Gülen Cemaati TSK'ya nasıl sızdı?
Abone olFethullah Gülen Cemaati'nin TSK'ya nasıl sızdığını, içeride nasıl kaldığını Al Jazeera Türk'ten İrfan Bozan derledi.
Darbe girişimi sonrası 'Gülen Cemaati TSK'ya nasıl
sızdı?' sorusu gündemde.
TSK'daki cemaatçi mevcudunun ne olduğu konusunda kimsenin tam bir fikri yok. Ancak ürkütücü rakamlar telaffuz ediliyor. Peki bu yapı TSK'ya nasıl girdi, nasıl gelişti, ilk ne zaman fark edildi? İşte yanıtları...
YIL 1986
Yıl 1986. Yer İstanbul Deniz Lisesi. İntibak sürecini geçmiş Deniz Lisesi birinci sınıf öğrencileri bir sınıfa toplanmış. Karşılarında okul komutanı. Okul komutanı öğrencilere şöyle sesleniyor:
“Şimdi sizlere birer kâğıt dağıtacağım. Bu kâğıtta bazı sorular
var. Bu soruları tümünü dürüstlükle ve samimiyetle yanıtlayın.
Merak etmeyin verdiğiniz cevaplar üzerinden kimseye bir şey
olmayacak. Hiç biriniz okuldan atılmayacaksınız.”
Şaşkınlık içindeki öğrenciler kâğıtları çevirdiklerinde bazı sorularla karşılaştılar. Sorulardan bazıları şunlardı:
“Sızıntı dergisi okur musunuz?”
“Ailenizde Sızıntı dergisi okuyan var mı?
“Bu okula gelmeniz için sizi yönlendiren “birileri” oldu mu?”
Ailelerin dindarlıkları hakkında bazı ipuçlarının elde edilebileceği soruların da sorulduğu kâğıtlar toplandı. Bir süre sonra lise birinci sınıf öğrencilerinden ciddi sayıda öğrenci okuldan atıldı.
Kendisi de soruları yanıtlayan ve yaşadıklarını 30 yıl sonra anlatan kişi kaç kişinin atıldığını hatırlamıyor ancak “epeyce” ifadesini kullanıyor.
DERGİLERE KAPAK OLMUŞTU
Gazetelerde o dönem “Fethullahçılar” adıyla anılan Gülen Cemaati’ne yönelik askeri okullardaki uzaklaştırmalar sık sık haber oldu. Dönemin etkili haber dergilerinden Nokta Dergisi’nin 15 Şubat 1987 yılında çıkan sayısının kapağı “Askeri Okullarda İkinci Operasyon” başlığı taşıyor ve 1986 Ekim ayından bu yana askeri okullardaki “Fethullahçı” öğrencilerin okullardan uzaklaştırıldığını yazıyordu.
1986 yılı Fethullah Gülen Cemaati için kritik yıllardan biriydi. 1980 darbesinden sonra kaçak olarak yaşayan Fethullah Gülen o yıl Burdur’da ifade verip kaçaklıktan da kurtuluyordu.
Geçtiğimiz günlerde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca tamamlanan "Ana Gülen Yapılanması" iddianamesinde ”Gülen Yapılanması”nın 1971 yılından itibaren Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde örgütlenmeye çalıştığı belirtilerek şu tespitler yer alıyordu:
“İlk zamanlarda az olan bu sayı yıllar geçtikçe artmış, 1984 yılından sonra bu faaliyetler yoğunluk kazanmıştır. O dönemde TSK içerisine yerleştirilen bu öğrencilerin birçoğu şu anda kurmay albay veya general rütbesindedir.”
Fethullah Gülen Cemaati hakkında Türk Silahlı Kuvvetleri içinde tek resmi soruşturma yürüten isim olan Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcısı Hâkim Albay Ahmet Zeki Üçok, Nisan 2016 tarihinde Hürriyet Gazetesi’ndeki mülakatında aynı yıllara gönderme yaparak şu ifadeleri kullanıyordu:
Yaşar Büyükanıt, 1986 yılında Kuleli Askeri Lisesi Komutanıyken askeri lise sınavlarında yaklaşık 250 öğrenci, Türkçe sorularını tam yapıyor. Yapılan inceleme sonucu soruların Cemaat tarafından çalındığı ve bu öğrencilere verildiği tespit ediliyor. Bu öğrencilerin 50-60 kadarı atılıyor. Geri kalanını “kazanırız” falan diye atmıyorlar.
Üçok 2009'da Cemaat hakkında yürüttüğü soruşturmanın ardından Balyoz Davası sanığı oldu. 4 yıl 9 ay cezaevinde yattı.
