Gül'den yeni strateji atağı
Abone olDışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, TBMM'de yaptığı konuşmada sözde Ermeni soykırımı iddialarına yeni bir stratejiyle cevap verileceğini söyledi.
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül,
Türkiye'nin uzun süreden beri soykırım iddiaları ile ilgili ''Çok
iyi organize olmuş, her türlü fırsatı değerlendirmekten kaçınmayan
bir kampanya ile karşı karşıya'' olduğunu belirtti. Bakan Gül, bu
örgütlü kampanyanın Türkiye ve Türk halkı aleyhine yaklaşık bir
asır öncesinde yaratılmaya başlayan önyargılara, iftira, yalan,
abartma ve saptırmalara dayandığını söyledi. Gül, AK Parti ve CHP
milletvekillerinin birleştirilerek görüşülen genel görüşme
önergeleri üzerinde hükümet adına yaptığı konuşmaya, Meclis'in,
milletçe üzerinde büyük hassasiyet duyduğu Ermeni iddiaları
konusunda genel görüşme yapmasını ''Faydalı ve zamanında''
gördüklerini belirterek başladı. Bu yıl içinde sözde soykırımın
90'ıncı yılı olduğu gerekçesiyle Türkiye aleyhine pek çok faaliyet
yürütüleceğini tahmin ettiklerini bildiren Gül, ''Bu açıdan bu
toplantıyı çok daha anlamlı buluyoruz. Böyle bir dönemde yapılan
genel görüşmenin, Türkiye'nin bu iddialara karşı yürüttüğü
mücadeleye önemli katkı sağlayacağına inanıyorum'' dedi.
Konuşmasında kullandığı ''Ermeni'' tanımlamasıyla hiçbir şekilde
Ermeni kökenli Türk vatandaşlarını kastetmediğini vurgulayan Gül,
şunları söyledi: ''Onlar devletimize yürekten bağlı, her türlü
vatandaşlık yükümlülüklerini yerine getiren, ülkelerinin daha iyi
günlere taşınması için toplumsal katkılarını esirgemeyen
vatandaşlarımızdır. Bu vesileyle Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde
Cumhuriyet'e 800 yılı aşan ortak yaşantımızda sanat, bilim, ticaret
gibi birçok alanda katkıda bulunan Ermeni vatandaşlarımızı saygıyla
anıyorum. Türkiye dışında yaşayan Ermeniler arasında Türk halkı ile
dostluğa özen gösteren ve bu yolda çaba harcayan, Türkiye ile
kültürel ve insani bağlarını sürdürme gayretinde olan çok sayıda
cesur ve dirayetli Ermeni dostlarımız da bulunmaktadır. Buradan
kendilerine olan takdirlerimi de sunmak istiyorum. Bir kere daha
ifade etmek istiyorum ki kullandığımız tabirler bu sınırlar içinde
olacaktır.'' ÖRGÜTLÜ KAMPANYA Türkiye'nin uzun süreden beri
soykırım iddiaları ile ilgili ''Çok iyi organize olmuş, her türlü
fırsatı değerlendirmekten kaçınmayan bir kampanya ile karşı
karşıya'' olduğunu belirten Bakan Gül, bu örgütlü kampanyanın
Türkiye ve Türk halkı aleyhine yaklaşık bir asır öncesinde
yaratılmaya başlayan önyargılara, iftira, yalan, abartma ve
saptırmalara dayandığını söyledi. Gül, bu çerçevede ABD'nin Birinci
Dünya Savaşı'na katılmasını sağlamak amacıyla Ermenilerin kitle
halinde öldürüldükleri propagandasını içeren İngiliz Savaş
Bakanlığı'nın yayınladığı ''Mavi kitap''ı anımsattı. Dönemin
İstanbul'daki ABD Büyükelçisi'nin yanında çalışan bazı aşırı
Ermenilerden aldığı bilgilerden yola çıkarak, kendine parlak bir
siyasi gelecek hazırlamak için yalan dolu anılar yazdığını da
bildiren Gül, ''Böylece halkımız ve ülkemiz aleyhine önyargıların
yeşermesine katkı sağlamışlardır'' dedi. Bu kitaplar ve propaganda
malzemeleri incelendiğinde, ''1915'de Ermenilerin durup dururken
katliama tabi tutulduğu'' iddiasının temel alındığının görüleceğini
kaydeden Bakan Gül, bu gibi propaganda malzemesinin tutarsızlığı,
düzmece olduğu, hangi amaçlarla kaleme alındığı açıkça ortada iken
bazı çevreler tarafından muteber görüldüğünü söyledi. Bakan Gül,
''Sözde bilimsel eserlere'' kaynak alınmasının daha vahim sonuçlar
ortaya çıkarttığını, ancak bazı yabancı bilim adamlarının objektif
ve dürüst araştırmaları ile yalan ve abartıları tespit ettiklerini
ve dengeli değerlendirmelerini dünyaya açıkladıklarını da belirtti.
