Sene 1991 yılı idi, seçim bitmiş DYP kanadı hükümette yerini
almıştı.
Yasaklı dönem sonrası gelen iktidar herkesi mutlu, herkesi
sevinçli yapmıştı.
Seçim öncesi iktidar olunursa zamanın DYP Genel Başkanı
Demirel’den her bakana bir danışman sloganı ile gençlere siyaset
yolu açılsın istemiş, o da “makul bir talep”
diyerek biz gençlere yol vermişti.
Bizler de gençleri seçime; bu talebimizin gerçekleşeceğini de
söyleyerek daha fazla motive etmiştik.
Seçim sonrası İçişleri Bakanı olan İsmet Sezgin’in kardeşi
Mukadder Sezgin; beni İsmet Sezgin’e danışman önermiş, o da beni
makamına çağırıp danışmanı olmamı istemişti.
Bedava mal bulup mala yapışan kişiliksiz siyaset akbabalarından
olmadığım için bu teklifi ret etmiş, Demirel’in önerisi doğrultusun
da tüm gençlerin Bakan Danışmanı olarak atamaları yapıldıktan sonra
ya da aynı anda bana görev verilirse kabul edeceğimi
iletmiştim.
O zaman da kim hak ediyorsa onu yanına danışman almasının daha
etik olacağını söyleyerek teklifi ret etmiştim.
Hak etmediğimden değil, hevesli olmadığımdan değil,
istemediğimden değil, yapamayacağımdan
hiç değil, sadece ben olmayayım tüm gençler birlikte olsun
diye…
Etik anlayışıma ters olduğu için…
Ve de siyasetin de bir etiği olmasına inandığımdan. Bana
“değişik bir genç arkadaşsın,” demişti.
Sonra ders verir gibi “bak Sadık’cığım, siyasette
yararına olan hiçbir şeye hayır deme,” diye de
eklemişti.
Haklıydı belki ama dediği gibi farklıydım.
Teşekkür edep yayından ayrılmıştım
Sonra mı?
Etik olmayanı gözlerimle; hem haklarını savunduğum genç
arkadaşlarımda, hem de siyasete bulaşan çoğu kişide
gördüm.
Üzüldüm mü?
Biraz…
O da duayen bir siyasetçiden daha çok ders alma imkanını kendi
kendime ret ettiğim için.
Devletin başı sağ olsun
O tam bir devlet adamı, bir abi idi.
O İsmet Sezgindi…