* İlk şarkını çıkarmanın üzerinden 12 sene geçti. 23 yıldır da sahnelerdesin. Konserlerin dolup taşıyor. Sen pop star mısın?Yok, değilim! *Nesin peki?Ben iyi bir şarkıcı ve iyi bir müzisyenim. Pop star’lık benim için çok önemli bir kavram değil.* Neden?Hiç konserlerde insanlar benim için çığlık atsın, kendini parçalasın gibi arzularım olmadı. Tek beklentim şarkımı söylerken bir an durduğumda önümdeki kitle o şarkıyı bağıra bağıra söylesin. Bu bana yetiyor. Bu da oldu. Yani Hakan, ben kendi dünyamın pop star’ıyım. Ama bir yandan da müzik dünyasında krallar, kraliçeler, prensler falan gibi statüler var...Yapıyorlar öyle şeyler (gülüyor).* Senin kendi adının başına koyduğun bir lakabın var mı?Yok, ama arkadaşlarım bana ‘Dede’ derler. * Neden Dede?Çok kullanıyorum, “Dede nereye gidiyoruz”, “Dede ne yapalım” diye konuşuyorum. Lakabım öyle kaldı.* Sahnedeki sana bakınca çok ışıltılı bir hayatın var gibi duruyor. Peki, o ışıklar söndüğünde geriye nasıl bir adam kalıyor?Genelde çocuklarım ve dostlarımlayım. Orkestram zaten ailem gibi. Mesela Çağrı (Telkıvıran) 17 yıldır benimle çalışıyor. Bunları da zaten göz önünde yaşıyorum. Görünmeyeyim, ortalarda olmayayım gibi bir çabam yok ama görünme gibi bir çabam da hiç yok. Kendi özgürlüğüm, mutluluğum ve huzurum için yaşıyorum; o sebeple her şeyi de ortada yaşıyorum zaten.* Seni hiç tanımayan birine kendini nasıl anlatırsın?Cömert, samimi ve iyiliksever bir adamım. Eşim Özlem’le en büyük tartışmalarımız da zaten insanlara fazlasıyla yaptığım iyilikler yüzünden oluyor.* Neden? Şimdiye kadar o iyiliklerin karşılığında çok mu üzüldün?İyilik yaptığım insanlardan bir karşılık beklemiyorum ama çok fazla iyilik yapmak da ne bileyim, iyi mi kötü mü, onu da artık bilemiyorum. Çünkü çevremde o kadar fazla kötü olayla karşılaştım ve gördüm ki... Sadece benim yaşadığım değil, arkadaşlarımın özel hayatlarında yaşadıklarına da şahit oldum. O yüzden kendimi gerçekten iyi bir insan olarak sınıflandırabilirim.* Sence hakkında bilinen en büyük yanlış ne?Herhalde kendimi anlatamamam. Ya da insanların benimle alakalı öne sürdükleri şeyler yüzünden yanlış anlaşılmam. * Hayattaki en büyük korkun nedir?Yalnızlık. Çünkü kötü. Diyelim ki milyar doların var ama keyifle oturup sohbet edebileceğin bir arkadaşın ya da gerçekten seni seven dostların yok. O zaman sahip olduğun hiçbir şeyin bir anlamı da olmaz. Ama artık korkmuyorum çünkü etrafım çok kalabalık.* 40 yaşına geldin. 30’lar nasıl geçti?30’lar çok hızlı geçti. Bir de 30’ların son yıllarında virüs, pandemi falan derken aslında son iki yılım çalındı, bana iade etsinler ya da 38’den devam etmek istiyorum (gülüyor). * 40’lardan ne bekliyorsun?Yeni bir şirket kurdum; Hiperaktif. Ben de hiperaktifim, o sebeple bu ismi seçtim. Burada yapımcı olarak büyük planlarım var ama ticari kısmından ziyade içsel dünyamda manevi açıdan beni tatmin edecek şeylerle ilgileniyorum. Birkaç kişinin hayatına pozitif olarak dokunacağım gibi hissediyorum, herhalde güzel şeyler olacak.