Gül'den milliyetçilik uyarısı
Abone olHürriyet Gazetesi'nden Nur Batur'a konuşan Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, "Milli değerler hepimizin koruması gereken değerlerdir. Ancak şovenizm tehlikelidir" dedi.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, AB yolunda Türkiye’nin yalnızlığa
sürüklenmesine karşı olduklarını belirterek, ‘Ukrayna ya da Belarus
olmayacağız. İzole edilmemize halk da aydınlar da karşı çıkar’
dedi. Dış politikadaki son gelişmeleri anlatan Gül, Hürriyet Ankara
Temsilcisi Nur Batur’un sorularını cevapladı.
Dış politikada zor bir dönemden geçiyoruz. Bunalmadınız
mı?
(Gülerek) Koşturuyoruz. İleride biz iktidarda olmayabiliriz, başka
iktidar olabilir. Başka iktidara kalsın, onlar çözsün demiyoruz.
Genellikle Türk siyasi geleneğinde, netameli işler ya kapı arkasına
saklanır ya hasır altı edilir. Ondan sonra da kim gelirse o
halletsin derler. Gelen eskinin hatasının, bedelini öder aslında
bedeli Türkiye öder. Zamanında titiz, dikkatli, popülistlikten
uzak, doğrusunu yapalım deselerdi bugün birçok şey Türkiye’nin
lehine daha fazla gelişirdi. Popülizm kolay, halkın ayranları çok
kolay kabartılabilir ama ileride Türkiye’yi çıkmaza sokar. Önümüzde
iki yol var, ya gelişmiş dünyayla, AB’yle karşılıklı güven
içerisinde bütünleşeceğiz ya da izole olacağız. İzole eden
ülkelerin başlarına neler geliyor biliyorsunuz. İzole edip
Türkiye’yi ekonomik ve demokratik olarak güçlü bir ülke
yapamazsınız. Örnekleri var, Belarus gibi bir zamanların Ukrayna’sı
veya Asya’da bazı ülkeler gibi oluruz. Türk halkı çok gelişmiş,
kültürü entelektüel birikimi olan, dünyayı tanıyan, hürriyetlerin
tadını alan bir halk. Basın, eleştiri hürriyeti olarak Türk halkı o
kadar gelişti ki, dünyadan izole olamaz.
AYDINLAR VE HALK KABUL ETMEZ
Yani bunu istesek de yapamayız...
Evet, halk izolasyonu kabul etmez. AB’yle düşmanlık yaparak değil
sorunları dikkatle çözmeliyiz. Eğer AB’deki radikalizme karşı
anti-AB’ciliği geliştirirseniz o zaman gideceğiniz yer, izole
edilmiş bir Türkiye’dir. Bu, şu an hoş gelebilir ama öyle bir
Türkiye’yi ne halk kabul eder ne aydınlar. O tünellere girmemek
gerekir.
ŞOVENİZM BAŞKA ŞEY
Türkiye’de şiddetli milliyetçilik rüzgarı estiğini gördüm.
Savrulma tehlikemiz var mı?
Bakın milli değerler, vatanseverlik! Bunlar hepimizin koruması ve
çocuklarına aşılaması gereken değerlerdir. Ama şovenizm
tehlikelidir. Bunun boyutları sonunda o halka, o ülkeye zarar
verir. Bunun çok örnekleri var, Yugoslavya’dan tutun da bugünkü
ülkelere kadar. Tarihte de var. 2. Dünya Savaşı’nda bu yüzden 50
milyon insan Avrupa’da ölmedi mi? 50 milyon Avrupalı birbirini
öldürdü. En acımasız şekilde. Bu şovenizmin neticesidir.
Avrupalılar bundan ders almıştır. Vatanseverlik başka şovenizm
başka.
KAVGAM’I OKUDUM
Hitler’in ‘Kavgam’ kitabının müthiş sattığı söyleniyor.
Tehlike işareti değil mi?
Buna inanmıyorum. Bu şovenizmi kışkırtan yerlerde çıktı. Çok
satıyor denerek pazarlandı.
