Şu mübarek ramazan ayı içinde bunları yazmayı hiç arzu etmezdim.
Ama öyle şeyler duyuyor öyle şeylere şahit oluyorum ki yazmamak
için vicdanı, izanı, imanı bir kenara bırakmak gerekiyor.
Bunu da ben yapamıyorum...
Gelin size olanı biteni anlatayım, haklı mıyım, yoksa haksızlık mı
yapıyorum siz karar verin.
Uğur Yalçınkaya ismini hatırlıyorsunuz değil mi? Hani şu bir
süredir TV kanallarında dolaşan Parantez Yapım'ın sahibi adamdan
bahsediyorum.
Uzun yıllar cemaatin içinde mütevelli olarak bulunmuş. Cemaatin
içindeki bazı şeylerden rahatsız olmuş ve uzun yıllar önce
aralarından ayrılmış. 17 ve 25 Aralık operasyonlarından sonra
Paralel Yapı'yı anlatan Kod adı: K.O.Z isimli bir
film yapmaya karar vermiş Uğur Yalçınkaya...
O projeye başladıktan sonra başına gelenleri, aldığı tehditleri ve
teklifleri çıktığı bazı televizyon programında anlattı ama, kimseyi
inandıramadı. Avukatın biri çıktı, yayınlanan bir teaseri mahkeme
kanalıyla bir günde yasaklattı, yine kendini inandıramadı. Birileri
ısrarla, "İspatla hadi" diyerek kendisini yerin
dibine soktu durdu.
Şimdi Uğur Yalçınkaya'nın o birilerini yerin dibine sokma vakti
geldi. Yani nasıl taciz edildiğini, nasıl kontrolden geçirildiğini
ve nasıl tuzağın içine çekilmeye çalışıldığını ispatladı
nihayet...
Anlatayım...
Önceki gün Uğur Yalçınkaya'nın ofisine tuhaf bir telefon geliyor.
Arayan kişi Parantez Yapım'ın dev sanatçılara sahne ve ses
sistemleri konusunda hizmet verdiğini bilen biri.. Bir organizasyon
gerçekleştirmek istediklerini, bu konuda kendilerinden ses ve sahne
için hizmet almak istediklerini söylüyor.
"Hay hay" cevabı alınca bu kez şirket hakkında
bazı sorular soruyor, "Siz film de çeviriyormuşsunuz. Biz
aslında ses hizmeti değil de kısa film için sizden hizmet almak
istiyoruz. Acaba altından kalkabilir misiniz? Küçük bir firma gibi
görünüyorsunuz filmlerin altından kalkamayacağınızı
düşünüyorum" gibi ilginç yaklaşımlarda bulunuyor.
Telefona bakan Aslı Şahan durumdan şüphelenip şirketin 14 yıllık
olduğunu ve altına imza attıkları bütün projeleri tek tek
sıralıyor. "Siz bize bu projelerin detaylarını gönderin
bizim ne yapıp ne yapmayacağımızı görün" dediğinde
şirketin yaptığı Kod Adı K.O.Z filmiyle ilgili ilginç yorumlar ve
bilgi alma amaçlı sorular sorulmaya başlanıyor.
Ancak bunun karşılığında sert cevap alınca telefon aniden
kapanıyor.
Bir daha da arayan soran olmuyor.
Durumdan şüphelenen şirket yetkilileri kısa bir araştırma yapma
gereği duyuyor. 0530 825 01 49 nolu telefonun kime
ait olduğu sorgulama sonunda ortaya çıkıyor.
Kime ait dersiniz?
Fethullah Gülen hocaefendinin amiral gemisi sayılan Zaman
Gazetesi'ne!. Kendilerinden başka herkesi akılsız sanıyor
ya mübarekler. Aradıkları numaranın araştırılacağını bile hesaba
katamıyorlar. Basiretleri bu kadar bağlanmış, kendilerini bu kadar
kaybetmiş haldeler!
Bakın size başka bir olay daha anlatayım...
İstanbul'un Çamlıca tepesinde "Kurabiyem Cafe"
isminde minik bir kafeterya var. Çamlıca'yı bilmeyenler için
anlatayım. Bu kafeterya tam STV binasının karşısında.
Duyduğumda benim tüylerim ürperdi. Eminim okuyunca siz de aynı
hisleri yaşayacaksınız. Bu küçücük işletme, masraflarını çıktıktan
sonra gelirinin tamamını makbuz karşılığında yetim, öksüz ve
yoksullara gönderiyor.
17 ve 25 Aralık operasyonundan önce STV çalışanlarının tamamı bu
küçük işletmeden alışveriş yapıyor. Ama bu operasyonlardan sonra
STV çalışanları alışverişi birdenbire bıçak gibi kesiyor! Bir tek
personel dahi adım atmıyor!
Neden dersiniz?
Bu küçük yeri işleten hanımefendinin kocası İHH İnsani Yardım
Vakfı'nda görevli diye, işletmenin sahipleri seçimlerde Recep
Tayyip Erdoğan'ı destekliyor diye... Yüzlerce yetimin, öksüzün ve
sahipsizin çaresiz kalacağını bile bile yapılıyor bu...
Cematin içindeki arkadaşlara sesleniyorum. Bu durum Gayretullah'a
ve vicdanınıza hiç mi dokunmuyor Allah aşkına?