Gülen Cemaatinin BİLİNMEYENLERİ
Abone olİşte Türkiye'nin en çok konuşulan cemaatinin bu denli büyümesini sağlayan ayrıntılar..
Yaşça büyük, bir aile kurmuş, iş güç sahibi şakirdlerin günlük
hayatı büyük ölçüde hizmetteki görevleri ve aileleri etrafında
döner. Şayet ilgilendikleri biri varsa ona da vakit ayırmaya
çalışırlar. Para desteği sağladıkları öğrencileri düzenli olarak
ziyaret eder, birlikte yemek yer, sohbetlere katılırlar.
Öğrenci ve öğretmen şakirdlerin ise günlerinin büyük bölümü,
cemaate kazandırmaya çalıştıkları çocukların çevresinde geçer.
Onları cemaatin kuruluşlarına, sohbet dinleyecekleri ev ve
yurtlara, ünlü camilere götürürler. Boş vakitlerini genelde
birlikte geçirerek kız arkadaş (kızlar için erkek arkadaş)
edinmeleri önlenmeye çalışılır. Farklı şeyler düşünmelerinin,
cemaat dışındaki dünyayla kaynaşmalarının önüne geçilir.
Futbol maçları erkek şakirdler için hem sosyalleşme aracı hem de
kazanabilecekleri çocuklarla tanışmak için iyi bir yoldur.
Maçlardan sonra bir çay içme bahanesiyle evlere davet
edebilmektedirler. Ayrıca bu maçlar kızların etrafta görünmediği,
şakirdlerin kendilerini rahat hissettikleri ortamlar yaratır.
VELİLERDEN HABERSİZ EK DERS
Kalınan evlerde nöbetçilik esasıyla temizlik yapmak, yemek
hazırlamak rutin hayatın gereklerindendir. Şakirdler bu görevleri
kolay kolay aksatmazlar, çok disiplinlidirler. Namazlardan sonra
yapılan Risale-i Nur dersleri, Fethullah Gülen'in kitaplarının
okunması, kasetlerinin dinlenmesi, okuldaki derslere az da olsa
vakit ayrılması, döneme göre cemaat gazetesine, dergisine abone
aranması, kurban derisi toplamaya çıkılması vaktin kalanını
doldurur.
Haftada bir ya da iki kez, kalınan evde ve bağlı olunan bölgede
düzenlenen istişarelere katılmak mecburidir. İstişarelerde,
özellikle de sohbetlerde Risale-i Nur'dan ya da Gülen'in
kitaplarından okunan bölümler, abilerin yorumları ve öğütleri hemen
hemen hiç tartışılmaz. Mutlak itaat ve kabullenme bu ders ve
sohbetlerin temelini oluşturur.
Benzer organizasyonlar lise ve üniversiteye hazırlık
dershanelerinde de yapılır, öğrenciler sınavlara hazırlanma
gerekçesiyle yurtlarda 'kampa' alınırlar, bu kamplarda yatılı
kalırlar. Elbette sınavlara hazırlık esastır, ama boş vakitlerde,
öğretmen ve belletmenler, şakird öğrencilerin de yardımıyla,
ilgilenilen çocuklara Risale-i Nur ve Gülen kitaplarını tebliğ
ederler. Çoğu zaman veliler çocuklarına verilen bu 'ek dersler'den
haberdar olmazlar.
BAŞARI DÜZEYİ DÜŞER
ÖSS'de derece yapan çocukların bile, şayet kusursuz bir şakird
olurlarsa, üniversitelerde başarı düzeyleri kaçınılmaz olarak
düşer. Çünkü hayat herkes için yirmi dört saattir ve başkalarının
inancını değiştirmek, Risale-i Nur derslerini ve günlük ibadetleri
yapmak, istişarelere katılmak, verilen görevleri (kahvaltı
nöbetçiliği, gazete abonesi bulma, evlerin temizliği vb.) yerine
getirmek koşturmacası içinde okuldaki derslere çok vakit
kalmaz.
İlkokul-ortaokul çağından beri doğru yolun bu olduğuna 'ikna
edilmiş' çocukların çoğu, notlarındaki bu düşüş yüzünden içten içte
sıkıntı çekseler de itiraz edemezler. Abiler sık sık sohbetlerde
sınavlara önem vermek gerektiğini söyleseler de çocuklardan
beklenen onca işin arasında derslerin nasıl takip edileceği sorusu
pek dile gelmez.
Bazen okuma yarışmalarında ya da toplu gezilerde yakın çevredeki
tüm şakirdler bir araya gelirler. Esnafların eli açık olduğundan
büyük ve pahalı organizasyonlar yapılabilmektedir. Kimi zaman yakın
şehirlere otobüsle geziler düzenlenir, piknik yapılır. Oralardaki
cemaat kurumları ve varsa ünlü camiler, imamlar ziyaret edilir.