''1915'DEN ÖNCE YAŞANANLAR...'' Bakan Gül, 1915 yılında meydana
gelen olayları sağlıklı analiz edebilmek için 1915'den önce neler
yaşandığını iyi tespit etmek gerektiğini söyledi. Türklerin
Anadolu'ya ayak bastığı 11'inci yüzyıldan 19'uncu yüzyılın
sonlarına kadar geçen 800 yılı aşan süreyle Türk-Ermeni
ilişkilerinin barış ve karşılıklı güven esaslarına dayalı olarak
geliştiğini ifade eden Gül, Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u
fethinden sonra Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşayan Ermenilerin
''Millet'' adı altında örgütlendiğini de vurguladı. Gül, bu dönemde
Ermenilerin, liderlerinin önderliğinde devletin sağladığı huzur ve
güven ortamında yaşamaya başladıklarını da kaydetti. Osmanlı'nın
''Sadık millet'' olarak gördüğü Ermenilerin Osmanlı bürokrasisinde
savcı, paşa, büyükelçi, yargıç olarak üst düzey görevlere
getirildiklerini ve ayrıma tabi tutulmadıklarını bildiren Bakan
Gül, sözlerini şöyle sürdürdü: ''1820'lerden sonra Çarlık Rusyası,
zamanın İngiltere ve Fransa hükümetleri, aralarındaki nüfus ve
çıkar mücadelelerinde Ermenileri Osmanlı'ya karşı kullanacak önemli
bir unsur olarak görmüşlerdir. Bu güçler, bu doğrultuda Doğu
Anadolu'da Ermenilere hayali bir Ermenistan vaat etmişlerdir.
Balkanlarda bağımsızlık yolunda yaşanan gelişmeler de aynı yöndeki
çabaları arttırmıştır. Bu devletlerin kışkırtmaları sonunda
1880'den itibaren çeşitli ermeni komiteleri kurulmaya başlandı.
1887'de Cenevre'de, 1890'da Tiflis'te komiteler kuruldu. Her iki
komitenin ortak hedefi, Osmanlı topraklarında Ermenilerin yaşadığı
bölgeleri içeren bir Ermeni Devleti kurulması olmuştur. Bu
komitelerin kışkırtması sonucu Ermeni isyanları başladı. Bugünkü
dünyada gördüğümüz terör örgütleri, o günkü dünyada bu iki komite
tarafından kurulmuştur ve bugünkü terör örgütlerinin karşılığı
şeklindedir. Bunlar, uyguladığı suikast ve banka baskını yöntemiyle
dünyanın başına bela olan terörizmin öncüleri olmuştur. Bazı Ermeni
grupları başta Erzurum, Kayseri, Yozgat, Çorum, Merzifon, Adana
olmak üzere Anadolu'nu çeşitli bölgelerinde ayaklanmışlardır.
