmiş ve aşağıdaki
dereye kadar yürüme yolları açılmış. Alan, bir kolej yerleşkesine
(kampüse) benzetilirken doğal görüntüsü bozulmadan daha da
güzelleştirilmiş. Kısacası, FGH ve ekibi, daha soru sorulmadan
ekolojiye duyarlılıklarını sergilemiş bulunuyorlardı…
FUTBOL VE GÜREŞ…
İlgi duyduğunuz spor dalları var mı? Mesela TV’de maç izler
misiniz? Sporu teşvik eder misiniz? Okullarınızdan ve
hareketinizden hiç tanınmış sporcu çıktı mı?
“…Her mesleğin hakkı verilmeli, o mesleğin gereklerine göre
davranılmalıdır. Bir imam camide sesini kullanır; fakat bir sinema
ve tiyatro sanatçısı, bir fikir kitabının yazarı öyle davranmaz.
O, vücut dilini, rol kabiliyetini, yazarsa kalemini ön
plana çıkarır ve söyleyeceğini sanatın, edebiyatın diliyle söylemiş
olur. Bunun böyle yapılmasında fayda vardır. Yoksa o
mesajların çarpıcılığı ve tesiri kırılır ve böyle mesajlardan
herhangi bir fayda da sağlanamaz. Sporda da aynı şeyler geçerlidir.
Meselâ, atılan bir gol sonunda, ‘Bunu imanımla yaptım, Allah’ın
izniyle böyle oldu…’ gibi sözler sarf etmek yerinde olmasa gerek.
Bunun yerine, sporcu, başarısı, efendiliği ve hayatıyla kendini
anlatmalıdır.” (Bir kitaptan alıntı)
FGH futbol ve güreşin tercih ettiği spor dalları olduğunu ima
ediyor, ama “Maç seyreder misiniz?” sorusu karşılıksız kalıyor.
ZAZA GÜLEN'İN OKULUNDAN
Bu soru yumağının, “Okullarınızdan ve hareketinizden hiç
tanınmış sporcu çıktı mı?” bölümünde FGH, Gürcistan’daki
okuldan NBA’de oynayan Zaza’nın çıktığını belirttikten sonra
hareketin kurduğu okullardan özellikle futbol ve güreş dallarında
pek çok sporcunun yetişmiş olduğunu söyledi. Ama bunları,
“isim isim tespit etmek ayrı bir çalışma konusu” diye ilave
etti.
Okullar ilk nerede, ne zaman ve nasıl kurulmaya
başlanmıştır?
Gülen Hareketi, önce Türkiye’de üniversiteye hazırlık kursları
açarak eğitim faaliyetlerine girişti. Daha sonra dünya yüzüne
yayıldı ve bugün 100’e yakın ülkede açtığı okullarda 100 binden
fazla Türk ve yabancı öğrenciyi eğitiyor.
FGH’nin 1970’ler boyunca sürdürdüğü telkin ve tavsiyelerin ilk
meyvesi, 1979 yılında İzmir’de Akyazılı Orta ve Yüksek Eğitim
Vakfı’nın idaresinde bir üniversite hazırlık kursunun açılması
oldu. Bunu İzmir’de açılan öğrenci yurtları izledi. On yıllık bir
süre içinde kurslar ve yurtlar tüm Türkiye’ye yayıldı.
İlk okul girişimi olan İzmir Yamanlar Koleji binası okul olmadan
önce, 1975–1978 yılları arasında ücretsiz öğrenci yurdu olarak
hizmet verdi. Bina 1978 yılında dershane oldu. 15 Kasım 1982
tarihinde eğitim öğretime başlayan kolej, Gülen okullarının öncü
kurumudur.
Zamanla hareketin eğitim faaliyeti daha da genişledi. Fatih,
Yamanlar, Aziziye, Samanyolu gibi bir dizi okul açıldı. Hepsi
paralı olan bu okullar özellikle muhafazakâr ve liberal sağın elit
aileleri için çekim merkezi haline geldi.
