Göztepe camii plana işledi!
Abone olTopbaş, Göztepeye cami konusunda tartışmalara son noktayı koydu. İrem BARUTÇU'nun röportajı
İrem BARUTÇU Röportajı
Kaynak: www.bugün.com.tr
Artvin Yusufeli’de doğdu... Gelgelelim babası 1928 yılında
İstanbul’a gelmiş ve 1935 yılında ilk müessesesini açmıştı. İşte o
müessese bugün pek çok semtte şubesi olan ‘Saray Muhallebicisi’
olarak bilinecekti. Kadir Topbaş ise o günleri, “Babam tatillerde
bizi de dükkâna götürürdü. O yıllarda kentin yegane aktivite
merkezi Beyoğlu idi... Biz de bayramlıklarımızı giyer, saçlarımızı
tarar ve ‘Beyoğlu’na çıkar’ idik. Kısa pantolonlu dönemimden
bahsediyorum” diye anlatacaktı... İşte o delikanlı, önce ilahiyat,
sonra mimarlık tahsili görecek, sanat tarihi doktorası yapacak ve
gün gelecek İstanbul’a Belediye Başkanı olacaktı...
- Sayın Başkan kar, bu kez ne sizin, ne de bizim için azaba
dönüşmedi. Geçtiğimiz yıllarda hangi yanlışı yapıyorduk?
Karla mücadeleyi kazandık, çünkü hazırlığımızı iyi yapmıştık.
Göreve geldiğim ilk günlerde yapılan koordinasyon toplantılarında,
o yıl, kar konusunda İstanbul’da ciddi sıkıntılar yaşandığını
vurgulamış ve sonraki kış için önlem almamız gerektiğinin altını
çizmiştim. Çünkü o dönemde, (22 Ocak 2004’de) ciddi bir kar yağışı
olmuş, araçlar 10-12 saat yollarda kalmış, halk tedirgin olmuştu.
Düşünün, modacılar, bir yıl sonraki sezonu çalışıyorlar!.. Biz de
öyle yaptık. Öncelikle, karla mücadelede araç edinmemiz gerektiğini
tespit ettik. Halbuki İstanbul yönetimleri, o güne kadar bunu
önemsememişler, kar yağdığı zaman, basit araçlarla, müdahale etmeye
çalışmışlar.
- Sonuç olarak?..
Araç- gereç alımlarını önerdim... Bu arada mevcut teknolojileri
inceledik. Örneğin Moskova’ya gittim “Nasıl mücadele ediyorlar?”
düşüncesiyle incelemeler yaptım ve gerekli araçları temin
ettim.
- Ne tür araçlar aldınız?
Kar küreme, tuz atmadan tutunuz da ağır vince kadar 681 tane
aracımız var.
- Daha önce hiç aracımız yok muydu?
40 civarında vardı. Daha önce, hatırlarsınız kürekle tuz atılırdı!
Kaldırdık bunu. Tuz attık ama bunun paralelinde ilk defa karı jel
haline getiren solüsyonu da kullandık. Çok şükür her iki kar
yağışında da, başarıyı yakaladık...
- Trafik problemini nasıl çözeceğiz?
Ulaşımda, son yirmi yılın totaline eşdeğer yatırımımız var. ‘116
çözüm’ dedik. 4 Mart 2006’da Sayın Başbakanımız’ın da katılımıyla,
20 kavşak temeli atacağız, 20’de açılış yapacağız. Halbuki bir
önceki dönemde 16 kavşak yapıldığını dikkate alırsanız, bu kadar
sürede 20 kavşağın yapılması müthiş!
- Gürtuna’yı mı kast ediyorsunuz?
Evet... Sayın Ali Müfit Bey döneminde, 16-18 kavşak civarındadır
ki, bunun da 3-4 tanesini biz tamamladık. Bizim, mevcut dönemde
yaptığımız ise 20’dir. İşte hemen açılışını yapıyoruz. Üstelik 5-6
tane de daha önce açtık, onları saymıyorum. Arkasından, diğerleri
gelecek. Toplu ulaşım olarak totalde, 47 km olan raylı sisteme 56
kilometre ilave yapıyoruz. Ayrıca, Sayın Başbakanımız’ın Belediye
Başkanı olduğu dönemde 250 otobüs alınmıştı... Sayın Ali Müfit Bey
döneminde ise, İETT otobüs almadı. Otobüslerdeki yaş ortalaması
bugün 13’tür. Biz ise, 500 otobüs alıyoruz. Şu anda 240 tanesi
geldi. 600 de ek sefer koyduk ki, bu ciddi bir olay... Ulaşımda
ayrıca, 50 trilyon gelir kaybını rağmen, tek bilet entegrasyonuna
girdik. Bir de, İstanbul için bir dönüm olacağına inandığım, ‘7
tepeye 7 tünel’ başlıklı kırka yakın tünel çalışmamız var ve
Mart’ta bunun ilk kazılarını başlatıyoruz. Bu proje ile yerin
altına iniyoruz...
