Gül Çankaya'ya arka kapıdan girdi
Abone olBaşbakan Erdoğan ile Cumhurbaşkanı Sezer arasındaki Çankaya zirvesi gün geçtikçe ilgi çekici bir hal alıyor. Ertuğrul Özkök, 3.5 saati bulan toplantıdan ilginç notlar geçti.
Çankaya Köşkü'nde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer arasında neler geçti?
Her iki isim konuşmasa da ilerleyen günler yaşananları gün ışığına
çıkarıyor. Hürriyet'ten Ertuğrul Özkök zirveye arka kapıdan
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün de katıldığını belirtti ve
Çankaya'daki görüşmenin ilginç ayrıntısı ile
yaşanları okurlarına aktardı.
DÜN Sofya'daydım. Çok ilginç bazı gözlemlerim oldu. Bu gözlemlerimi
yarın yazacağım.
Dün sabah Hürriyet'te Şükrü Küçükşahin'in çok ilginç bir yazısını
okudum.
Yazı geçen pazartesi günü Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan arasında yapılan görüşmeyle ilgili
çok önemli ayrıntılar veriyordu.
Görüşme sırasında Çankaya Köşkü'nün arka odalarında ilginç bazı
durumlar yaşanmış.
Bunun üzerine ben de Ankara'dan o haberi daha da ileri götürecek
bazı duyumlara ulaştım.
ARKA KAPIDAN
Şöyle ki; görüşme krize girince, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri
Bakanı Abdullah Gül de Başbakan tarafından Köşk'e çağrılmış.
Öğrendiğime göre, Gül, basının duymaması için Çankaya Köşkü'ne arka
kapıdan büyük bir gizlilik içinde girmiş.
Gül, Erdoğan kendisini çağırdığı sırada Dışişleri Bakanlığı'nda
değil, Çankaya Köşkü'ne yaklaşık 200 metre mesafedeki Dışişleri
Konutu'ndaymış.
Dolayısıyla hemen Köşk'e intikal edebilmiş.
Önemli bir ayrıntı daha... Gül'ün Çankaya Köşkü'ne çıktığını
duyduğumda, Cumhurbaşkanı'nın yanına girdiğini, yani görüşmenin
üçlü formatta geçtiğini düşünmüştüm.
Oysa görüşmenin çok ilginç bir ayrıntısı bu noktada ortaya
çıkıyor.
Gül, Sezer'in yanına girmemiş. Sezer'in makam odasının hemen
yanındaki misafir odalarından birine alınmış.
Erdoğan'la burada görüşmüşler, ardından Başbakan yeniden Sezer'in
yanına girmiş. Bu arada, Erdoğan'ın kabinede yapılacak
değişikliklerle ilgili ilk taslak listesi Sezer'e takılınca, yeni
bir kararnamenin hazırlanması gerekmiş.
Bu arada Başbakanlık ile Çankaya Köşkü arasında yoğun bir faks
trafiği de yaşanmış, istenen bazı belgeler faksla gönderilmiş.
ERDOĞAN'IN HATASI
AKP çevrelerinden dün aldığım izlenimlerde, Başbakan'ın
Cumhurbaşkanı'nın daha önce veto ettiği bir ismi tekrar getirmesi,
stratejik bir hata olarak değerlendiriliyordu.
Başbakan ile Cumhurbaşkanı'nı aynı konuda ikinci defa çatıştırmanın
pratik bir yararı olmadığı belirtiliyordu.
Anladığıma göre, Beşir Atalay ismi üzerindeki ısrarın asıl kaynağı
Başbakan Erdoğan değil, Dışişleri Bakanı Gül'müş.
İşte bu noktada, Türk siyasi hayatında çok ender rastlanan bir
gelişme oluyor.
Başbakan, Çankaya'daki görüşme hiç arzulamadığı bir noktaya geldiği
anda telefona sarılıyor ve Gül'den Çankaya'ya gelip "müdahil"
olmasını istiyor.
Dışarıdan baktığım zaman bana göre bu görüntünün anlamı şu:
"Gel, başıma açtığın bu işi sen çöz..."
Ama, tabii bu olaya kabaca dıştan bakan bir gözün algılaması.
GÜL, SEZER'E GİTMİYOR
Elbette bir Başbakan ile bir Başbakan Yardımcısı arasındaki
ilişkinin bu kadar basite indirgenebilmesi mümkün değil.
Ben bunca yıldır gazetecilik yapıyorum, Çankaya'da buna benzer bir
görüşmeye pek rastladığımı hatırlamıyorum.
Bir istisnası galiba Tansu Çiller'in kritik görüşmeler için
Çankaya'ya çıktığı zamanlarda, genellikle yanına Süleyman Demirel'e
yakın birkaç milletvekilini alması olurdu.
Bu milletvekillerinin işlevleri, Tansu Hanım'a refakat etmenin
dışına pek çıkmazdı.
Tabii Gül'ün Köşk'e çıkışıyla, Tansu Hanım döneminin bu uygulaması
çok farklı durumları gösteriyor.
AKP'DE İBRE NEREYE
Bu arada, yeni atanan Turizm ve Kültür Bakanı Atilla Koç hakkında
da birkaç gözlemde bulunmak istiyorum.
Fehmi Koru, Yeni Şafak Gazetesi'nde dün Koç'un "en eski, en sürekli
arkadaşı" olduğunu yazmış. Dostlukları 40 yıl eskiye
gidiyormuş.
Koç, koyu muhafazakár çizgisiyle tanınan bir AKP'li. Dolayısıyla
kabinede ilginç bir kan değişimi yaşanmış oluyor.
Kabinenin en liberal ismi Erkan Mumcu dışarı çıkıyor, yerine
oldukça muhafazakár bir siyasetçi giriyor.
O zaman şu sorunun yöneltilmesi kaçınılmaz oluyor:
AKP'de ibre muhafazakárlara, yani Milli Görüş'ün çekirdek kadrosuna
mı dönüyor?
Umarım böyle değildir
Çünkü, AKP'nin merkez iddiasından vazgeçmesi, Türkiye'nin AB'ye tam
üyelik sürecini zora sokabilir.
Yazı:Ertuğrul Özkök
Kaynak: hurriyet.com.tr