1991’de Sovyetler Birliği dağıldığında Gülen hareketi eğitim
konusunda 10 yıllık bir deneyime sahipti. Ayrıca daha Sovyetler
Birliği dağılmadan önce Gülen’e yakın bazı isimler Orta Asya’da
okul açmanın yollarını araştırmaya başlamıştı bile. Gülen’in
kendisi de İzmir ve İstanbul’daki çeşitli camilerde verdiği
vaazlarda Orta Asya’dan söz ediyordu.
Orta Asya konusundaki en büyük çıkışını 1989 yılının Kasım ayında
Süleymaniye Camii’nde verdiği bir vaazda yaptı ve kalabalık bir
topluluğa dünyadaki yeni süreci anlattı.
Gülen’in telkinleri ilk meyvesini Ocak 1990’da verdi. 11 kişilik
bir işadamı grubu Gürcistan’ın Batum kentini ziyaret etti. Aynı
yılın Mayıs ayında bu kez 37 kişilik bir grup Batum’a, sonra da
Azerbaycan’a gitti. Bu grup hem seyahat ediyor, hem de okul açmak
ve Türkiye’ye öğrenci transfer etmek için gerekli mevzuatı
araştırıyordu. Gezinin ardından Türkiye’nin her yanında isimleri
yurtdışındaki okullarla anılacak şirketler kuruldu. Büyük
‘seferberlik’ başlamıştı. Orta Asya’nın pek çok ülkesinde okullar
açıldı. Bunları üniversiteler izledi.
Bugün ‘Türk okulları’ dendiğinde ilk akla gelen yer, Orta Asya.
Oysa Türkiye’de ve Orta Asya’da edindikleri deneyim sayesinde Gülen
hareketi, eğitim alanında artık küresel bir oyuncu konumuna geldi.
Yine de FGH’nin gözdesi Orta Asya ülkeleri. Bu bölgede eğitim
seferberliğinin en başarılı olduğu ülkeyse Kazakistan. 1992 yılında
bu ülkeye giden Türkler tarafından iki yıl içinde 29 lise açıldı.
Dört yıl sonra da Süleyman Demirel Üniversitesi faaliyete geçti.
1992 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın, Kazak lider
Nursultan Nazarbayev’e tavsiye mektubu yazmasından sonra Fethullah
Gülen’i izleyenler bu ülkede daha rahat çalışma olanağı
buldular.
Okullar Afrika’da da faaliyette. Türkiye, Osmanlı’dan sonra
Afrika’ya ilk kez devlet dışı kurumlarla, Gülen okullarıyla geri
döndü. Şu anda hareketin okulları Afrika kıtasını baştanbaşa
kaplamış durumda. Bu okullarda yerel nüfusun en yetenekli ve zeki
çocukları kendilerine yer buluyorlar. Bazen seçilerek, bazen
sınavla Gülen okullarına alınan çocuklar, başvuranların kimi yerde
yirmide biri, kimi yerde kırkta biri oranında. Üstelik okullar
paralı. Bedel, ülkedeki ekonomik koşullara göre belirleniyor.
HANGİ ÜLKEDE KAÇ OKUL VAR?
Hangi ülkelerde okul var? Kaç tane? Bunların kaçı
üniversite?
Bir anlık tereddütten sonra FGH bu soruyu şöyle
yanıtladı: “Aslında, okulların sayısını net olarak söylemek zordur.
Zira aralarında ciddi gönül birliği olsa da pek çok ülkedeki Türk
şirketleri birbirinden bağımsız hareket etmektedir ve mutlaka hemen
her ay bir iki yerde yeni okullar açılmaktadır. Şimdiye kadar
okulların sayısına dair bir liste tutulmamış, genel toplama dair
bir çalışma yapılmamıştır. Fakat bazı gazeteler tahminlerle bazı
rakamlar vermişlerdir. Şu andaki sayıyı kimse bilmiyor desem yalan
olmaz.”
