Gül: Haksız dayatmalara geçit yok!
Abone olDışişleri Bakanı Abdullah Gül'den AB'ye sert mesaj. Gül, AB'nin özüne uymayan dayatmaları kabul etmeyeceklerini söyledi.
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, "Özel
statü gibi AB ile aramızdaki ilişkinin müktesebatına ve özüne
uymayan seçenekleri kabul etmemizin mümkün olmadığını bir kez daha
kuvvetle vurgulamak isterim" diye konuştu. Dışişleri Bakanlığı’nın
2006 bütçesinin TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’na sunumu sırasında
konuşan Gül, "son yıllarda Türkiye, bölgesinde ve ötesinde istikrar
ve güvenlik üreten bir ülke olarak, uzun zamandır olmadığı kadar
olumlu gündem oluşturan ve konuşulan bir ülke haline geldiğini"
söyledi. Türkiye’nin AB ile müzakerelere başlaması, Orta Asya’dan
Kuzey Afrika’ya kadar uzanan çok geniş bir coğrafyada büyük ilgi,
hayranlık ve takdirle karşılandığını ifade eden Gül, "Türkiye’nin
uluslararası itibarının en önemli boyutlarından birini de, Türk
Silahlı Kuvvetleri’nin uluslararası barışı ve asayişi koruma
misyonlarındaki ve insani yardım operasyonlarındaki seçkin rolü
teşkil etmiştir" dedi. 2005 yılının Türkiye açısından en önemli
gelişmesinin 3 Ekim’de AB ile tam üyelik müzakerelerine başlanması
olduğunu kaydeden Gül, Türkiye’nin üyelik hedefine bir adım daha
yaklaşması sırasında zaman zaman istenmeyen bazı gelişmeler ve
tavırlarla karşılaşıldığını anımsatarak, "Kararlı tutumumuz
neticesinde engeller aşılmıştır. Müzakereleri sürdürülebilir
zeminde tutabilecek koşullar sağlanmıştır. Sonuçta, ülkemiz bundan
böyle ’müzakere eden aday ülke’ konumundadır" diye konuştu. 20 Ekim
2005 tarihinde bilim ve araştırma konusunda başlatılan ve tüm
fasıllar için yaklaşık bir yıl sürmesi beklenen tarama çalışmasıyla
birlikte müzakere sürecinin resmen hayata geçtiğini belirten
Abdullah Gül, müzakere sürecinin kolay olmayacağının bilinmesi ve
buna hazırlıklı olunması gerektiğine dikkati çekti. "İNİŞ-ÇIKIŞLAR
YAŞANABİLECEKTİR" Dışişleri Bakanı Gül, 40 yılı aşkın tarihi
bulunan AB ile ilişkilerde, geçmişinde olduğu gibi önümüzdeki
dönemde de çeşitli iniş-çıkışların yaşanabileceğini, bunun 27 üyeli
bir entegrasyon sürecinin yapısal ve kurumsal özellikleri
çerçevesinde olağan olduğuna dikkati çekti. İngiltere, İspanya ve
Polonya gibi, nüfus ve yüzölçümü büyük olan, tarihsel/kültürel
özellikleri bulunan ülkelerin de benzer güçlüklerden geçtiğini
hatırlatan Gül, şöyle devam etti: "Türkiye, bu süreci başarıya
ulaştıracak güç ve iradeye sahiptir. Geçmişte karşılaştığı tüm
zorluklara rağmen tam üyelik hedefinden sapmamıştır. İnançla, çok
çalışarak yoluna devam etmiştir. Ülkemiz, önümüzdeki dönemde de
aynı azim ve kararlılık içinde hedefine doğru emin adımlarla
yürümeye devam edecektir. Bu inancım, objektif üyelik kriterlerinin
gerektirdiği reformların halkımızın demokratik beklentileriyle
uyuşmasından kaynaklanmaktadır. Hükümetimizin reformlar konusundaki
kararlılığı, halkımıza karşı duyduğumuz siyasi sorumluluktan
kaynaklanmaktadır." "HAKSIZ DAYATMALARI KABUL ETMEYECEĞİZ" AB’ye
tam üyelik hedefine, sadece resmi kurumların çabalarıyla
