15 günde bir gittiğim bir kuaförüm var Tarık adında. Her
gittiğimde 15 gün içinde ne olmuş, ne bitmiş herşeyi bir bir
anlatır.
Bir nevi ayaklı gazetedir Tarık.
Kıyıda köşede duyulmamış ne varsa duyar ve nakleder.
Çok da gırgır şamata biridir. Bu hafta anlattığı iki konu
salondakileri kırdı geçirdi adeta..
Bir arkadaşının başından geçenleri naklediyor Tarık.
Arkadaşı, hanımının eline jileti vermiş ve uzayan ense tüylerini
almasını istemiş. Kadın ilk deneyimini yaşıyor ya hani. Elleri
titreyerek bitirmiş ense traşını. Bir hafta sonra adam, mahalleden
de arkadaşı olan kuaförüne gitmiş saç kesimi için ve koltuğa
oturmuş.
Kuaför saçı incelerken enseyi görmüş.
Başlamış saydırmaya!
"Bu enseyi hangi biiiiiiiiiiiiip koduğumunun çocuğu
yaptı?"
Donmuş kalmış adam! Karım yaptı dese bunun karşılığı kavga kıyamet.
Demese kuaförü susturamıyor!
"La bi söyle kim yaptı oğlum?"
Bizimki konuyu kapatmaya çalışıp, "Yahu geçen birine
yaptırdım ne bileyim. Hadi kes boşver" dedikçe küfür
yağıyor üzerine.
"Hay ben böyle kuaförün taaaaa biiiiiiiiiiiiiiiiiip
koyayım! La sen bu onun bunun evladına bir de para mı
verdin?"
Küfürler traş bitinceye kadar sürmüş!
Düzeltmeye çalıştıkça saydırıyor: "Hay ben senin gibi
kuaförün elinin ayarını biiiiiiiiiip!"
Küfürleri yutmak zorunda olan adam Tarık'a yaşadıklarını
anlatıyor:
"Diyemedim! Hanım yaptı diyemedim. Adam yarım saat bizim
hatuna saydırdı ve gıkım çıkmadı iyi mi? Ensemi kaşıya kaşıya
çıktım. O değil de bizim hatun geçenlerde 'gel enseni düzelteyim'
demez mi? Gözüm döndü. Öldüresim geldi ya resmen. Allah
düşmanıma vermesin. Artık hanım saçımı okşayınca bile o durum
geliyor gözümün önüne. İstemiyorum dokunmasından
hoşlanmıyorum!"
****
Tarık'ın yan komşusu elektrik tesisatçısı. Adı Hikmet. Ben de
tanıyorum Hikmet'i. 4-5 yıl önce benim evin uydu antenini takması
için elektrik tesisatçısı ararken tanışmıştım. O dönemde Hikmet'in
taktığı antenden bi fayda göremedim. Her hafta gelip el atmak
zorunda kalıyor.
Bir gün Hikmet'e kızdım ve, "Sen her yerde böyle iş
yapıyorsan, bir gün başın belaya girer. Demedi deme
Hikmet" diye uyardım.
Geçen bir bakıyorlar ki yarma gibi adamın teki Hikmet'i kovalıyor
yol ortasında. Hikmet adamın elinden kurtulmak için canını dişine
takmış, kaçıyor.
Tam yakalamış Hikmet'i, ağız burun dalacak, esnaf araya giriyor.
"Yahu ne oldu niye kovalıyorsun niye kavga
ediyorsunuz" diye soruyorlar.
Adam nefes nefese derdini anlatıyor civardakilere:
"Ya gardaşım. Çağırdım bunu gel evimin tesisatını değiştir
diye. Değiştirdi bittti dedi, parasını aldı gitti. Ulan gece oldu,
elektrikleri yakayım dedim. Balkonun düğmesine basıyorum tuvalet
yanıyor. Tuvaletin düğmesi mutfağı yakıyor. Mutfağın düğmesi
salonun lambasını yakıyor. Evimde bir karmaşa yaşanıyor bir düğmeyi
tutturabilmek için üç kişi hangi düğme nereyi yakıyordu diye görev
alıyoruz. Gel değiştir diyorum yoğunum diye gelmiyor. Geçen benim
oğlan tuvaletin ışığını tutturamayınca salonda halıya işedi.
Kendinizi yerime koyun siz olsanız ne yapardınız?"
***
Son olay da benim yeğenimin başından geçti.
Cihan Kutlay, ablamın en küçük oğlu. Abisi İbrahim'in işlettiği
markette yardımcı olarak çalışıyor. Yaşı o zamanlar 17, bilemediniz
18. İbrahim duyuyor ki Cihan sigaraya başlamış.
Çağırıyor, "Sen sigaraya mı başladın?" diye
soruyor. Cihan başlıyor yeminlere:
"Yok abi yemin ederim içmiyorum ya. Bak yalanım varsa ekmek
çarpsın!"
İbrahim inanıyor çaresiz.
"Hadi git bayiden gazeteleri al gel"
Cihan'ın çıkmasıyla iki dakika sonra ayağını yerden sürüyerek içeri
gitmesi bir oluyor! Üstü başı toz çamur içinde tabi. İbrahim
telaşla soruyor
"Ne oldu lan!"
Cihan'ın cevabı net!
"Ekmek arabası çarptı abi!"
***
Bu gün hoşgörünüze sığınarak siyasetten, gündemden ve gerginlikten
uzak bir konuyla huzuruzuna gelmek, güldüğüm şeyleri sizinle
paylaşmak istedim.
Hafta içi uğrarsanız gündemi yine beraber yorumlarız.
İyi bir haftasonu diliyorum.