Gözleri parmak ucunda olan adam!

İnsan, gözleri olmadan da görebilir mi? Bu sorunun cevabını evet yapan, doğuştan gözleri görmeyen bir Türk ressam var: Eşref Armağan.Kendisi, hiç bir zaman gün batımını, baharda yeşeren, çiçek açan doğayı, yıldızları, renkleri görememiş olmasına rağmen tü

Hikmet YİTİK hikmetyitik@internethaber.com

İnsan, gözleri olmadan da görebilir mi? 

Bu sorunun cevabını evet yapan, doğuştan görme engelli (!) bir Türk ressam var: Eşref Armağan

Kendisi, hiç bir zaman gün batımını, baharda yeşeren, çiçek açan doğayı, yıldızları, renkleri görememiş olmasına rağmen tüm bunları beyniyle görerek resmetmekte. (1)

Eşref Armağan hakkında bilimsel çalışmalar yürüten, Toronto Üniversitesi’nden Prof. Dr. John M. Kennedy şu soruyu soruyor:

“Eğer Armağan gören biri gibi çizebiliyorsa, beyin akıldaki görüntüleri sadece o görüntüler göründüğü zaman değil, görünmediğinde nasıl algılayabiliyor?"
 



Eşref Armağan'ın olağanüstü yeteneğini anlatan bir video
 

Bu büyük sorunun yanıtı henüz tam anlamıyla bulunmuş değil. Fakat gerçek şu ki, beynimiz ve potansiyelleri hakkında zaten çok az şey biliyoruz. Üstelik zihnimizle yapabileceğimizin sınırları konusunda da fazla mesai harcamıyoruz. 

Geçtiğimiz yıllarda ülkemiz sinemalarında da gösterilen “What the bleep do we know?”“Ne Halt Biliyoruz ki?” adlı, kuantum fiziğinden yola çıkarak, şimdiye dek bildiğimizi sandığımız nice bilmediklerimizi anlatan belgesel de aynı konuya eğilmişti. 

İnsanlar olarak hayatımızın yüzde yüze yakın bir oranı hep dış dünyanın bizim üzerimizdeki etkilerine tepkiler vermekle geçiyor. Etrafımızdaki nesnelere "bakıyoruz"; sesleri "duyuyoruz"; eşyalara "dokunuyoruz". Bu fiillerin bütününde ortak olan nokta, insanın etkileyen aktif özne değil pasif etkilenen konumunda olması. 

Dış dünyadaki hadiselere ve nesnelere düşünsel temelde yoğunlaşmadan anlık yaşıyoruz, nefsimize yönelik dürtülere cevap vermekle yetiniyoruz. Hâlbuki zihnimizin dürtülerimizin efendisi olduğu yeni bir gerçeklik boyutuna bir adım atabilsek, kâinatın o ana dek görmediğimiz nice pencere ve kapılarının açıldığını göreceğiz belki de. 

İslamiyet, her alanda insanın terakkisini hedefleyen bir pratikler bütünü olduğundan, zihnin terakkisi adına da yüzyıllardır sofîlerce sistemleştirilmiş bir takım yöntemler mevcut. Tasavvuf öğretisine göre zikir, rabıta (2) , murakabe (3) , semâ (4) ile yapılan tefekkür pratikleri manevi kılavuzun (mürşit) rehberliği altında ve "seyr-i süluk" denilen sofi ezoterik yolda mündemiç olan salik tarafından gerçekleştirilebilmekte. Belirli pratikler için "halvet" denilen yalnızlığa çekilmek, öncesinde veya pratik esnasında oruçlu olmak gibi şartlar gerekmekte.

Zihnin saklı potansiyellerini açığa çıkarmak adına, yalnız İslamiyet’te değil; Budizm (Hindistan), Taoizm (Çin) ve Zen (Japonya) inançlarında da bir takım "meditasyon" (5) tekniklerinin olduğunu ve bunların yüzlerce yıldır kuşaktan kuşağa aktarılarak uygulana geldiğini biliyoruz. 

Bilinen en temel meditasyon tekniği olan "dikkatin tek bir noktada toplanması" esnasında zihin soyut bir düşünceye, bir yantraya (bir geometrik biçim), bir koana (bilmecemsi Zen soruları), bir mantraya (bir ses, sözcük, cümle veya şarkı), hatta bir mum alevine konsantre olabilir. Konsantre olunan şey hangi düşünce ya da hangi konuysa, dış uyaranlardan etkilenmemeyi becererek ve zihne girmeye çalışan bağlam dışı fikirleri geri göndererek o konu üzerinde derin ve ayrıntılı bir biçimde ve zorlanmadan düşünmek gerekmektedir. 

Her gün bu gibi düzenli tefekkür egzersizleriyle, doğuştan ve kendiliğinden bu yetiye sahip Eşref Armağan gibi "görmeden görebilme" mertebesine ulaşılabilir mi, bilemem. 

Fakat bence denemeye değer. Siz ne dersiniz? 

(1) Eşref Armağan'ın yaptığı resimlerden örnekler:

    

(2) Tasavvufta, müridin, konsantre olup şeyhini aklında canlandırarak feyz alması. 

(3) Allah’a bağlanarak çile doldurma, nefsi terbiye etme. 

(4) Mevlevi dervişlerinin ney, nısfiye vb. çalgılar eşliğinde, kollarını iki yana açıp dönerek yaptıkları ayin. 

(5) Latince "meditatio" kelimesinden türetilmiş, birçok Batı dilinde "derin düşünme" anlamına gelen bir terim olup, mistik anlamıyla, "kişinin iç huzuru, sükunet, değişik şuur halleri elde etmesine ve öz varlığına ulaşmasına olanak veren, zihnini denetleme teknikleri ve deneyimlerine verilen ad" olarak tanımlanır.