Bununla birlikte Gülen hareketi mensuplarından yurtdışı okullar
hakkında şu bilgileri derledik:
Kuzey Amerika
Kanada: Dil kursları.
ABD: 5 özel okul, 50’nin üzerinde kültür merkezi.
Meksika: 1 okul ve kültür merkezi.
Güney Amerika
Kolombiya: Kültür merkezi.
Şili: Kültür merkezi.
Arjantin: Kültür merkezi.
Brezilya: Kültür merkezi.
Afrika
Fas: 4 okul.
Cezayir: Dil okulu.
Mısır: Dil okulu ve öğrenci evleri.
Moritanya: 1 okul.
Mali: 1 okul.
Nijer: 1 okul.
Çad: 1 okul.
Sudan: 2 okul.
Etiyopya: 1 okul.
Senegal: 1 okul.
Gambiya: 1 okul.
Gine Bissau: 1 okul.
Gine: 1 okul.
Burkina Faso: 1 okul.
Gana: 1 okul.
Togo: 1 okul.
Nijerya: 4 okul, 1 kültür merkezi.
Kamerun: 1 okul.
Orta Afrika Cumhuriyeti: 1 okul.
Kongo: 1 okul.
Uganda: 1 okul.
Kenya: 4 okul.
Tanzanya: Eğitim kompleksi (Dispanserleri, spor alanları olan
kompleks ilköğretim okulu ve liseyi kapsıyor)
Malavi: 1 okul.
Mozambik: 1 okul.
Madagaskar: 1 okul, 1 kültür merkezi.
Güney Afrika: 4 okul.
Okyanusya
Avustralya: 7 okul.
Endonezya: 4 okul.
Filipinler: 4 okul.
Asya
Kazakistan: 29 okul.
Tacikistan: 13 okul.
Kırgızistan: 12 okul.
Türkmenistan: 20 okul.
Özbekistan: 1 okul.
Afganistan: 4 okul.
Pakistan: 6 okul, 1 kültür merkezi.
Hindistan: 3 okul, 1 dil okulu.
Nepal: 1 okul.
Bangladeş: 4 okul.
Moğolistan: 4 okul.
Japonya: 1 okul, 5 dil okulu, kültür merkezleri.
Güney Kore: 1 kültür merkezi.
Malezya: 1 okul.
Vietnam: 1 okul.
Kamboçya: 2 okul.
Burma: 2 okul.
Tayland: 3 okul.
Irak: 4 kolej.
İsrail: 1 kültür merkezi.
Yemen: 1 okul.
Avrupa
Rusya Federasyonu: 6 okul.
Azerbaycan: 12 okul
Gürcistan: 3 okul.
Ukrayna: 2 okul.
Moldova: 2 okul.
Litvanya: 1 kültür merkezi.
Letonya: 1 kültür merkezi.
Estonya: 1 kültür merkezi.
Romanya: 4 okul.
Bulgaristan: 3 okul.
Makedonya: 4 okul.
Arnavutluk: 4 okul.
Bosna-Hersek: 2 okul.
Macaristan: 1 dil okulu, 1 kültür merkezi.
Slovakya: 1 kültür merkezi.
Çek Cumhuriyeti: 1 kültür merkezi.
Polonya: 1 kültür merkezi.
Almanya: 3 okul, dil okulları ve kültür merkezleri.
Avusturya: 1 dil okulu.
İtalya: 1 kültür merkezi.
İsviçre: Öğrenci yurdu ve kültür merkezi.
Hollanda: Öğrenci yurdu ve kültür merkezi.
Belçika: 1 okul, öğrenci yurdu, dil okulu ve kültür merkezi.
Fransa: Kültür merkezi ve dil kursu.
Danimarka: Dil kursu ve kültür merkezi.
Norveç: Dil kursu ve kültür merkezi.
İsveç: Dil kursu ve kültür merkezi.
Finlandiya: 1 kolej, dil kursu ve kültür merkezi.
İngiltere: Öğrenci yurdu, dil okulu, kültür merkezi.
Portekiz: 1 kültür merkezi.