Siz okudunuz mu?
Evet, 69’da üniversitenin ilk yıllarında. Ama geçti gitti.
Türkiye’de anti-semitizmin olduğuna inanmıyorum. Caminin yanında
kilisenin, sinagogun yapıldığı gelenekten ve kültürden
geliyoruz.
Rum gemileri Türk limanına girmeyecek
Kıbrıs Cumhuriyeti yani Rumlarla da AB’de Gümrük Birliği
protokolünü imzalayacaksınız. Rum gemileri Türk limanlarına girecek
mi, Rum uçakları Türk havaalanlarına inecek mi?
Hayır.
Ama Rumlar ve Yunanlılar AB içinde baskı yapacak. Nasıl
engelleyeceksiniz?
Bu protokoller, belalı meseleler diyerek kenara atabilirdik. Kendi
yolumuzu kendimiz kapatabilirdik ve kapattığımız yolun alternatifi
de izolasyondur. Ama biz ele aldık. 1 Mayıs 2004’ten beri Kıbrıs
Rum Yönetimi mensupları ve vatandaşları Türkiye’ye serbest olarak
gelebiliyorlar. Türk kesimine, KKTC’ye gidebiliyorlar, yani vizeli
olarak insan dolaşımı var.
BİRKAÇ AY ALACAK
Protokolü ne zaman imzalayacaksınız?
Top AB’de. AB komisyonu ve dönem başkanı ülke, muhatap ülkelerle
tek tek bu protokolleri imzalayacak. Türkiye’yle de imzalayacak.
Bizimle ilgili anlaşma, Ankara Anlaşması’ndan doğan, Gümrük
Birliği, malların serbest dolaşımıyla ilgilidir. Hizmet sektörü
bunun dışındadır. Limanlar, havaalanları, nakliye, hizmet
sektöründedir. Malını nasıl gönderirse göndersin. Hukukçularımız,
müzakere etti. Bir mutabakat oluşturduk. Bu bir prosedür, birkaç ay
alacak. Metni gönderdiler. Bakacağız ve prosedürü başlatın
diyeceğiz.
Metin mutabakata varılan metin mi, yoksa değiştirmişler
mi?
Elimizde kopyaları var. İmzalanacak metin üstünde son kez mutabakat
olur. Şimdi gönderdikleri metne bakıyoruz. Başlayın diyeceğiz.
Muhtemelen yakında Olli Rehn de Avrupa Parlamentosu’na
getirecek.
SU YUKARI AKMAZ
Rumlar limanların ve havaalanlarının açılmayışına karşı
çıkmayacak mı?
Suyu yukarıya doğru akıtamazlar. Herşeyin bir hududu var. AB şimdi
metni 25 üyeye dağıtacak. Ondan sonra, Avrupa Parlamentosu’na
gönderecekler. Ve olur alacak. Herşey bittikten sonra tamam bunu
imzalayabiliriz diyecekler. Biz de ondan sonra muhtemelen
İngiltere’nin dönem başkanlığında imzalayacağız.
Ama herkes kaygılı. Bu şekilde Kıbrıs Rum Yönetimi
dediğimiz Kıbrıs Cumhuriyeti’ni adanın temsilcisi olarak tanımış
olmuyor muyuz?
Hayır.
KILI KIRK YARDIK
3 Ekim’de AB’yle müzakereler başladıktan sonra yavaş yavaş
türkiye’yi tanımaya zorlamaya çalışmayacaklar mı?
Peki o zaman tanıma anlamına gelecekse, Kıbrıs Rum Yönetimi’nin
vatandaşı, pasaportuyla Türkiye’ye geliyor. Anlaşmayı Kıbrıs
Rumlarının şu anda hakim oldukları ve Kıbrıs Rum kanunlarının,
otoritelerinin geçtiği alan ile yapıyoruz. Biz KKTC’yi tanımaya
devam ediyoruz. KKTC’de büyükelçimiz var, ayrıca AB de bunu
biliyor. Bu anlaşmalarda da bunun nereleri, hangi topraklar için
geçerli olduğunu yazıyor, dolayısıyla niye geleceğimizi bağlayalım.
