Üzerinden çok zaman geçtiğinin
farkındayım.
Ama âdetim 30 Ağustos resepsiyonlarını
takip etmek olmadığı için alakasız kaldığım bu tören,daha sonra
gözüme ve zihnime çarpan rahatsız edici özellikleri ile farklı
görünmeye başladı.
Resepsiyon öncesi başlayan ve resepsiyon
ile taçlanan, TSK’nın tam saha halkla ilişkiler çalışması başarı
yönünden tartışılır oldu.
Değişen bir topluma değişmeyen şekilde
soğuk savaş dönemi görüntüleri ile PR yapmak hiç de şık olmadı.
İşin doğrusu kıyasıya eleştirildi.
Demokratikleşme tartışmalarının
tavan yaptığı bir dönemde anlayana sivrisinek saz anlamayana
tank-top az modunda, her zamankinden daha kalabalık bir gösteri
sunmuş olmayı nasıl anlamak lazım?
İşin doğrusu her fırsatta demokrasi ve
hukukun üstünlüğünden bahseden, çağı yakalamak, hatta üstüne çıkmak
hedefi ile övünen bir komuta kademesinden daha farklı kutlama
beklenirdi.
Daha farklı metotlar denenebilirdi
O farklı metodların ne olabileceğini
tavsiye makamında değilim.
Ama kuvvet komutanlarının devir
teslim töreninde Eski Deniz Kuvvetleri Komutanının karargah
salonlarında Cem Yılmaz dışında da
gülen ve güldüren biri varmış denilmesine sebep olan veda konuşması
varya…
İşte o konuşma çok şey ilham
edebilir belki.
Gelelim resepsiyona…
Artık Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bazı
devlet erkânının resepsiyonlara eşsiz davet edilmesini bile tam
hazmetmeye başlamış ve sorunun sadece bunun ile sınırlı olduğunu
düşünürken başkaca ters giden husuların olduğunu farkettik.
Öncelikle bundan önce hiç kameralara
verilmeyen, sadece salon içinde olup bitenleri izlediğimiz ya da
bizim yayınlandığına şahit olmadığımız kapıda, sıra bekleme
görüntüleri size ne anlattı.
Kapıda bekleyenler kimler?
Emirleri altındaki rütbeli subaylar
tarafından bekletilen bir Başkomutan!
Yani Cumhurbaşkanı.
Sonra o subayın ita amiri Başbakan.
Gerçi hoş törenlere damgasını vuran
Güçlü Ordu, Güçlü Türkiye lafının resepsiyona yansımış hali, Güçlü
Genelkurmay Başkanı, Güçlü Başbakan ya da Cumhurbaşkanı anlamına
geliyor olabilir.
Kapıda içeri almak için sıra bekletme ancak
bu anlama gelir.
İşin doğrusu Cumhurbaşkanı ve Başbakanın bu
sabrını ben vatan sevgisine verenlerdenim.
O çok övünülen devlet katındaki uyumun
resepsiyona yansıyan hali bu olsa gerek.
Uyumun devamı adına fedakârlık
beklenenler siviller olunca samanlık seyran oluyor
adeta.
Manşetler daha bir heyecanla ve benzer
formatta atılıyor.
Resepsiyon ile ilgili başka bir husus
katılımcı profili.
Sürmekte olan Ergenekon davası
sanıklarından mebzul miktarda bulunan davetliler listesi kimin
listesidir?
Bunu açık ve net bir Ergenekon mesajı
olarak okumasak bile,kör göze parmak bir çeşit meydan okuma üslubu
içinde konuşmalar kime artı,kime eksi olarak yazılmıştır.
Ülkenin Zafer Bayramı törenleri,
suçluluğu kendi mahkeme üyesi arkadaşları tarafından kabul
edilmiş,fakat delilin delil sayılmaması nedeni ile yakayı sıyırmış
bir yüksek mahkeme üyesinin şovuna dönüştürmeye kimin hakkı
olabilir?
Biraz daha seçici olmak ne
kaybettirir?
Resepsiyona gelmek için can atan bu tipleri
kınamak mümkün değil zira bir meşruiyet zemini olarak resepsiyonda
olmak ya da olmamak tek mesele onlar için.
Nitekim gerek gösteriler ve gerekse
resepsiyondan aldığı tam gaz ile mesailerine başlayan doğuştan
akredite gazeteci-yazar takımı kapıldıkları büyünün etkisindeler
hala.
Onlara göre güçlü resepsiyon
güçlü Türkiye demek herhalde.
Ermeni açılımı ve Demokrasi Açılımı
bu büyünün etkisini kısa zamanda yok edecektir eminim.
Söylemesi benden.