ULUSAL FİGÜR OLMAYA KARAR VERMİŞ
1990’lı yılların ilk yarısı Fethullah Gülen’in ulusal ölçekte açılım yapmaya başladığı dönem. Fethullah Gülen hakkında “Din-Kent ve Cemaat - Fethullah Gülen Örneği” başlıklı kitabın yazarı Ali Bulaç 1991 yılını kırılma yılı olarak tanımlayıp Gülen’in ulusal açılım yapmaya karar verdiğini yazıyor. Gülen, 16 Haziran 1991 yılındaki Süleymaniye Camii vaazının ardından artık ulusal bir figür olarak ortaya çıkmaya karar vermişti. “Ulusal figür” olmasının ardından da Türkiye’nin önemli siyasileriyle de yan yana gelmeye ülke çapında tanınmaya başlamıştı.
Açılışlarda, yemeklerde Gülen, dönemin güçlü siyasi aktörleriyle sık sık bir araya geliyordu. 15 Ocak 1994 tarihli Milliyet Gazetesi Fethullah Gülen ile dönemin Başbakanı Tansu Çiller arasındaki Başbakanlık’ta yapılan görüşmeyi “Donanmada şeriatçı operasyonu pazarlığı” adı altında haberleştirdi. Haberde, Görüşmede Fethullah Gülen’in Deniz Kuvvetleri ve Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde (GATA) yapılan “aşırı dinci” operasyondan şikâyetçi olduğu bilgisi yer alıyordu.
Gülen Cemaati mensuplarının TSK içindeki varlığı Türkiye’de zaman zaman gündem oldu. Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararları ile dönem dönem ordudan çıkarmalar oldu. Bu konudaki en son bilgi "Ana Gülen Yapılanması" iddianamesinde yer alıyor. Genelkurmay Başkanlığı’ndan alınan bilgi iddianamede aşağıdaki şekilde yer aldı:
30 YILDA 400 KİŞİ İHRAÇ EDİLDİ
Genelkurmay Başkanlığı 1983-2014 yılları arasındaki dönemde TSK ile ilişiği kesilen Fethullah Gülen Grubuna mensup personel sayısını bildirmiştir. Bu süre içerisinde toplam 400 TSK personeli bu yapı mensubiyeti sebebiyle yaş kararı ile TSK'dan ihraç edilmiştir.
İddianamede dikkat çeken bilgi ise 2003’ten sonra ihraç sürecinin durmuş olması. Bu durum iddianameye şu şekilde yansımış:
"TSK, 2003 yılından sonra Fethullahçı olduğunu bildiği hiçkimsenin ilişiğini kesmemiştir. Bundan sonra inisiyatif örgüte geçmiş ve TSK içinde bu örgütten olmayan veya muhalif olan herkesi tasfiye etmeye başlamıştır. Ergenekon ve diğer askeri davalar, sivil siyaset üzerindeki askeri vesayetin kaldırılması için değil, örgütün TSK, üzerinde egemen olması için gerçekleştirilmiştir. Bu gün TSK içerisinde önemli oranda kurmay subay olarak FETÖ mensubu bulunmaktadır."
İddianamedeki “Ergenekon ve diğer askeri davalar, sivil siyaset üzerindeki askeri vesayetin kaldırılması için değil, örgütün TSK, üzerinde egemen olması için gerçekleştirilmiştir” ifadesini Emekli Hakim Albay Ahmet Zeki Üçok da paylaşıyor. Al Jazeera’nin sorularını yanıtlayan Üçok, 15 Temmuz darbe girişimi sürecinde önemli rol oynayan Hava Kuvvetleri üzerinden örnekledi:
“Türk Hava Kuvvetleri’nin 30 yıllık geleceği Balyoz Davası ile bitirildi. 2 ay sonra kuvvet komutanı olacak kişi cezaevine konuldu, kendilerine yer açtılar.”
NEDEN EN ÇOK TUĞGENERAL VAR?
15 Temmuz darbe girişiminde en dikkat çekici nokta gözaltına alınan ya da tutuklanan generaller arasında tuğgeneral rütbesinde olanların sayısının fazlalığıydı. Darbenin hemen ertesi günü gözaltına alınan 103 generalden 76’sı tuğgeneral rütbesindeydi. Askerlik deyimiyle devre, yani mezun olunan tarih üzerinden toptancı bir hüküm vermek zor ancak bugün tuğgeneral ve albay rütbesinde olanların okullara giriş tarihleri Fethullah Gülen Cemaati’nin askeri liseler ve harp okullarına yoğun olarak yöneldiğinin iddia edildiği tarihlerle örtüşüyor. Fethullah Gülen’in ulusal anlamda prestijinin yükseldiği, her kesimden siyasilerle yakınlaştığı yıllarda Harp Okulları'nı bitirenlerin ciddi bir kısmının bugün 15 Temmuz darbe girişimi iddiasıyla tutuklanması tesadüf olarak ne kadar açıklanabilir?