İspanya: Kültür merkezi ve dil kursu.
ÜNİVERSİTELER
Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Gürcistan ve Azerbaycan.
GÜLEN OKULLARINI İSTEMEYEN ÜLKELER
ÖĞRETMEN SEÇİMİNDE KISTASLAR…
Öğretmenlerin ve yöneticilerin atanmasında aranan
nitelikler nedir?
“Öğretmen ve yöneticilerin atamaları eğitim
şirketlerinin yönetim kurulları tarafından yapılmaktadır. Her
şirketin bir temsilcisi eğitim faaliyetlerini takip etmekle görevli
olup okullarda şirketi temsilen bir oda bulunur. Kurucu temsilcisi
olarak görev yapan şirket yetkilisinin teklifi ile müdür
belirlenir. Ardından da müdürün araştırma ve incelemeleri
doğrultusunda müracaat eden öğretmen adayları seçilir ve
görevlendirilir. Aranan temel kriterler şunlardır: Başarı, özveri,
dürüstlük, iyi ahlak, zararlı alışkanlıkların olmaması vs. gibi
değerler.”
Okullar ücretli midir?
“Evet, okullar genel itibariyle ücretlidir. Yurt
içinde her ilde o ilin ekonomik seviyesine göre Yönetim
Kurullarınca belirlenen ve ilan edilen ücretler ile öğrenci
kaydedilir. Ücret belirlemede enflasyon oranları dikkate alınır.
Yurt dışındaki Türk okullarının ücretleriyse bulundukları ülkedeki
koşullara göre belirleniyor. Afrika ölçütlerine göre zengin
sayılabilecek Kenya’da lise bölümü için yıllık 1500 dolar ücret
talep edilirken daha fakir bir ülke olan Malavi’de bir yıl için 700
dolar isteniyor.
Okullar kurulurken yerel veya ulusal düzeyde bir dizi destek de
geliyor. Kimi yerde binaları onlar (ev sahibi ülkeler) veriyorlar.
Bazı yerlerde kendileri restore ediyorlar. St. Petersburg’da binayı
onlar verdiler. Belli bir ölçüde destek de oldular, İstanbul’da bir
iki zengin de orayı finanse edelim dediler. …Bu okullar açılırken
kimi din adamları bazen eski binalarda restorasyonu yapıyorlar.
Başta parasız olan okullar yavaş yavaş kendi yağıyla kavrulacak bir
yapıya dönüyor. Onlar da bunu kabulleniyorlar. Diyorlar ki:
‘Türkiye’ye yük olmasın bu okullar. Seviyeli eğitim verdiklerinden
dolayı dünya olimpiyatlarında dereceye girdi çocuklarımız.’”
Okulların finansman ihtiyacı veya açığı nasıl
karşılanmaktadır?
“Genel itibariyle okullar paralı eğitim vermektedir. Okulların
finansman ihtiyacı öğrenci gelirlerinden karşılanmaktadır.
Finansman açığı oluştuğunda kurucu şirket ortakları tarafından
takviyeler yapılarak bu açıklar kapatılır. Müşterek (evsahibi
devletle ortaklaşa) açılan okulların belirli masrafları yerel idare
tarafından karşılanmaktadır. Ayrıca durumu müsait olan velilerden
yardım alınmaktadır. Bunun yanında eksik finansman açığı orada iş
yapan ve Gülen felsefesine sempati duyan hayırsever Türk işadamları
tarafından karşılanmaktadır.”
Okul açılacak ülkeler için herhangi bir kıstas
gözetilmekte midir?
“Herhangi bir kıstas gözetilmemektedir. Bazı
ülkelerin mevzuatı uygun olmadığı için okul açılamamaktadır. Okul
açılabilmesi için bazı şartların bir araya gelmesi gerekir.
