Guantanamo utanç dolu

Abone ol

Olay yaratacak film Guantanamo Yolu vizyona giriyor. Filmin kahramanıyla Nazım Alpman görüştü.

Bugün İstanbul’da kalbi olan her insanı derinden sarsacak bir film vizyona giriyor. İngiliz yönetmenler Michael Winterbotton ve Mat Whitecross’un ortaklaşa çektikleri “Guantanamo Yolu” adlı drama yakın tarihin gerçek bir olayından yarı belgesel, çığlıkları hala süren bir işkencehanede yaşananları anlatıyor. Film dünyada ticari anlamda ilk olarak Türkiye’de vizyona giriyor. Önceki akşam filmi, gerçek kahramanlarıyla birlikte özel bir galada izledik.
Filmden sonra Şefik Resul ile sohbet ettik.

MAKSAT MACERA OLSUN
İngiltere’de yaşayan Pakistanlı Asıf İkbal’in annesi bir gün ona anavatanında evlenebileceği bir kız bulduğunu söylüyor. Annesi oğlunun başına nasıl bir “çorap örmekte” olduğunu elbette bilemiyor. Asıf yakın arkadaşları Ahmet (İkbal), Şefik (Resul) ve Münir’i de düğününe davet ediyor.
Dört kafadar İslamabat’ta turist gibi gezerken Cuma namazı için bir camiye giriyorlar. 11 Eylül 2001’in üzerinden henüz bir ay bile geçmemiş. ABD, Afganistan’ı vuracağını ilan etmiş. Caminin imamı ajitasyon dozu yüksek bir vâız verirken “Afganistan’a hepimiz yardım etmeliyiz” diyor.
İngiltere’de doğup büyümüş gençler “dayanışma macerası” için Afganistan’a gitmeye karar veriyorlar. Orada nereye gidecekler, kime ve nasıl yardım edecekler? Bunların hiç birini düşünmüyorlar. Sanki İngiltere’den İrlanda’ya gidiyormuş havası içinde yola çıkıyorlar.
Maceracı gençler Afganistan’daki ilk haftalarında “burada bizim ne işimiz var?” sorusunu kendilerine sorduktan sonra acilen geri dönüş için yola çıkıyorlar. Ama artık çok geç kaldıklarını acı biçimde anlıyorlar. Önce General Raşit Dostum’un adamlarına sonra da Amerikan askerlerine esir oluyorlar. İki yıl süren Kabus Guantanamo’da noktalanıyor.

GELECEĞE DÖNÜŞ
Afganistan’da esirken “İngilizce bilen var mı?” sorusuna Asif’in verdiği olumlu yanıt, onların Usame Bin Ladin’in askerleri olduğunu ispatlamak için bitmeyen sorgu ve işkencelere dönüşüyor.
Filmdeki sorgu sahnelerinde savaş lobisinin ne kadar “hazırlıksız” olduğu da ortaya çıkıyor. Bütün büyük iddiaların altında kocaman boşluklardan oluştuğu kendiliğinden ortaya çıkıyor.
Örneğin sanıkların Afganistan’da Usame Bin Ladin’in konuştuğu bir mitingde bulundukları iddia ediliyor. Flu görüntülerdeki silik yüzlerin kendileri olduğunu kabul etmeleri isteniyor. Ama o tarihte hepsi İngiltere’de yaşadıklarını ispatlayacak somut kanıtlar ortaya koyuyorlar. Çocuklardan kimi bir işyerinde çalışıyor, kimi mahkemede yargılanıyor.

NAMAZ KILMAZDIM
Film bittikten sonra Dolmabahçe C-Max Sineması fuayesinde izleyiciler, İngiltere vatandaşı Pakistanlı gençlerin yüzlerine bakmakta zorlanıyoruz. Birkaç yıl önce yaşanan ve hâlâ da süren insanlık ayıbı karşısında utanç duyuyoruz.
Ben Şefik İkbal’in yanına gidiyorum. İçimden “özür dilerim” demek geçiyor. Şefik, “film sonrasındaki hayatının” nasıl olduğunu anlatıyor:
-Biz şu anda Guantanamo’da insanlık dışı koşullarda yaşayan esirlerin serbest bırakılması için bir kampanya yürütüyoruz. Biz oradan ayrılırken “Ne olur burada olup bitenleri anlatın” diye yalvarıyorlardı. Bunu anlatmak bizim için bir görev. Şimdi bu görevi yerine getiriyoruz.
Karşılarında bulunan gücün neler yapabildiğini en iyi bilen biri olarak acaba korku duymuyor mu? Şefik, “eğer Ortadoğu ülkelerinden birinin vatandaşı olsaldım, korkardım” diyor:
-Ama biz İngiliz vatandaşıyız. Bu bir avantaj… İngiltere’de gerçeklerimizi anlatacağımız insanlar bulmakta zorluk çekmiyoruz. Yalnız değiliz. Yanımızda pek çok savaş karşıtı kuruluş var. En önemlisi Uluslararası Af Örgütü bizim arkamızda. Gördünüz işte bizim Taliban’la, terörizmle hiçbir ilgimiz yok. Zaten olsa bırakmazlardı.
-Şimdi dünya çapında bir şöhrete sahipsiniz, bu durum sizin hayatını nasıl etkiliyor?
-Eskiden olduğu gibi yaşıyoruz. Yıldız değiliz. Yalnız şu var, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, bunu biliyoruz. Filmin gösterimleri için dolaşıyoruz. Buradan Brüksel’e gideceğiz. Sonra Kopenhag ve Madrit var. Daha sonra Norveç ve Avustralya’ya da gideceğiz.
-Bu süreç dini inançlarını etkiledi mi?
-Guantanamo benim hayata bakışımı temelden değiştirdi. Eskiden namaz kılmaz, oruç tutmaz, dua etmezdim. Guantanamo’da İslamiyetle birlikte sabrı öğrendim. Zaten ayakta kalmamı da dini inançlarıma borçluyum. Bizim için önemli bir test oldu Guantanamo…
-Afganistan’daki esaret koşulları mı daha zordu yoksa Guantanamo koşulları mı?
-Fiziki koşullar bakımından Afganistan daha zordu. Guantanamo’da ise manevi bakımdan çok ağır koşullara maruz kaldık.
11 Eylül sonrasında Amerika’nın yanında yer alıp Türkiye’nin savaşa girmesini isteyenler bu filmi mutlaka izlemeliler. Nasıl bir suça ortak olduklarını belki anlayabilirler!..

Tartışmalı konuların yönetmeni Michael Winterbottom, Berlin'de çok sükse yaptığı bu filmiyle bu kez kamerasını gerçekten yaşanmış bir drama yöneltmiş:
Nazım Alpman

Günün Önemli Haberleri