* Harbiye Açıkhava, Vadistanbul, Kuruçeşme, Fişekhane... Birçok mekânda arka arkaya konser veren nadir isimlerdensin. Senin sahnenin sırrı nedir?İşimi yaparken çok eğleniyorum, şarkı söylerken de gerçekten o şarkının içine giriyorum. Daha da önemlisi mutlu olduğum bir ekiple sahnedeyim ve çok iyi müzisyenlerle çalışıyorum. Sanırım iyi sahnenin sırrı bunlar; enerjinin pozitif olması, iyi müzik olması ve gerçekten severek şarkı söylemek.* Yıllar içinde sahnelerde neler değişti?Konser yapılan alanlar azaldı. Açık havalar her geçen gün azalıyor, kapanıyor. Eskiden haftada dört-beş gün konser veriyorduk, şimdi iyice cuma-cumartesi gibi iki güne kaydı işler. Sanata ve sanatçıya bir tık daha fazla önem gösterilmeli. Çünkü müzik evrenseldir, iyileştirici bir gücü vardır. Senin milyarlarca dolar harcayıp ulaşamayacağın bir kitleyi tek bir şarkıyla alabilirsin. Bir de müzik herkese iyi gelir.* Sen sahne sanatçısı mısın albüm sanatçısı mı?İkisi de. Sadece albüm şarkıcısıyım diyemem çünkü sahnede yıllardır gittiğimiz her yerde biletlerimizi tüketen harika bir dinleyici kitlemiz var. Sadece sahne diyemem çünkü albüm satışlarım da beni son derece mutlu eden rakamlara ulaşıyor. * Bir yandan da bar performansların var...Herhalde onu bu yaz itibariyle bırakacağım.* Bar sahnelerini mi bırakacaksın?Evet, artık barlarda çıkmayacağım. * Neden böyle bir karar aldın?Bar sahnesi, içkili mekânda şarkı söylemek falan beni çok yoruyor. Bazen özel gecelerde performanslar uzuyor. Bir sonraki günümden ödün vermiş oluyorum. Onun için birkaç yıl barda çıkmayacağım. Ama konserler devam edecek. Şimdilik 23 açık hava konseri için anlaştık. Gündüz beach konserlerimiz de olacak.* Eşin Özlem Hanım’la altı yıldır evlisiniz. Hikâyeniz nasıl başladı?Nihat Odabaşı bir şarkıma klip çekecekti, Özlem de klipte oynayacak cast’ta. Stüdyoya girdim ve onu gördüm, “Bu kız olmaz, çok duru” dedim. Ama iletişim bilgilerini almalarını istedim. Sonra o bilgileri ben aldım (gülüyor). Aradım, kahve içmeye ikna etmem birkaç gün sürdü.* Hemen kabul etmedi yani?Hayır. Özlem gece 20.00’den sonra hiç dışarı çıkmıyordu, ilk altı ay akşamları hiç görüşmedik. Altı ay geçtikten sonra benimle Amerika’ya gelmesini teklif ettim. Orada evlenme teklif etmeye karar verdim. Dönüşte de Harbiye Açıkhava konseri sonrası teklif ettim.* Ona olan aşkını nasıl anlatırsın?Ona olan aşkım yeterli değil... Ben çok seviyorum ama daha da fazlasını hak ediyor. Muhteşem bir kadın, çok iyi bir anne. * Kızların Arya 4.5, Zeynep 2.5 yaşında. Hayatını nasıl değiştirdiler?Baldı, kaymak sürdük, bal kaymak oldu. Sevginin birçok türü var ama çocuklar farklı bir kapı açtı, etrafım hissetmediğim bir aşk ve sevgiyle doldu. Kızlar beni daha sakinleştirdi; daha anlayışlı, daha sabırlı biri oldum.