- Peki İstanbullu’nun, yönetiminize olan inancını nasıl
yorumluyorsunuz?
Bir ay önce yapılan kamuoyu yoklamalarında, “Başkan’a güveniyorum”
diyenlerin oranı yüzde 75.1 olarak saptanmış. Bakın, biz görev
yapmaya geldik. Öyle ki, yaptıklarımızı anlatmaya fırsat
bulamıyoruz!.. Hatta, dostlarımızdan, çevremizden, “Yahu başkan! Bu
kadar mütevazılık niye?” diye soranlar dahi var. Projelerimizin her
biri, gerçekten büyük proje olmasına rağmen, bunların tanıtımlarını
yapma fırsatı bulamıyoruz. Halbuki bir başka siyasi olsa, bunları
korkunç tanıtır! Biz, reklam yapmıyoruz, iş yapmaya geldik.
İdris Güllüce’ye haksızlık yapıldı
- Galataport konusunda, Danıştay’a gitmeniz, “AKP’li belediye,
AKP’li hükümete nasıl dava açar!” yorumlarına neden oldu. Hatta
Danıştay’a yapılan bu başvurunun mimarının İdris Güllüce olduğu da
iddia edildi. Öyle miydi?
Buna, ‘İdris Güllüce olayı’ olarak bakmamak lâzım. Bu, belediye
cenahında olmuş bir şeydir ve müdahale, usul açısından, yani
planlara müdahale edilmemesi açısından yapılmıştı. Yoksa ben,
Galataport’un özünü başından beri hep savunuyorum. Geçtiğimiz
günlerde, TİM Başkanı Sayın Oğuz Satıcı ile birlikteydik. Oğuz
Bey’le şu hesabı yaptık: İstanbul’a 5 milyona yakın turist geliyor.
Mevcut havalimanları ve limanlar yetmiyor. 10 milyon turiste
çıktığınız zaman hangi kapılardan getireceksiniz, hangi otellerde
konaklatacaksınız? O açıdan, Galataport’un konseptine karşı
değilim...
- Büyükşehir’de, bir operasyonla Güllüce’nin yetkilerini
sınırlandırdığınız yazılıp çizilmişi. Ancak bir yandan da İdris
Güllüce’ye ‘kardeşim’ dediğinizi biliyoruz. Tüm bunlar ilişkinizi
etkilemiş midir?
İdris Bey’le olan dostluğumuz eskilere dayanır. Ağabey-kardeş
gibiyizdir ve siyaseti de uzun yıllardır birlikte yapmaktayız.
“Yönetimde, farklı yansımalar ortaya çıkıyor, tetikleniyorsa, hak
edilmediği halde, medyanın (bazı bölümlerinde) bir takım yanlış
değerlendirmeler ortaya çıkıyorsa, onun gereği yapılmalıdır” diye
düşündüm. Ancak önce İdris Bey’i davet ederek bu düşüncelerimi
paylaştım. Nitekim kendisinin de bu konuda bir kırgınlığı yoktur.
Bir de şunu ekleyeyim: Yasalarda, ‘Başkan vekilliği’ diye bir
müessese yok. Başkan, İstanbul dışına çıktığı zaman, meclis
üyelerinden her hangi birine vekalet verebilir. Bu bakımdan, İdris
Bey güvendiğim bir insandır. Aynı zamanda Mecli 1. Başkanı. Bu
yönüyle, görevi kendisine veriyordum. Fakat, farklı algılamalar
olabiliyor. Sonuçta, İdris Bey’e de haksızlıklar yapıldı ve hak
etmediği eleştiriler oluştu. Bunu da açıkça söyleyeyim. İşte
bunlara karşı bir tavır koymam gerektiğini gördüm ve bu tavrı
koydum.
Dubaililer’e, değerinin altına niye verelim?
- Dubai Towers’a kamuoyunca gösterilen tepkiyi nasıl
yorumluyorsunuz?
Bu soruya şu örnekle cevap vereyim: Galataport olayında, mevcut
antrepolarda cepheleri biraz düzeltip giydirerek yapılan bir
düzenlemeye, ne getirip ne götüreceğini tam göremeden karşı çıktı
insanlar... Bu, bardağın boş tarafını görme eğilimi!.. Halbuki,
İstanbul’a ne götürüyor, ne getiriyor önce inceleyin! İstanbul,
eğer dünyanın önemli bir ekonomi ve finans merkezi olacaksa,
dünyanın sayılı firmalarının yönetim merkezleri buraya gelecek veya
bölge merkezleri burada olacaksa ve bunlar için bazı adımların
atılması gerekiyorsa, bunu yapmalısınız. Yoksa kendi içine kapalı,
hudutlarını açmayan bir kent veya ülke olarak kalırsanız. Bugün
bazı ülkeler var ki, “Yeter ki burada ol!” diyerek büyük
yatırımcılara bedelsiz yerler tahsis ediyor! Örneğin bugün Çin bunu
yapıyor!..