Çetelerin temel hedefi Osmanlı'nın isyanları bastırma girişimlerini
katliam olarak takdim edip, Batılı büyük güçleri Ermeniler lehine
müdahaleye teşvik etmek olmuştur.'' ''BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI'NIN
BAŞLAMASI...'' Birinci Dünya Savaşı'nın başlaması ve Osmanlı
Devleti'nin savaşa girmesinin aşırı eğilimli Ermenilerce büyük bir
fırsat olarak değerlendirildiğini anımsatan Gül, gönüllü Ermeni
alaylarının Rus ordularının Doğu Anadolu'ya girmesiyle savunmasız
kalan köy ve şehirlere saldırarak, çocuk ve kadınlar dahil
sivillere karşı katliama giriştiklerini söyledi. Gül, Ermeni
çetelerinin Osmanlı kuvvetlerini arkadan vurduklarını, ikmal
yollarını kestiklerini, yaralı konvoylarını pusuya düşürdüklerini,
köprü ve yolları tahrip ettiklerini, böylece Rus işgalini
kolaylaştırdıklarını anlattı. Osmanlı Hükümeti'nin bu durum
karşısında Ermeni Patriği, mebusları ve önde gelenleri çağırarak
katliama devam etmeleri halinde gerekli önlemleri alacaklarını
söylediğini belirten Bakan Gül, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Ancak
bu uyarıdan sonuç alınmayınca 24 Nisan 1915'de Ermeni komiteleri
kapatılmış, 215 kişi tutuklanmıştır. Ermeni çevrelerinin her yıl
sözde Ermeni soykırımının yıldönümü diye andıkları gün, işte bu
komitelerin kapatıldığı, komitecilerin, yani o günkü teröristlerin
tutuklandığı gündür. Osmanlı Hükümeti 27 Mayıs 1915 tarihinde maruz
kaldığı bu büyük iç ve dış tehdit nedeniyle benzer tehlikelerle
karşılaşan tüm ülkelerin almakta tereddüt etmediği bir savunma
önlemine başvurmuştur. Savaş bölgelerinde oturan Ermenileri
Güney'deki Osmanlı topraklarına sevketme, yani tehcir kararı
almıştır. Ermeni nüfus bu karardan zamanınca haberdar edilmiş,
hazırlıklardan sonra nakil işlemi başlamıştır. Ayrıca İstanbul'da
ve Anadolu'da savaştan uzak yaşayanlar tehcirin dışında
tutulmuşlardır. Osmanlı Hükümeti Ermenilerin savaş dışı bölgelere
yerleşmeleri sırasında Ermeni nüfusun zarar görmemesi için gerekli
güvenlik önlemlerinin alınması talimatları verdi. Yayınlanan
Osmanlı arşivlerindeki emirler mevcuttur ve herkesin görmesine
açıktır. Bunlar durumun somut kanıtıdır. Bir yandan Birinci Dünya
Savaşı'nın devam etmesi, diğer yandan iç ayaklanma ve isyan
mahallindeki kin ve intikam duyguları kafilelerinin saldırılara
uğramalarına sebep olmuştur. Hükümet bu durumu engellemeye
çalışmıştır. Devlet otoritesinin kuvvetli olduğu bölgelerde
kafilelere karşı çok az saldırı vuku bulmuştur. Kafilelere kötü
davranan ve hükümetin talimatlarına uymayan yaklaşık 1390 kişi
yargılanmıştır ve birçoğu idam dahil, cezaya çarptırılmıştır. Kendi
vatandaşlarını Ermeni vatandaşlarına saldırdı diye yargılamış, bir
kısmını idam etmiştir. Şu soruyu sormak istiyorum. Ermenileri yok
etmeyi amaçlayan bir devlet Ermeni kafilelerine kötü davrandığı
için kendi görevlilerini cezalandırır, hatta suçun ağırlığına göre
idam cezasına çarptırıp bunları infaz eder mi?'' Bakan Gül, ancak
savaş günlerinin araç, gıda, yakıt imkanlarının yetersizliği, ağır
iklim şartları ve salgınların can kaybının artmasına neden olduğunu
söyledi. Zaman diliminin tüm Anadolu halkının aynı kaderi
paylaştığı bir dönem olduğunu belirten Gül, ''Tifüs sadece
Ermenileri değil, Türkleri de diğer azınlıkları da kırıp
geçirmiştir'' dedi. EMPERYALİST GÜÇLERİN KIŞKIRTMA FAALİYETLERİ
Emperyalist güçlerin Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı
süresince Ermenileri kışkırtma faaliyetlerinin sürdüğünü bildiren
Bakan Gül, 1918 yılının Kasım ayında Güneydoğu Anadolu'nun bir
bölümü ile Adana bölgesini işgal eden Fransız kuvvetlerinin
''Ermenistan Devleti'' kurma vaadiyle Ermenilerle anlaştığını ifade
etti. Önce Ermeni gönüllü taburları sonra da Ermeni Lejyonu
kurulduğunu belirten Gül, bu Ermeni askerlerinin 1921 yılına kadar
bölgede kanlı katliamlar yaptıklarını söyledi. Gül, bütün tarihi
gerçeklerin çarpıtılarak dünya kamuoyuna ''Soykırım'' olarak
sunulduğunu kaydetti