Gülen cemaatiyle Nur cemaatinin farkı
Abone olNur cemaatine yakınlığıyla bilinen yazar Metin Karabaşoğlu iki cemaati karşılaştırıp Gülen cemaatini eleştirdi.
A Haber’de Zeynep Bayramoğlu’nun sunduğu yazar Metin
Karabaşoğlu’nun konuk olduğu Kadraj programında Risale-i Nur
takipçisi olan Nur Cemaati ile Gülen Hareketi arasındaki temel
farklılıklar konuşuldu.
Karabaşoğlu, Risale-i Nur talebelerinin eser merkezli olduğunu,
Gülen Cemaatinin ise kişi merkezli olduğunu dolayısıyla hegemonik
ve kısıtlayıcı bir yapısı olduğu yorumunu yaptı. . Karabaşoğlu
düşünsel ve eylemsel ayrılık dönemlerinin ahlakın sınandığı
dönemler olduğuna da dikkat çekerek, özellikle sosyal medyada
husumet fedailiği yapıldığını söyledi.
"Nur Cemaati dendiğinde anlaşılması gereken Risale-i Nur ve Bediüzzaman mirasını takip edenlerin akla gelmesi gerekiyor . Burada ben zaten yakın dönemdeki dershane tartışmaları ekseninde yan yana belki gözüken ama aslında ana omurga itibariyle çok ciddi farklılık içeren iki yapının bir gerilimde risalei nur'u taraf edecek şekilde birbirine yapıştırılmak istenmesi gibi bir tutum gördüm. Risale-i Nur'dan isitfade etmek ayrı ona intisap etmek ayrıdır. Risalei Nur talebesi Risale-i Nur'i merkeze, eseri merkeze alır, kişileri isterse 50 yaş büyük olsun, neticede eşittirler. Bediüzzaman bunu söyler bizim mesleğimiz kardeşliktir, kardeş kardeşe peder olamaz, mürşit vaziyetini takınamaz der. bir insanın size mürşit olması ile bir insanı sizin mürşit kabul etmesi arasındaki fark çok büyüktür Birinde siz onu seçiyorsunuz ötekinde o sizi seçiyor ve biçimlendiriyor. Kişi merkezli olmayıp eser merkezli olduğu için özgürleştirici, yorum farklılığına açık, eşitleyici bir tutum var. Gülen hareketi denilen yapıda risale-i nur'dan istifade var ama Risale-i Nur talebeleri birbirlerini Risale- i Nur metin üzerinden birbirlerinin düşüncelerini, eylemlerini değerlendirirken, Gülen Hareketinde Risale-i Nur, kişi merkezli yani Hoca Efendi'ye göre değerlendirilir. Biri özgürleştirici, eşitleyici, diğeri kişi merkezli ve hegemoniktir. Ayrılıklar ahlakımızın sınandığı anlardır. Bunlar anlaşılabilir şeylerdir. Bizim ahlakımız böyle bir durumda, nasıl bir dili, nasıl bir üslup, nasıl bir tutum sergilediğimizle ilgili. Bediüzzaman'dan miras, muhabbet fedaileri söylemi, ama neredeyse o aidiyet içinde, istisnalar olduğunu düşünüyorum, husumet fedaisi diyebileceğimiz bir dil ve üslup gördük."