Kiralanan bir gemiyle boğazda yapılan yemekli bir turda yüzlerce
şakirdle buluşmak benim için gerçekten ilginç bir tecrübeydi.
Kot pantolon tercih edilmez
KILIK kıyafette sadelik esastır. Vücut hatlarını sergilediği için
kot pantolondan kaçınılır, diz avret yeri sayıldığından kısa şort
giyilmez. Pardösü favori kıyafetlerdendir. İlgilenilen çocuklarla
yapılan futbol maçlarına eşofmanla gidilir, gerekirse bu konuda bir
bahane bulunur. Sigara içmezler ve bu konuda gerçekten takdiri hak
ederler.
Hoca'nın vaazları VCD'den izleniyor
Cemaat evlerinde televizyon pek seyredilmez, açılırsa da Hizmet'in
kanalı açılır. Bol bol kitap okunur, ama bunlar hep aynı şeyleri
söyleyen kitaplardır. Cemaat gazetesi satır satır incelenir, abiler
bundan çok hoşlanmasa da, spor sayfaları o yaştaki her çocuk gibi
şakirdlerin de favorisidir. Bazen ilgilenilen çocuklarla birlikte,
Hizmet'in yurt dışındaki okullarını öven belgeseller seyredilir.
Her evde Gülen'in vaazlarını seyretmek için mutlaka bir video
bulunur. Yurtlarda kalan öğrencilere, sinemaya gitme heveslerini
tatmin etmek için, sansürden geçirmek şartıyla büyük ekranda VCD
film de izletilebilir.
Müzik yerine ilahi dinlenir
KIZ arkadaş cemaat içinde kabul edilebilir bir şey değildir. Flört
edilmiyor olsa bile kızlardan arkadaş edinilmez, bu konuda
hassasiyet yüksektir. Başı açık kadınlara gerek olmadıkça bakılmaz,
gözler kaçırılır. (Bir keresinde Boğaziçi'nde kulüp dergisi
çıkartırken, kız öğrencilerin dergi grubundan ilginç yollarla
dışlanmasına şahit olmuştum. Sonradan bunun dikkat çekeceği fark
edilince, bazı yazılar uydurma kız isimleriyle yayınlanmıştı.)
Müzik yerine genelde ilahiler dinlenir, ev imamı biraz geniş
biriyse, kadın şarkıcı olmamak şartıyla arada bir müzik açılması
hoş görülebilir. Kadınlar konusundaki bu hassasiyet, öğrenci
velileri, gazete yazarları gibi stratejik ilişkiler söz konusu
olduğunda, cemaatin iyiliği düşünülerek geri plana atılır.
Kurallara uymayan yükselemez
HER yemekten sonra esnafın parasıyla alınmış bisküviler ve çaylar
tüketilirken hem günlük ve haftalık hizmetler üzerinde konuşulur
hem de futbol vb. muhabbetleri yapılır. Birbirlerine çok sevecen ve
sevimli davranırlar. Elbette şakirdler tam şakird olmadıysa,
imamları tam imam olmadıysa, o evde ya da odada geceler boyu
bilgisayar oyunları da oynanır, havadan sudan muhabbetler de
yapılır, beş parmağın beşi bir değildir. Ama bu kişilerin cemaat
içinde önemli makamlara yükselmeleri çok düşük bir ihtimaldir. Bu
çocukların düşünceleri kalıplaştırıldıysa, cemaatten çıkamaz,
kuralları ellerinden geldiğince esnetmekle yetinirler, ama bu arada
kendilerini de suçlu ve kusurlu hissederler.
BİR insan şakird olduktan sonra, kendisine haftalık tesbihat ve kitap okuma ödevleri verilir. Aynı şeyleri farklı kelimelerle söyleyen sayısız kitabı kısa bir zaman içinde tekrar tekrar okur, kasetleri dinler, sohbetlere katılır. Okuma yarışmaları düzenlenir, onlarca çocuk bir yurdun yatakhanesinde toplanırlar, iki-üç gün içinde Gülen'in kitaplarından ya da Said-i Nursi'nin risalelerinden en fazla okuyanlar (maddi manevi) ödüllendirilir. Her namazdan sonra aynı kitaplardan dersler yapılır. Dünyayı aynı şeyleri söyleyen cemaat gazetesinden, radyolarından, televizyonundan takip ederler. Televizyondan ya da videodan Gülen'in vaazları seyredilir. Yolda yürürken, otobüste giderken bile volkmenden bu vaazların dinlenmesi beklenir. Öğrenciyseler, gittikleri okullarda, dershanelerde normal dersler dışında Risale-i Nur kitaplarından ya da Gülen'in kitaplarından sohbetler yapılır. Tam bir şakird olana kadar bu sohbetlere katılmak zorunlu değildir, ama o yaşta çocuklar için bundan daha etkili bir yöntem, arkadaşlık ve minnet duygularıyla 'ikna' metodu kullanılır. Cemaate katılma sürecinde çocuklarla nasıl bir duygu bağı kurulduğundan bahsetmiştik. Şakirdler için ise bunlar mecburidir.