* Yeni şarkın ‘Bal Badem’ kısa bir süre önce çıktı...Evet, bal gibi şarkı (gülüyor). Çok pozitif bir enerjisi var. Şarkının klibinde de ben değil, bütün ekip rol aldı, güzel iş oldu. * Son dönemde arka arkaya single çıkarma sebebin nedir?Sektörün kalbi tam anlamıyla atmıyor. Eskiden çıkan şarkılar bir yerlere ulaşabiliyordu. Son iki yılda benim nezdimde tutan iki şarkı falan var.Ben şarkıcıyım* Sektörde ensende en çok kimin nefesini hissediyorsun?Ensemde, bırak birinin nefesini, varlığını bile hissetmiyorum. Çünkü dediğim gibi ben ne pop star’ım, ne rock star’ım, ne arabeskçiyim, ne cazcıyım... Ben iyi bir şarkıcıyım. Canım ne isterse onu söylüyorum. Müziğim de değişken, başkalarının yaptığı gibi sadece bir tarzda ilerlemiyorum. Yaptığım tüm farklı alanlardaki yorumlarımın da ayrı ayrı sevilmesi benim için büyük mutluluk.* Müzik dünyasının ne kadarı gerçek, ne kadarı yalan?Şu anki müzik dünyasının yüzde 80’i, belki üç-beş yıl içinde hiç hatırlanmayacaklar bile. * Madem öyle, pop müziğin şu anki durumunu genel olarak nasıl değerlendiriyorsun?İyi müzik yapılmıyor. İyi müzisyenler de hak ettiği değeri asla görmüyor.* Neden böyle?İyi müzisyenlere sadece sosyal medyada güçsüz oldukları, gerçekten hak ettikleri fırsatlar verilmediği için. Popüler kültürün beslediği, altyapısı olmayan kişilerin, sadece sosyal medya gücünü kullanarak yaptıkları üç akordan oluşan şarkılar, insanlara sosyal medyanın gücü kullanılarak diretiliyor. Bu sebeple ortaya çıkan işler, ki hepsi için söyleyemem ama, her geçen gün daha da kötüye gidiyor.* Niye bu şarkılar talep görüyor sence?Sosyal medya diretmesiyle. Tabii ki sosyal medya önemli bir güç, bunu görmezlikten gelemeyiz ama 2-3 milyon takipçisi olan herkes de şarkıcı yani. Eskiden de bir dönem böyleydi, doktordan mankene herkes son meslek olarak şarkıcılığı denerdi. Bu sebeple iyi eğitimli müzisyenler hak ettiği değeri bulamıyor, inanılmaz harika şarkılar söylüyorlar ama videoları 2-3 milyon izlenmiyor. Onların karşısındaysa sosyal medyada kendini kanıtlamış ama hiçbir altyapısı olmayan biri 50 kat fazla dinlenebiliyor. Geçenlerde Spotify’a baktım, en çok dinlenenler listesindeki ilk 50 isimden sadece 7’sini tanıyorum.* Bu durum değişir mi?Pop müzik her dönem nefes alan, yaşayan bir müzik, bu furya geçecektir. * Son dönemde Gülşen, Hande Yener gibi isimlerin kıyafetleri de çok gündemde. Bu kıyafet savaşlarına ne diyorsun?Hande Yener harika şarkı söylüyor, harika bir şarkıcı. Gülşen harika şarkı söylüyor, inanılmaz şarkılar yazıyor. Ne giyiyorlarsa kendilerine çok yakıştırıyorlar. Gülşen’in muhteşem bir ailesi var, çocuğu, evliliği harika. Giydiği kıyafet ne beni ilgilendirir ne de başkasını. Eğer giydiklerinin içinde mutluysa, özgür bir kadın ve istediğini yapar. Kimse kimseyi kıyafetiyle yargılayamaz, eleştiremez.