Gül: Reformlar dayatmayla olmaz
Abone olDışişleri Bakanı Abdullah Gül, reformların dışarıdan dayatılma yoluyla değil, içeriden gelmesi, reform hareketlerinin küresel koşulları dikkate alınması gerektiğini söyledi.
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, İslam
dininin, halkı aydınlatma sorumluluğunu taşıyanlarca üzerinde
çalışılmayı, doğru biçimde anlaşılmayı ve temsil edilmeyi hak
ettiğini söyledi. Gül, Bahrain Tribune gazetesine verdiği demeçte,
İslam ile Batı dünyası arasındaki ilişkilerin, Doğu ve Batı
medeniyetlerinin giderek birbirine daha bağımlı hale gelen dünyada
birlikte yaşamaları ihtiyacından dolayı, her zamankinden daha büyük
önem taşıdığını kaydetti. Bunun, uluslararası düzeyde kalıcı barış,
güvenlik ve istikrarın temininde kritik önemi olduğunu ifade eden
Gül, bununla birlikte, son yıllarda İslam ile Batı dünyası
arasındaki yanlış anlamaların artmasından duyduğu üzüntüyü dile
getirdi. Müslüman dünyasının, Batı toplumlarındaki önyargıların yol
açtığı ciddi bir meydan okumayla karşı karşıya olduğunu belirten
Gül, İslam’ın Batı’daki bazı çevrelerce hoşgörüsüzlük ve aşırılığın
kaynağı olarak görülmesinin tümüyle temelsiz olduğunu söyledi. Gül,
"Aşırılık yanlısı olaylarla İslam’ın genel prensipleri arasında bağ
kurma eğiliminde olanlar ve sınırlı olayları İslam dünyasıyla
bağdaştırmaya çalışanlar, kutsal dinimize ve geleneksel hayat
tarzlarımızın etrafında bir sis perdesi oluşturuyor. Maalesef 11
Eylül saldırıları bunu daha da şiddetlendirdi" diye konuştu.
Yoksulluk, baskı, yolsuzluk ve diğer istenmeyen sosyal, siyasi ve
ekonomik koşulların dini kendi çıkarları için sömürmek isteyen
radikal çevreleri beslediğini belirten Gül, radikal kesimlerin ve
teröristlerin her toplumda bulunabileceğini ve onlarla kararlılıkla
mücadele edilmesi gerektiğini söyledi. Gül, terörist eylemlerin
insan hayatını ve temel hakları ihlal ettiğini, kamu düzenini
zayıflattığını kaydederek, İslam dünyasının terörizmin her
türlüsünü kınama ve onunla mücadele etmede Batı’nın arkasında
olduğunu vurguladı. İslam’ın insanlık medeniyetinin ortak mirasını
zenginleştiren bilgi ve değerlerin derin bir kaynağı olduğunu ifade
eden Gül, "İslam, halkı aydınlatma sorumluluğu taşıyanlarca
üzerinde çalışılmayı, doğru biçimde anlaşılmayı ve temsil edilmeyi
hak ediyor" dedi. İSLAM-BATI DİYALOGU İslam dünyası ile Batı
arasında anlamlı bir diyalogun kurulması ihtiyacının her
zamankinden daha çok hissedildiğini kaydeden Gül, bu diyalogun,
Batı toplumlarının İslam medeniyetinin farklı yönlerini
anlamalarına yardımcı olabileceğini belirtti. Gül, bu diyalogun,
"İslam fobisinin" medeniyetler ve kültürler arasında yol açtığı
zararın kontrol altında tutulmasına, Doğu ile Batı arasında daha
dengeli bir anlayışın geliştirilmesine de katkı sağlayacağı
görüşünü dile getirdi. İslam Konferansı Örgütü’nün (İKÖ) bu
bağlamda önemli bir rol oynadığını anlatan Gül, İKÖ’nün Avrupa
Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) ve Avrupa Birliği (AB) gibi
diğer uluslararası örgütlerle ilişkilerini geliştirmesinin diyalog
ve anlayış ruhunun küresel düzeyde yükseltilmesinde de önemli bir
işlev göreceğini söyledi. Gül, reformların dışarıdan dayatılma
yoluyla değil, içeriden gelmesi, reform hareketlerinin küresel
koşulları dikkate alması ve her ülkenin kendine has özellikleri ve
tarihinin de göz önünde bulundurulması hususlarının önemine işaret
etti. Abdullah Gül, Türkiye’nin, Müslüman çoğunluklu nüfusuyla,
Batı ile arasında eskiden beri sağlam bağlar kurmuş bir ülke
olarak, köprülerin inşası, "İslam fobisi" ile mücadele ve diğer
hoşgörüsüzlük eylemleriyle mücadelede yapıcı rol oynamayı
sürdüreceğini vurguladı. Körfez Savaşı ve onu izleyen 10 yıllık
zaman diliminde gerginlikler, çatışmalar ve uluslararası
yaptırımların, bölgeyi güvenlik kaygılarının ön planda tutulduğu
bir durgunluk dönemine soktuğuna işaret eden Gül, bu durumun, bölge
ülkeleri ve halkları arasında sosyal, kültürel, siyasi ve ticari
ilişkilerin kurulmasına engel oluşturduğunu kaydetti. Bu
gelişmelerin Türkiye’nin komşularıyla, dostlarıyla ve Körfez
ülkeleriyle de ilişkilerini zedelediğini belirten Gül, şimdi ortaya
çıkan yeni durumda, bu ilişkilerin önündeki engellerin yavaş yavaş
çözülmeye başladığını ve ilişkileri hak ettiği düzeye çıkarma
zamanının geldiğini söyledi. Gül, dün Bahreyn ile imzalanan
"Ekonomik İşbirliği Çerçeve Anlaşması"nın, ekonomik ilişkileri yeni
