Gülen çağrıyı cevapsız bıraktı
Abone olRuşen Çakır, Gülen'e kafayı fena taktı. Çakır'da çağrıya bir türlü cevap veremeyen Gülen'i yazdı.
Ruşen Çakır, Gülen'e kafayı fena taktı. Çakır'da çağrıya bir
türlü cevap veremeyen Gülen'i yazdı.
Ruşen Çakır
Vatan
Gülen'den cevap yok
Fethullah Gülen'den, geçen
hafta bu köşede kendisine yönelttiğim dokuz somya şimdilik cevap
gelmedi. Kızacak, üzülecek değilim. Takdir kendisinindir. Gülen'den
cevap yok ama "açık mektup"a çok sayıda tepki geldi. Çoğunluk, beni
saygısızlıkla suçlayıp Fethullah Gülen'e destek verdi. Ondan
röportaj koparmak, sansasyon yaratmak ve gazeteme tiraj aldırmak
istediğimi ileri sürdüler. Yanılıyorlar. Bağcı dövmek değil üzüm
yemek peşindeyim. Gülen bir tabu olmamalı diyorum. Bu yüzden o ve
cemaati hakkında yazmaya, kendimce doğrularını övmeye, yanlışlarını
eleştirmeye devam ediyorum.
Dört elzem soru
Fethullah Gülen ve cemaatini anlayabilmek için şu dört soru
elzem:
1) Gülen cemaati, sivil toplum örgütlenmesi (STÖ) olarak
tanımlanabilir mi?
2) Gülen ve cemaati ne kadar şeffaf?
3) Gülen demokrat mı?
4) Çetelere karşı mücadelede samimiler mi?
Sivil yönleri bulunmakla birlikte cemaat daha çok bir "baskı grubu"
olarak tanımlanabilir. Örneğin cemaatin bekası için lobicilik çok
önemlidir. Güçlü bir hiyerarşik yapısı olan cemaatin iç işleyişi
dışarıdan pek bilinmez. Ortada ne bir tüzük, ne program, ne kayıt
defteri, ne de başka bir şey vardır. Yani cemaat bir STÖ'nün en
temel vasıflarından olan şeffaflıktan uzaktır.
Zorunlu demokratlaşma
Aslında cemaat Abant Toplantıları'yla diğer kesimlerden aydınlarla,
diyalog faaliyetleriyle de diğer din mensuplarıyla ilişkiye girip
belli bir açılım içine girmişti. Araya giren 28 Şubat şok etkisi
yarattı. Başlangıçta "derin devlet"le iyi geçinmek istediler, ama
olmadı. Bunun üzerine, tıpkı RP'nin yenilikçileri (günümüzün
AKP'si) gibi "zorunlu bir demokratlaşma"ya yöneldiler. Cemaatin
demokratikleşmesi sürüyor. Ama son beraat kararının gerekçesinde de
belirtildiği gibi Fethullah Gülen esas olarak "devletçi" bir
kişidir. Yani kendini devlet ile demokrasi arasında ayrım yapmak
zorunda hissederse herhalde birinciyi seçer.
Gülen cemaatinin çetelere karşı mücadelede samimi olup olmadığını
anlamak içinse Susurluk konusunu kurcalamamız şart. Neden Gülen o
zaman çetelere karşı, bugün olduğu gibi bir seferberlik ilan
etmedi? Arasının çok iyi olduğu DYP lideri Çiller'i zor durumda
bırakmak mı istemiyordu? Yoksa çetecilikle suçlanan devlet
görevlilerinin çoğu Emniyet teşkilatından olduğu için mi sessiz
kaldı?
Danıştay baskınının ardından kimimiz laikliği, kimimiz din
özgürlüğünü, kimimiz bağımsızlığı, kimimiz de demokrasiyi
savunmanın derdine düştük. Dördünü bir potada eritip hep birlikte
Türkiye'yi savunma noktasından henüz çok uzağız. Bizler bu kavgalar
için kendimizi heder ederken birileri sırtımızdan dehşetli bir
iktidar mücadelesi yürütüyor. Ve bunlar "dış güçler" filan değil.
Gülen ve cemaati de, sanki bilmedikleri sularda yüzüyorlar. Hatta
onları birileri itmiş de olabilir. Ve bu durum hem onlar, hem Türk
demokrasisi, dolayısıyla tüm ülke için zararlı sonuçlar
doğurabilir.
Türkiye'nin yeni bir faşizm yaşamaması için Fethullah Gülen'e,
onun, mutlak bir şekilde cemaatini kontrol edebilmesine ihtiyacı
var.