- Dubai Towers’a dönersek?
Burada yapılan, belediyemize ait olan bir yerin, yine yasalar
boyutunda bir emsalle değerlendirilmesidir ve bu çok normaldir.
Üstelik biz, ilgili kurumlarca, hatta iki farklı kurumca, bunun
fiyat analizlerini de yaptıracağız. Gerçek değerinin altında
vermemiz mümkün değil ve zaten, niye verelim? Hatta gerçek
değerinin üstünde, gayri menkul sermaye ortaklığı kuracağız. Bu da
bir sinerji getirecek. Bakın ben geçtiğimiz günlerde Londra’daydım.
Orada ‘London Eye’ diye bilinen o büyük dönme dolabı da Dubaililer
satın almış. Ayrıca birçok marketi, birçok binayı da almışlar.
Neden? Çünkü global sermaye, güçlü gördüğü, tedirginlik duymadığı
ülkelere gider ve yatırım yapar. İstanbul, Türkiye bunu artık
hissettiriyor.
Bizi kim, niye by-pass etsin?
- Göztepe Camii’ni hayli tartıştık. Peki sonuç olarak nereye
vardık?
Cami yeri planlara eklendi. Dolayısıyla, şu andaki planlara göre,
cami yeri orasıdır. Tabiî ilçe belediyesi veya oradaki bazı
girişimciler, yeşil alanın tahrip olduğunu iddia ediyor, “Yeşil
alana müdahale edilmemeli!” diyorlar. Vurgulamak istiyorum, bütün
bunlar plansızlıktan kaynaklanıyor. Bölge planlı olsaydı, neresi
ibadethane, neresi yeşil alan, neresi spor alanı önceden belli
olacak ve hiç kimse kendi önceliği adına bastırmayacaktı. Üstelik
cami alanı, Göztepe Parkı’nın içi değil, yanındaki komşu parseldir
ve o parsel, Büyükşehir Belediyesi Park Bahçeler’in kullandığı bir
alandır. Dolayısıyla, mevcut parka dokunmuyoruz. Bir de hatırlatma
yapmak istiyorum. Geçtiğimiz günlerde, bir meclis üyemiz
Meclis’imize önerge verdi. Bu önergede, Kadıköy Belediyesi’nin, bir
başka parkta betonarme olarak buz pateni inşaatı yaptığı konusunda
itirazda bulunuluyordu. Şimdi, “Yeşil alanlara yapılanmalara
karşıyım” diyenlerin, buna da karşı olmaları lâzım!
- Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk sizin by-pass edildiğinizi
söylemişti!
Olur mu öyle şey!
- Bu sözler, ilişkinizde gerginlik doğurdu mu?
Öncelikle, biz halk için varız. Tüm yerel yönetimler de halk için
vardır. O, tabiî bir ilçe belediye başkanı... Ben ise, İstanbul
gibi 14 milyon insanın yaşadığı, dünya kenti olan bir büyük şehrin
belediye başkanıyım. Bizim temaslarımız, Londra Belediye Başkanı,
New York Belediye Başkanı, Tokyo Belediye Başkanı ile artık...
Elbette ilçelerdeki sorunlar bizim de sorunlarımızdır ama...
- Araya girip, ‘Sayın Öztürk ile bu sözleri niçin sarf ettiği
konusunda konuştunuz mu?’ diye soracağım!..
Hayır, bu konuyu konuşmadık. Kendisinin, ‘by-pass ediliyor’
ifadesini ne maksatla kullandığını da bilemiyorum. Fakat şunu
söylemek istiyorum: Bizim şu ana kadarki icraatlarımız ortadadır.
Kim, niye by-pass etsin?.. Belediye başkanlarına verilen yetkiler o
kadar güçlü ki, yasalar da böyle bir fırsat vermiyor zaten.
Dolayısıyla, bu sözleri ya olayı bilmeden saf etmiştir, ya da
bunlar maksadını aşmış bir ifadedir.
Eşime kırmızı gül gönderdim!
- Sevgililer gününde eşinize ne hediye aldınız?
Sevgililer gününde Londra’daydım ama eşime çiçek gönderdim. Oradan,
buradaki çiçekçilerden birini arayarak bir buket çiçek
gönderdik.
- Kırmızı gül mü gönderdiniz?
Kırmızı gül tabii ki!(Kahkahalar)
- Peki kırmızı güller nasıl bir etki oluşturdu?
Eşim, “Tahmin edemedim” diyor. “Yurt dışındaydın, doğrusu çiçek
beklemiyordum” diyor. Gerçi doğum gününde, evlilik yıldönümüzde de
çiçek göndermiştim ama bu kez beklememiş. Gerçi bizim için her gün
sevgililer günüdür. 31 yılı geride bırakmamıza rağmen, her gün
sevgililer günü...