Dünyanın en büyük hukuk firmalarından, İngiliz, Amerikan, Fransız,
dünyanın uluslararası ilişkilerde en büyük hukuk firmalarıyla, 2-3
aydır görüşmeler yaptık. Kılı kırk yardık. Herkes ‘tanıma tek
taraflı irade beyanıdır’ dedi. Biz açıkça tanımadığımızı
söyledikten sonra, bunu bütün BM’in, Güvenlik Konseyi’nin, AB’nin
dokümanlarına hepsine geçirdikten sonra.
TEMEL’İNKİ YANLIŞ
Ama bir de Temel fıkrası var. Temel ben seni tanımıyorum
demiş biliyorsunuz...
(Gülerek) Biz kendimize söyleyip de kendimiz duyacak şekilde
söylersek, Temel’in yaptığı gibi yaparsak söylediğiniz doğru. Yani
bir odanın içinde siz söylersiniz, sizin kulağınız duyar sadece.
Temelin dediği gibi. Ama AB kayıtlarına, Güvenlik Konseyi’nin,
BM’nin kayıtlarına, herşeye geçiriyoruz bunu.
Büyükelçilik ya da ticaret ofisi açabilecekler
mi?
Hayır, tanımıyoruz ki. Ama şu bir gerçek, müzakere başlayınca
karşımıza 25 ülkeden biri Rumları temsilen bir kişi olacak. Ben
hiçbir zaman selamlaşmak bile istemiyorum dersiniz, AB’yi
bırakırsınız, ayrılırsınız. Bu Türkiye’nin tercihi! Unutmayın ki
İstanbul’daki AGİT toplantısında 99’da Kıbrıs Rum Kesimi’nin
bayrağı İstanbul’da göklere çekildi. Bugün böyle konuşanlar
gelişigüzel konuşmasınlar, bunu söylüyorum.
POPÜLİZM TUZAĞI
İç politika malzemesi mi yapılıyor?
Popülizm yapanların tuzağına düşersek, hükümet olarak korkup siyasi
irade gösteremezsek, Türkiye kaybeder, vaktiyle de kaybedilmiştir.
O zaman zor meselelerle uğraşılsaydı, Rumların AB’ye girişi
önelenebilirdi, şimdi 25 kişiden biri Rum olacak karşımızda. Ama
vaktiyle popülist olunmayıp da kafa yorulsaydı, Rumlar Avrupa
Birliği’ne sokulmayabilirdi. Türkiye’nin ve Kıbrıs Türkleri’nin de
elinde bu imkan vardı.
ABD sendromu fazla abartılıyor
Biraz da ABD sendorumuna gelirsek, gerçekten Amerika’yla
ilişkilerde bir çıkmazda mıyız?
Hayır, hayır. Biz toplum olarak herşeyi abartmada mahiriz. Bunun
zararı da kendimize. Tabii ki karşılıklı bekletilerimiz var,
konuşarak halledebiliriz.
Amerikan düşmanlığı giderek güçleniyor diyenler de
var.
Politikalara tepkiler olabilir ama Amerikan düşmanlığı yok.
Avrupa’nın bazı yerlerinde bunun çok daha derin olduğuna
inanıyorum.
Colin Powell gösterilerden korktuğu için Atina
Olimpiyatları’nın kapanışına gelemedi.
Türkiye’de böyle birşey oldu mu? Abartıla abartıla psikolojik bir
hava oluştu.
ABD’ye İncirlik Üssü’nü lojistik destek için açacak
mısınız?
Bakılıyor. Hükümet bunlarla ilgili açıklamaları yeri gelince
yapar.
Meclis kararına gerek var mı?
Hayır ama bunlar büyük, önemli konular. O şekilde bir talep değil
zaten. Değerlendiriyoruz. Günü gelince açıklanır. Kulaktan duyma
şeylerle çok büyütülüyor bu işler.
