Gül, Kaddafi'ye Saddam'ı hatırlattı!
Abone olTürkiye Libya'daki gelişmeleri yakından izliyor. Cumhurbaşkanı Gül'den Kaddafi'ye çağrı var.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Libya'yı yönetenlerin
görevlerini bir an önce bırakmasını aksi takdirde ülkenin talan
edilme riskiyle karşı karşıya olduğunu belirtti ve Muammer
Kaddafi'nin tutumunu değerlendirerek, 'Saddam' hatırlatmasında
bulundu. Gül, ayrıca operasyona katılan bazı ülkeleri de fırsatçı
olarak niteledi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ''Libya'daki bu gelişmenin
kısa süre içerisinde kan dökülmeden neticelenmesi Türkiye için çok
önemlidir. Bu açıdan da aslında Libya'yı şu anda yönetenlerin bir
önce görevlerini bırakmaları bu işi kolaylaştıracak ve kendi
ülkelerinin başkaları tarafından talan edilmesine de fırsat
vermeyecektir'' dedi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Gana'ya hareketinden önce Atatürk
Havalimanı'nda gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Cumhurbaşkanı Gül, ''Türkiye'nin Libya'ya ilişkin kırmızı çizgisi nedir? Kontrolün NATO'ya geçmesi diyebilir miyiz?'' şeklindeki soru üzerine şunları kaydetti:
''Kuzey Afrika'daki Müslüman ülkelerde olup bitenler aslında
temel hak ve özgürlüklerle ilgili bir konu. Türkiye olarak biz
daima halkların özgürlüğünü, temel hak ve özgürlükleri, hukukun
üstünlüğünü hep savunmuşuzdur. Baskıcı rejimlerle baskıcı
liderlerin daha uzun bir süre bugünkü dünyada yönetimde
kalamayacaklarını açıkça her zaman söylemişizdir. Libya ile ilgili
gelişmenin aslı budur. Dolayısıyla Libya'daki bu gelişmenin kısa
sürede neticelenmesi, kan dökülmeden neticelenmesi Türkiye için çok
önemlidir. Bu açıdan da aslında Libya'yı şu anda
yönetenlerin biran önce görevlerini bırakmaları bu işi
kolaylaştıracak ve kendi ülkelerinin başkaları tarafından talan
edilmesine de fırsat vermeyecektir. Irak'ta olup bitenleri,
Saddam'ın davranışlarını hatırlarsanız, bunlar bir şekilde
tekrarlanabilir.
Gül, NATO'nun, tarihin en büyük savunma örgütü olduğunu dile
getirdi. NATO'nun sivil ve askeri kanatlarının birkaç gündür, gece
gündüz toplantı halinde olduğunu ifade eden Gül, sözlerini şöyle
sürdürdü:
''Başında da söylediğim gibi, esas amaç, halkların
özgürlüğü ve onların da diğer ülkelerde olduğu gibi baskıdan uzak
yaşaması söz konusu iken, maalesef bazı ülkelerin bir fırsatçılık
içinde olduğu da açıkça gözükmektedir. Daha düne kadar bu
diktatörlerin en yakınları ve onlardan faydalanmak için kendi
halklarının bile tasvip etmediği işleri yapanlar, bugün bazı aşırı
davranışlar içerisindeler ve şüpheler uyandırmaktalar ve gizli
niyetler şüphesi uyandırmaktadır. Bütün bunlar işte NATO'nun da
zaten gece gündüz hem sivil hem askeri kanadında tartışılmaktadır.
Türkiye gayet ilkeli bir politika izlemektedir bütün bu olaylarda.
Belki kısa vadede bunlar tenkit edilebilir bazıları tarafından ama
uzun vadede Türkiye'nin daima haklı olduğu, hem insanlar, halklar
tarafından hem de yönetimler tarafından görülecektir. Türkiye, bu
ilkeli politikasına devam edecektir''
Cumhurbaşkanı Gül, bir başka soru üzerine, anayasa tartışmalarının yapıldığını hatırlatarak, ''Yeni bir fırsatın seçimlerden sonra olacağı kanaatindeyim. Türkiye, büyük bir özgüven içerisinde, gelecek dünyanın nasıl olduğunu en iyi şekilde görüp, Türkiye'nin de bu dünyada en onurlu yerini nasıl alacağını görerek hareket etmesi gerekir. Bununla ilgili çalışmaları da izliyorum doğrusu'' diye konuştu.
Abdullah Gül, bir gazetecinin, ''Önce Tunus ardından Mısır'da başgösteren olayların Libya'dan sonra kuzeye doğru genişlediğini görüyoruz. Bahreyn'de Şiiler ve Sünniler arasında bir çatışma var. İran'a da yönelik ciddi planlar olduğuna dair basında yazılar var. Domino taşının sonucundaki ülke İran mıdır'' sorusu üzerine de şunları söyledi:
''Böyle bir şey söyleyemem. İran, bölgenin en önemli ülkesidir. İran, köklü tarihiyle kendine has ilmiyle, kendine has yapısıyla çok önemli bir ülkedir. Unutmayın ki Kuzey Afrika'da ve bazı Ortadoğu ülkelerinde 30-40 yıldır sadece bir insanı bilirsiniz. Bu süre içerisinde İran'da seçimler yapılmıştır. En az 5-6 kez cumhurbaşkanı seçilmiştir, görevleri bitmiştir, yerine de seçilmiştir. İran ayrı bir konudur. Burada en önemli mesele, İslam dünyasının herhangi bir şekilde Şii-Sünni çatışmasına girmemesidir, böyle bir basiretsizlik gösterilirse hem kendi insanlarını hem de kendi kaynaklarını tüketmiş olur. Dolayısıyla böyle bir basiretsizliğin gösterileceğine de hiçbir zaman inanmıyorum. Bütün ülkelerle bütün liderler, yeteri kadar tarihten ders almışlardır''