ufuklara taşımada lokomotif görevi göreceğine inandığını, bu
anlaşmanın bir serbest ticaret anlaşmasına dair süreci başlatması
açısından önemli olduğunu kaydetti. İSRAİL-FİLİSTİN SORUNU
İsrail-Filistin sorununa kalıcı bir çözüm bulunması yolunda beliren
umudun memnuniyet verici olduğunu ifade eden Gül, tarafların 8
Şubat’ta gerçekleşen Şarm El Şeyh zirvesinden bu yana attıkları
adımları desteklediklerini kaydetti. Gül, taraflar ve uluslararası
toplumun, terör ve şiddetin barış sürecini yeniden rayından
çıkarmasını engelleme yolunda çabalarına yeniden odaklanmaları
gerektiğini söyledi. Gül, her iki tarafın, attıkları adımlar ve
yaptıkları eylemlerin, kendilerini nihayetinde güven ve barış
içinde yan yana yaşayan iki devlet temelinde uzun süredir arzulanan
çözüme götüreceği anlayışı üzerinde ilerlemeleri gerektiğini
belirtti. İsrail’in Gazze’den çekilme planının Filistin tarafıyla
birlikte koordine edilmesi ve Yol Haritası çerçevesinde uygulanması
gerektiğini vurgulayan Gül, "Eğer bu etkili bir şekilde
yapılabilirse, barış sürecini yeniden canlandırılması umutları daha
da güçlenir" diye konuştu. Gül, uluslararası toplumun tarafların
çabalarını güçlü biçimde desteklemesi gerektiğini de vurgulayarak,
Türkiye’nin Filistin kurumlarının yeniden inşası ve rehabilitasyonu
konusunda yaptığı katkılardan bahsetti. Gül, özel sektörü de
tarafların arasındaki diyalogun güçlendirilmesine katkı sağlamaya
teşvik ettiklerini söyledi. IRAK Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Abdullah Gül, Irak’ta Baas rejiminin devrilmesinden 2
yıl sonra şiddetin devam ettiğine işaret ederek, bunun ülkedeki
siyasi sürece ciddi bir tehdit oluşturduğunu belirtti. Irak geçici
hükümetinin kurulmasından bu yana siviller ve yetkililere yönelik
saldırıların yoğunluğunun endişeleri artırdığını kaydeden Gül,
ancak tüm istenmeyen koşullar ve sıkıntılara rağmen, ülkede
seçimlerin düzenlenmesiyle, Iraklıların demokrasiyi tesis etmede
önemli bir ilerleme sağladığını söyledi. Gül, seçilmiş yeni bir
yönetimin ve parlamentonun desteğini arkasına alan bir geçiş
hükümetinin oluşturulabilmesinin Irak için önemli bir adım olduğunu
ifade etti. Siyasi sürecin başarılı olmasının, istikrarlı bir
Irak’ın ortaya çıkması yolunda taşıdığı öneme işaret eden Gül,
bunun da Irak’taki hükümete ağır bir sorumluluk getirdiğini,
hükümetin siyasi sürecin "katılımcı" nitelikte olmasını sağlamanın
zorluğuna göğüs germek zorunda kalacağını belirtti. Gül, ülkede
yeni anayasanın hazırlanması sürecinin de aynı derecede önem
taşıdığını kaydederek, demokratik bir anayasanın, Irak toplumunun
tüm katmanlarının toplu vizyonuna ihtiyaç duyduğunu söyledi.
Irak’ın ulusal çıkarlarının etnik ve mezhepsel kaygıların üstünde
tutulmasını isteyen Gül, anayasanın oluşturulması sürecinde BM’nin
uzmanlığı ve katkılarına başvurulmasının önemine işaret etti. Gül,
Türkiye’nin girişimiyle başlatılan Irak’a komşu ülkeler
toplantılarının, Irak’ın siyasi geçiş sürecinde önemli rol
oynadığını belirtti. Uluslararası toplumun bu kritik aşamada Irak
hükümetine destek vermesini isteyen Gül, Brüksel’de Haziran ayının
ikinci yarısında düzenlenecek uluslararası konferansın Irak’a
uluslararası desteğin güçlendirilmesi yolunda değerli bir fırsat
teşkil edeceğini kaydetti. Gül, Türkiye’nin, uluslararası düzeydeki
katkısının yanı sıra ikili düzeyde de Irak hükümetine destek
sağladığına işaret ederek, Irak Başbakanı İbrahim Caferi’nin
Türkiye’ye yaptığı ziyareti hatırlattı. Irak halkının çok daha iyi
bir geleceği hak ettiğini söyleyen Gül, Caferi’nin ziyareti
sırasında, hem kendisi, hem de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
tarafından, ilişkilerin her alanda güçlendirilmesine yönelik
kararlılığın vurgulandığını belirtti. Gül, Türkiye’nin, istikrarlı,
demokratik, siyasi birliğini sağlamış ve refah içinde bir Irak’ın
oluşturulmasında Irak halkının yanında olmaya devam edeceğini
vurguladı. EKONOMİK İŞBİRLİĞİ ÇERÇEVE ANLAŞMASI Bu arada, Bahreynli
yetkililer, Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) Dönem Başkanı Bahreyn
ile AB Gümrük Birliği müktesebatı kapsamında bir serbest ticaret
anlaşması imzalanması için gerekli ilk hukuku adımı teşkil edecek
"Ekonomik İşbirliği Çerçeve Anlaşması"nın imzalanmasına büyük önem
veriyorlar. Bahreyn gazeteleri bu konuya bugün geniş yer ayırırken,
bazı gazeteler konuyu manşetlerine taşıdı.