DOĞRUSUNU ABİLER BİLİR
Çürük eğitim sistemimiz içinde sorgulamayı öğrenmeyen çocuklar, şayet kendi kendilerini yetiştirmedilerse, bu fikir bombardımanından ciddi şekilde etkilenirler. Sürekli aynı düşüncelerin tekrarına dayanan bu süreç, büyük bir bölümünü zorlandığı tartışmaları 'doğrusunu abiler bilir' diye noktalayan insanlara dönüştürür. Şayet bu kalıba sığamazlarsa, kendilerini yetersiz görür, acı çeker ve ellerinden gelmese de değişmeye, o kalıba girmeye çalışırlar. Çünkü cemaatte farklı olmak bir anlamda da eksik-kusurlu olmak demektir. Cemaatten ayrılanlar için, ibadetini de aksatmaya başladıysa, 'bozulmuş' gibi kelimeler kullanılır. Cemaatten ayrılanların başına gelen kötü olaylarla ilgili çarpıcı hikayeler anlatılıp 'Allah ona şefkat tokadı vurdu, geri dönmesini söylemeye çalışıyor' denilir. Bazı Çinliler de kaza geçiriyor, onlara da mı şefkat tokadı vuruluyor? gibi sorular pek dile gelmez. Hizmeti aksatan, cemaatten ayrılan bazı gençler, uzun süre ne zaman şefkat tokadı yiyeceğim korkusuyla yaşarlar. Yaşadıkları bazı kötü olayları bu şekilde algılarlar.
Farklı görüşlerdeki kitapların çok gerekmedikçe okunmaması önerilir. 'Şeytan ayağınızı kaydırır, kafanıza vesvese sokar' diyerek çocuklar korkutulur. Kendilerine güvenip okuyanlar da, herhangi bir düşünceleri sarsıldığında, bu mutlaka vesvesedir diye düşünüp üzerinde durmazlar. Burada bir yanlış anlaşılma olmasın. Çocukları bu şekilde korkutanlar, bunu art niyetle yapmazlar, kendileri de aynı süreçten geçtiği için bunun iyi bir şey olduğuna içtenlikle inanırlar.
Cemaatten ayrılmak çok zor
CEMAAT kimseye silah doğrultmaz, bir kez girdin çıkamazsın demez, ama bu süreç sonunda çocuklar çoğu zaman 'kendilerinin gardiyanı' olurlar. Bu durum özellikle 'arada kalanların', aklına yatmayan şeyler olduğu, farklı bir hayatta daha mutlu olacağını sezdiği halde, yıllar boyu içine işlemiş bu düşüncelerle ayrılamayanların canını yakar. Bir yandan kendilerini bu ortama ait hissetmezler, diğer yandan ayrılırlarsa 'bozulmuş' olacaklarına dair söylemlerin etkisindedirler. Sosyal hayattan uzak yaşadıkları için, ayrıldıktan sonra hayata ayak uydurmakta zorlanmaları ayrı bir derttir. Bazıları sırf bunun korkusundan cemaatten ayrılmayı göze alamaz. Ayrıca bu süreç, çoğu şakirdin cemaatle ve Gülen'le ilgili konularda aşırı hassas olmasına, kulaklarını yapıcı eleştirilere bile kapamasına yol açar.
Arada kalmış durumdalar
YAZI dizimiz yayımlanmaya başladıktan sonra bana gelen çoğunluğu lise-üniversite çağında çocuklardan iletiler, bu konudaki gözlemlerimi destekler nitelikte. Zaten bu yazı dizisinin içeriğini oluştururken, bu e-postalarda içimi acıtan 'arada kalmışlık' ve 'mahzunluk' başrol oynadı. Şakirdler şayet bu cümleleri okuyorlarsa, onlara lütfen bunu yapmayın diyorum. Düşüncelerinizi elbette paylaşın, ama bu 'düşünceleri kalıplaştırma süreci'nden vazgeçin. Şayet cemaatin hayat felsefesi kişilerin karakterine uygunsa zaten ayrılmazlar. Ayrılıyorlarsa da belki onlar için doğru yol farklıdır. Farklı yollarda yürümek de herkesin hakkıdır.
Haber: Barış Müstecaplıoğlu
Kaynak:www.aksam.com.tr