Öncelikle yurtdışında açılacak okulların sponsorluğunu sahiplenecek
insanlar ve şirketler bulunmalıdır. Sonra, Türkiye Milli Eğitim
Bakanlığı izini gerekmektedir. Daha sonra okul açılmak istenen
ülkenin hükümetinin bu teşebbüse yeşil ışık yakması gerek… Binayı,
okul açılacak ülke tahsis ederken, öğretmenlerin bir kısmı
Türkiye’den, bir kısmı da söz konusu ülkeden atanıyor.”
“İRANLILAR BİZİ HİÇ İSTEMEDİ”
Sınırları içinde okul açılmasına izin vermeyen ülkeler
var mıdır, varsa hangileridir? Mesela Afganistan, Irak, Filipinler
Bosna-Hersek gibi ülkelerde okullar var
mıdır?
“Afganistan, Irak, Filipinler, Bosna-Hersek’te okullar vardır. Bu
okulların barış adına katkısının en somut örneği, babaları dışarıda
savaşan çocukların aynı sıralarda barış içinde okumalarıdır. Okul
açmaya izin vermeyen ülkeler: İran, Suudi Arabistan gibi
ülkelerdir. Bunlar, şu anda izin vermemektedirler. İranlılar, bizi
hiç istemediler. Orada doktora yapmış arkadaşlarımız var. Bizim
üniversitelerimizde hoca bunlar. Hatta son bir kere daha arkadaş
gönderdik… Türkiye’nin komşuları ile iyi geçinme mülahazasının öne
çıktığı son dönemde, ‘Biz okullar açmak istiyoruz’ dedik. Yarının
aydınlarını, düşünce mimarlarını müştereken yetiştirelim…’ dedik.
…Cevaben dediler ki: ‘Siz illa da burada bir eğitim faaliyetinde
bulunmak istiyorsanız bize maddeten destek olun bunu biz yapalım.’
Evet kendi açılarından akıllıca bir şey.”
“Bizim giremediğimiz birkaç yer var okul adına çevremizde. Suriye o
fırsatı vermedi bize, Suudi Arabistan hiç insaflı davranmadı, İran
hiç insaflı davranmadı, Güney Irak hiç insaflı davranmadı ama Kuzey
Irak’ta Etrak (Türkler) olduğu için orada Türkler için de bir okul
açalım dedik… Bu mevzuda devletin mülahazaları nedir, sonra değişik
yorumlara sebebiyet verilmesin diye Sayın Cumhurbaşkanına sordurdum
bu meseleyi. Dedim burada böyle bir şey yapmazsak başkaları yapar
bunu… O insanların içine Amerikalı ve başka ülke ajanları
sokuluyor, o millet birbirine düşürülüyor. Biz oraya girersek denge
oluruz… Kuzey Irak bizim komşumuzdur. Problem olmaması için bizim
oraya girmemiz lazım. Kendi kültürümüzle, kendi anlayışımızla
girmemiz lazım. Geleceğe ikisi birbirine yabancı dünyalar olarak
gitmeyelim. Onlar bizi tanısın, biz onları tanıyalım… Sayın
Cumhurbaşkanı… siz okul açabilirsiniz demişti. Biz de Erbil’de bir
okul açtık. Onlar ikincisini teklif ettiler, açın dediler. Ne
Barzani’den, ne Talabani’den ciddi bir itiraz da gelmedi… Ama İran
o konuda fırsat vermedi bize.”
Fethullah Gülen hareketinin açtığı okulların ulusal ve
uluslararası düzeyde başarıları var mıdır?
“Yurtdışındaki okullarımızın öğrencileri, ülkelerinde ulusal
düzeyde yapılan sınav ve yarışmalarda birincilikler kazanmanın
yanında uluslararası birçok bilim olimpiyatlarında da sayısız
başarılar elde etmişlerdir. Tarihlerinde ilk defa Irak ve
Afganistan, bilim olimpiyatlarında madalyayı, bu okullar sayesinde
kazanmışlardır. Halkın bu okullara teveccühü çok yüksek
seviyededir. Kırgızistan’da 2006 yılında okullara alınacak 900
kişilik kontenjan için 55 bin kişi başvuruda bulunmuştur.”