* Seni İzmirli sanıyorlar ama Ankara doğumlusun...Aslen Artvinliyim. * Nasıl bir ailen var, anne-baba ne iş yapıyordu?Annem ev hanımı, babam da konfeksiyonla ilgileniyordu. Bir erkek kardeşim var, çekirdek aileyiz. * Ailede müzisyen yokken senin merakın nasıl başladı?Bir arkadaşımın doğum gününde iki arkadaşımız gitar çalıyordu. Herkes söylerken ben de bir şarkı söyledim. Çok beğenildi. Oradaki arkadaşımın arkadaşları “Ankara’da çalıyoruz, bizimle söyler misin” diye sordular. “Ben anlamam ki, nasıl söyleyeyim” dedim. İki gün çalıştık, sonra bir baktım bayağı şarkıcı oldum. Ardından Ankara’dan İzmir’e geldik, okul orkestrasında solistlik yaptım. Yazlık barlarda çalıştım.* Alaylısın yani...Bilkent ve Ege Üniversitesi’nin konservatuvarlarını kazandım fakat o dönem okumak için maddi gücüm olmadığından okula devam edemedim. Daha doğrusu çalışmak zorundaydım. Ama kendimi müzik, sahne ve şarkıcılık konusunda her zaman geliştirmeye devam ettim. * Yokluk mu çektin? Oysa dışarıdan bakınca hep çok varlıklıymışsın gibi bir algı var...(Gülüyor) Sokakta gazete sattım, tezgâhtarlık, anketörlük yaptım, hep kendi paramı kazandım. Onun için bugün kazandığım para da o gün kazandığım para da kendi alın terim. Öyle kolay olmadı hiçbir şey. Dört yıl boyunca her hafta İzmir’den İstanbul’a gelip gittim; sadece bir albüm kontağı kurabilmek için. Sonunda da kurdum fakat ilk prodüktörüm Recai Şen bizi dinlemek için geldiği Ayvalık’ta kalp krizi sonucu vefat etti gözümüzün önünde (gözleri doluyor). Sonra başka prodüktör... O da battı, iş yine yattı. Ardından rahmetli Hilmi Topaloğlu. Maalesef o da olmadı, anlaşamadık, çalışamadık. Başka başka derken yıllar geçti. Ama asla hedefimden uzaklaştığımı düşünmedim, daha çok kilitlendim, daha çok çabaladım. İşte bu dönemde kesilen her yerim acısa da bir süre sonra hem o acıya hem imkânsız olan her şeyi yapabileceğime daha çok inandım. Yokluk diyorsun ya, gerçekten en zor olanı belki de yaşadım, gördüm. Onun için bugün sahip olduğum her şeyi hem hak ettiğimi düşünüyor, hem kıymetini biliyorum.* Yaz yaklaştı, meşhur terliklerin yine magazine çıkacak...Hastasıyım abi. Dünyanın en rahat şeyi şort ve terlik. Bana kalsa sahneye de öyle çıkarım. Yani beni sal, hayatta başka şey giymem. * O terlikler söylendiği gibi binlerce lira değerinde mi?Öyle bakmıyorum, sevdiğim için alıyorum. Hiç unutmuyorum, oyuncu bir arkadaşımla oturuyoruz. İkimizde de aynı terlik var, ikimizi de çektiler. ‘Berkay’ın milyarlık terliği’ diye konuşuldu ama fotoğrafa bakıyorum, aynı terlikten adamda da var. * Kaç dövmen var?70 falan.* Hepsinin bir anlamı var mı?Hepsinin ana teması yaşadığım hayata, sahip olduğum bedene, maddi manevi her şeye şükretmekle alakalı. * En sevdiklerin hangileri?Sağ ve sol bileklerimde kızlarım Arya ve Zeynep’in doğduğu günkü ayak izleri var. * Son dönemde albüm kapaklarında kaslarını görüyoruz.Kendini seksi buluyor musun?Ben doğurmamış olsam da iki çocukla 40 yaşında bir adam olup fit olabilmek ve kendime bakabilmek iyi hissettiriyor. Seksi demeyeyim de kendine bakan adam pozisyonunda olmak güzel. Şu an kendime yükseliyorum (gülüyor).