Gülden askere Çankaya uyarısı
Abone olÇankaya seçimine artık haftalar var. Abdullah Gül askeri kritik seçime karışmaması konusunda uyardı ve ekledi;
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, önceki gün Milliyet Genel Yayın
Yönetmeni Sedat Ergin, Ankara Temsilcisi Fikret Bila ve gazetenin
dış politika yazarı Semih İdiz'i kabul ederek yaklaşan
cumhurbaşkanlığı seçimi ve güncel dış politika konuları hakkında
sorularını yanıtladı.
Cumhurbaşkanlığı seçimini konu alan söyleşinin ilk bölümü özetle
şöyle:
Pek çok ankete göre AKP tabanında bile "Tayyip Bey
başbakan kalsın" görüşünün seslendirildiği anlaşılıyor. "Tayyip Bey
Köşk'e çıkmasın, istikrar bozulur" görüşü iş çevrelerinde de çok
yaygın. Örneğin, Güler Sabancı da bunu söylüyor. Bu beklentileri
nasıl karşılıyorsunuz?
-Bunların hepsine saygı
duyarız, bunlar takip ediliyor, kuşkusuz değerlendirilecek...
Sonraki aşamada isim bazında konuşacağız. Bütün bunlar herkesin
görüşlerinin oluşmasında etkili oluyor. Ne olursa olsun Türkiye'de
istikrarsızlık söz konusu olmayacak. Bunu vurgulamak isterim. Buna
kimsenin hakkı yok. Siyasetçiler olarak da hakkımız yok,
siyasetçilerin dışında da hiç kimsenin hakkı yok.
Türkiye uzun yıllardır aradığı istikrarı bulmuşken ve istikrarın ne
olduğunu, faydasını elle gözle görür hale gelmişken, buna hiç
kimsenin hakkı yok.
TARİH HATAYI UNUTMAZ
Kimi kastediyorsunuz?-Tüm Türkiye'ye hitap ediyorum. Hiç kimsenin hakkı yok. Türkiye'ye yapılabilecek en büyük hata olur... Tarih unutmaz böyle bir hatayı.
Hatayla tam olarak neyi kastediyorsunuz?
-Türkiye'nin istikrarsızlığa tekrar sürülmesini arzu etmek veya bu yönde bir...
Onu tetikleyecek, ona katkıda bulunacak bir girişimi söylüyorsunuz herhalde.
-Türkiye'de şu anda olumlu ne varsa, bunun altındaki en büyük sebep istikrardır. Dolayısıyla bu istikrarı hep beraber sonuna kadar götüreceğiz. Cumhurbaşkanlığı seçimleri ne olursa olsun, nasıl olursa olsun, bu istikrar bozulmaz seçimlere kadar. Genel seçimlerde halk ne karar verir, onu bilemem.
ASKER SEÇİME KARIŞMAZ
Türk Silahlı Kuvvetleri görüşünü açıklarsa, bu istikrar bozucu bir yaklaşım gibi değerlendirilir mi? Bir askeri müdahale, yönlendirme, kamuoyuna açık bir duyuru gibi...-Demokrasilerde böyle bir şey olamaz ki... Tabii ki, fert fert herkesin görüşleri vardır. Tabii ki herkesin ülkesiyle, yurduyla ilgili görüşleri olabilir. Bunlar muhakkak paylaşılır edilir, bu ayrı bir mevzudur.
"Kurumsal bir görüş demokrasilerde yer almaz" demek istiyorsunuz...
-Bu olursa, o zaman şu da olabilir: Seçimler geldiğinde de "şu partiye oy verelim" de denebilir, "Türkiye için bu iyi olur" diye... Aslında bunlara hiç kimsenin... Hiç kimse bunların peşinde de değil. Bizlerin büyük bir olgunluk içinde götürmemiz gerekir bu süreci.
Siz devamlı komutanlarla bir araya geliyorsunuz.
-Tabii... Hükümet içinden belki de en çok bir araya gelen benim...
Aldığınız hava, komuta katının bu dikkati göstereceği yönünde mi?
-İnanın bu mevzu hiç... Hepimizin o kadar çok sorumlu olduğumuz konular var ki. Türkiye'nin o kadar hayati meseleleri var ki... Bunlarla uğraşıyoruz.
Yani böyle bir şey beklemiyorsunuz?
-Hayır... Bunu doğrusu, Türkiye'nin bugün geldiği demokratik ve sivil ortamda, bugün geldiği mesafede düşünemeyiz. Bu dedikleriniz geçmişte olmuştur. Açın bakalım geçmişteki cumhurbaşkanlığı seçimlerini. Korutürk'ün seçimi nasıl olmuş?.. Tüm parti liderleri imza verip taahhütte bulundu. Meclis'in sarıldığı (askeri birliklerle) dönemler oldu.
Bütün bunlar siyasi hayatımızın gerçekleridir. Yapılmıştır tüm bunlar. O günkü Türkiye'yle bugünkü Türkiye'yi mukayese ediyorum. Bugünkü Türkiye çok farklıdır, birçok tabuyu yıkmıştır.
Fert başına gelirde on bin dolara ulaştığımızda Türkiye'de birçok sorun, sorun olmaktan çıkacak. Ne terördü, ne Kürttü, ne şuydu ne buydu, ne laiklikti... Bu sorunların hepsi aşılacak. Bir on bin doları aşalım, o zaman kendimize gelen özgüveni görelim demiyor muyuz? Türkiye bunun yarısını yakaladı. Bir dönem daha, inşallah halk verirse, o dönemin sonunda 10 bin doları yakalayacaktır. Bunun önünde kimse duramaz. Herkesin sorumluluğu çok büyük.
"Türkiye'nin geldiği nokta farklı" derken bunu söylüyorum. Askerler bu tip şeylerin sorumluluğunu çok daha iyi biliyor. Ama bazen öyle siviller vardır ki... Türkiye'nin geldiği bu noktayı hazmedemeyip kapalı ya da açık bu tip kışkırtmalar içine girenler var.
Kimleri kastediyorsunuz?
-İsim vermek istemiyorum buna.
"Sorun askerde değil, onları kışkırtan sivillerde" mi demek istiyorsunuz?
-Çok fazla girmek istemiyorum ben bu konuya. Yani hepimizin sorumluluğu var bu istikrarda. Bu gayet açık. Objektif bakan herkes görüyor, take-off (uçağın havalanması) yaptı Türkiye... Eskiden de yaptı, ama hep geri indi uçak. İndi veya indirildi veya çakıldı... Bundan sonra mümkün değil. Böyle bir şansı yok. Türkiye take-off aldı, yüksek semalara çıkıp uçması gerek. Bunun tersi Türkiye'yi 50 yıl geriye atar.