ulaşılmasının mümkün olamayacağını hatırlatan Gül, Meclis ve diğer
anayasal kurumlar ile sivil toplumun bu sürece katkılarının artarak
sürmesine önem verdiklerini belirtti. "Katılım müzakerelerinin
yegane hedefi tam üyeliktir" diyen Gül, şunları kaydetti: "Özel
statü gibi AB ile aramızdaki ilişkinin müktesebatına ve özüne
uymayan seçenekleri kabul etmemizin mümkün olmadığını bir kez daha
kuvvetle vurgulamak isterim. Nitekim, Müzakere Çerçeve Belgesi’nde
de bu hususa açık vurgu yapılmaktadır. Keza, süreç içinde
Türkiye’ye yönelik çeşitli hesaplarını, AB üzerinden sağlamayı
amaçlayan çevrelerin zorlamalarıyla gündeme gelebilecek haksız
dayatmaları kabul etmeyeceğiz. Şimdiye kadar olduğu gibi, objektif
üyelik kriterlerinin dışında kalan talep ve olası baskılara karşı
gerekli tepkileri en açık şekilde vereceğimizi de bu vesileyle
ifade etmek isterim." AB ile ilişkileri hiçbir zaman çatışmacı bir
üslup içinde yürütmeyeceklerini ifade eden Abdullah Gül,
"İşbirliğini ve ortaklık ruhunu esas edinen bir yaklaşım ve
haklılığımızdan güç alan bir olgunluk içinde olacağız" dedi.
Müzakere sürecinin büyük oranda Türkiye’nin AB ile uyum
çalışmalarının hızına ve toplumsal dönüşümü yönetme becerisine
bağlı olacağını belirten Gül, katılım aşamasına gelindiğinde gerek
Türkiye, gerekse AB’nin bugünkünden çok farklı bir görünüm
sergileyeceğini kaydetti. "AB üyelik sürecinin, Türkiye’nin küresel
ölçekte birleştirici ve uzlaştırıcı rolü bakımından önem taşıyan
bir çabanın sembolü haline geldiğini" ifade eden Dışişleri Bakanı
Gül, şöyle devam etti: "Günümüzde, dünyanın medeniyetler ekseninde
birbirine karşı kamplara bölünmeye yönelik çabalara şahit oluyoruz.
Bu koşullarda Türkiye’nin AB üyelik sürecinde attığı her başarılı
adım, gerçek bölünmenin dinler veya kültürler arasında değil, dar
bir dünya bakışına sahip hoşgörüsüz çevreler ile evrensel değerler
temelinde farklılıkların bir zenginlik olabileceğine inanan geniş
kitleler arasında bulunduğunu kanıtlamaktadır." "DÜNYA BARIŞINA EN
BÜYÜK HEDİYE" Gül, Türkiye’nin, günümüz tehditleriyle etkin biçimde
mücadelede askeri imkanlar kadar ’yumuşak güç’ unsurlarının da önem
taşıdığının açıkça ortaya çıktığına dikkati çeken bir ortamda, özel
coğrafi konumu, kendine özgü tarihi-kültürel birikimi ve farklı
geleneklerin sentezini oluşturan kimliğiyle, medeniyetler arası
diyalog konusunda kritik bir rol oynayabileceğine dikkati çekti.
"Türkiye’nin, demokrasinin evrensel kriterlerini uygulayan tek
Müslüman ülke olması ve AB ile müzakerelere başlaması, dünya
barışına en büyük katkı ve hediye olmuştur" diyen Abdullah Gül,
Türkiye’nin yeteneklerini, tecrübesini ve birikimini uluslararası
barış ve güvenliğin güçlendirilmesine sunmak ve Birleşmiş
Milletler’in (BM) bu yoldaki çabalarına katkısını artırmak
amacıyla, Güvenlik Konseyi’nin daimi olmayan üyeliğine 2009-2010
dönemi için adaylığını açıkladığını anımsattı. Dışişleri Bakanı
Gül, 2008 yılında BM 63. Genel Kurulu sırasında yapılacak seçimler
öncesinde, üye ülkeler nezdinde her düzeydeki destek arama
girişimlerinin sürdürüldüğünü bildirdi.