RECM SANCISI
ABD’de ve AB’de Türkiye’de Şeriat uygulandığı hatta
insanların taşlandığı (recm) havası estiriliyor.
Büyük haksızlık, büyük bilgisizlik var. ABD televizyonu böyle
birşey yaptı, özür diledi. Parlamenterlerin büyük kısmı Türkiye’de
kadının oy kullanmadığını bile zannediyordur. ‘Kadın
büyükelçlilerimiz var’ deyince şok geçirenler var. Ama bize düşen
düşmanlık yapmak değil, onları daha çok bilgilendirmek.
Kıbrıs Girit olmaz
Denktaş size biraz kırgın...
Polemiğe girmek istemem. Sayın Denktaş’ın yıpranmasını da arzu
etmem. Aday olsaydı, seçilseydi, memnun da olurduk. İşaretlerini
verdik. Ama kendisinin tercihi böyledir.
50 yıllık tecrübesinden yararlanacak mısınız ?
Tabii ki. Sayın Denktaş’ın yıpranmasını arzu etmem. Tarihi bir
şahsiyettir, daha yapacağı çok görev var. Kıbrıs için istişare
edeceğiz. O açıdan bu tip polemiklerin hiç faydası yoktur. Bunları
kışkırtanlar olabilir. Ama eminim ki tarihi şahsiyetine uygun
hareket edecek.
Büyük korkusunu kitabında da yazdı; ‘Kıbrıs Girit olmasın’
Tehlikeyi görüyor musunuz?
Sadece onun değil hepimizin arzusu bu.
Siz de korkuyor musunuz?
Şüphesiz. Ama, Girit olup olmaması Kıbrıs’ın içinden de geçer.
Kıbrıs Türklerine 30 sene içinde ne verilmiştir, buradan da geçer.
Burada kim ne yapmıştır, ne yapmamıştır? O bakımdan bu kaygılar
hepimizin kaygısıdır. Ama kalıcı barışın daha sağlanmadığı bir
yerde 30 sene içerisinde, toplum nezdinde, daha farklı davranmak
gerekirdi.
Yani geçmişte Türkiye bazı hatalar mı yaptı?
Türkiye’nin çok hastalıklarının Ada’ya taşındığı kanaatindeyim.
Bunun olmaması gerekirdi.
Papadopulos gerçekten çözüm istiyor mu ?
Hayır. ‘Kıbrıs Türkleri referanduma evet demekle ne kazandı’
diyorlar. Gerçeği ortaya çıkardılar. Rumlar barış istiyor diye
bakıyorlardı. Şu Türkler, şu Denktaş yok mu, bunlar dünyanın
belası, bunlar kavgacı... Bütün dünyaya bu propaganda yıllardır
yayıldı. Şimdi bu referandumla dünya şok geçirdi. Papadopulos’un ve
Rum tarafının dünyayı aldattığı ortaya çıktı.
Ekonomik ambargo da kırılamadı...
Kıbrıs Türklerini durumu referandumdan önce daha iyiydi, kötü mü
oldu? Tam tersi daha iyi. Fert başı gelirlerine, ticaretlerine,
otellere bakın. Her ailenin iki arabası var. Türkiye’de yok bu.
Konut’taki fotoğraflar
DIŞİŞLERİ Konutu’nun zevkle döşenmiş kabul salonunda ilk anda 4
değişik Atatürk fotoğrafı dikkatimi çekiyor. Atatürk’ün cephede
uyurken fotoğrafı siyah piyanonun üstünde duruyor. Sehpanın
üstündeki fotoğrafta ise Atatürk yine kalpaklı. Latife Hanım ve
dava arkadaşlarıyla birlikte. Diğer iki fotoğraf ise
Cumhurbaşkanlığı döneminden özel albüm fotoğrafları. Çalışma
masasının sağında ise Türk bayrağının yanında bir Atatürk tablosu
asılı.
Röportaj: Nur Batur
Kaynak: Hürriyet