Göze, medyadaki çöküntüyü yazdı
Abone olErgun Göze'ye göre medya dünyası yozlaşma kültürünün içinde durmakta. Bu durumda Ergun Göze'yi en çok rahatsız eden süreçlerden birisi de ahlaksal çöküntü...
H.O.Tercüman gazetesinin yazarlarından Ergun Göze "Köpek ısıran
insanlar" yazısında medyadaki yozlaşma sürecinin en sert bir
şekilde sürdüğünden bahsetti. Göze, bu durumla beraber ortaya çıkan
ahlaksal, kültürel, toplumsal çöküntüleri ele aldı. Göze, yazısında
bu fikrinden yola çıkarak medya ve eşinsellikle ilgili tespitlerini
de şöyle yaptı: KÖPEĞİN insanı ısırması değil, insanın köpeği
ısırması haberdir anlayışı basınımızı zaten perişan etmişti. Çünkü
bu tam bir tersleşmeydi. Zira, mademki haber böyle olmalıdır diyen
basınımız, köpekleri insanlara ısırtmaya, icabında böyle haberler
icat etmeye kalktı ve neticede de, bu insanların kendileri de köpek
gibi ısırgan olup çıktılar. Çünkü bu kolay bir saha idi. İlim,
irfan, fikir, kültür gerekmezdi. Üstüne üstlük, bu tip haberler,
zaten cehaletin hakim olduğu muhitlerde daha kalabalık bir muhatap
kitlesi bulmakta en ciddi, en fikri, en ilmi haberleri de geride
bırakmaktaydı. Zaman içinde bu tatbikat öyle puan topladı ki, değer
yargıları da tersleşti: çalmayan namuslu değil aptaldı, kocasını
aldatmayan kadın iffetli değil frijitti, en önemli özgürlük zihni
değil, seksi özgürlüktü vs. Böylece, köşe yazıları, kahvehane
dedikodularına, hamam sohbetlerine, röportajlar ise yatakhane
hikayelerine, gazeteler de magazine dönüştü. Artık gazete
sütunlarına, en adi mefhumlar, küfürler, en ayıp sayılan kelimeler
misafir olmaya başladılar ve bir müddet sonra da misafirlikten ev
sahipliğine soyundular. Artık köpek ısıran insanlar da köpeğe
dönmüşler, sadece ısırır ve havlar olmuşlardı. Başkasını
bulamayınca da birbirlerini ısırmaya ve birbirlerine havlamaya
başladılar. Devam ettiler, çünkü insanlar kavga seyretmeyi
seviyorlardı ve kendilerinde de başka şey yapacak bir kudret veya
sabır vs. yoktu. Buna paralel bir gelişme oldu. Televizyonlar
ortaya çıktı. İş iyice görselleşti. Kimindi şu 'Bu iletişim asrında
herkes meşhur olacak ama on beş dakikalığına' sözü. Çünkü, görselin
temeli yoktu ve modası çabuk geçiyordu. Her zaman yeni görsellikler
gerekti. Bu sefer de görsellikte bir yarış başladı. Düşük bel, açık
göbek modası bunun edepsiz meyvesidir. İş eşcinselliği
tabiileştirmeye, tabii görmeye, kadar gitti. O kadar ki sahnelerde
ve ekranlarda eşcinsellere gün doğduğu gibi, eşcinsel olmayanlar
bile, yumuşak taklidi yaparak ekranda biraz daha kalmaya uğraşır
oldular. Ütülü bir sima KENDİLERİNE verilen görev icabı, biraz
ciddi konuların sularında kürek çekmek zorunda kalan bazı kişiler
de işe başka bir yönden yanaştılar. Mesela, sanki onları insan
sınıfı dışına çıkaralım diyen varmış gibi eşcinsellerin insan
haklarını savunmayı üzerlerine aldılar. Bunu da yapabilirler de,
sosyolojik, psikopatolojik gerçeklerin ve adaletin iffetine tecavüz
etmemek şartıyla. Geçen cuma günü bir televizyonda, Avrupa
Birliği'ne girmek tezini savunmak şehvetiyle yanıp tutuşan ve fakat
bunu, marazi bir intizamla ütülü simasının ve hiçbir fikri ve ilmi
referans taşımayan baskılı cümlelerin arkasına gizleyerek yapan Ali
Bayramoğlu, muhatabının AB'nin eşcinsellik karşısındaki tutumunu
öne sürmesi üzerine, Sen işi kültür bakımından alıyorsun bu iş bir
kültür işi değildir diyerek, gerçekler ve ilim ormanının bütün
çamlarını bir hamlede deviriverdi. Kültürün en basit tarifinde bile
insanların ve toplumların davranış şekillerinin de bulunduğunu,
cinsel sahadaki davranışların ve tercihlerin de hem bu tarif
çerçevesinde, hem de ahlaki ve sosyolojik bakımdan bir toplumun
kültürünün bir parçası olduğunu inkar etmenin, Avrupa Birliği
taraftarı olmayı savunan zatın, ahlaki yapısından önce, zihni ve
akl” yapısı hakkında şüpheler vereceği açıktır... Allah'ın bir
hikmeti veya kendi tercihleri icabı olarak bu durumda olan
insanlarımızın büyük bir kısmının bile bu zatla ayni fikirde
olmayacaklarını düşünmekteyim... Eşcinselliğe ilgi BU zat, en
mükemmel yanlış diye isimlendirilebilecek olan konuşmasının bir
yerinde de böyle ahlaki bir düşünce ileri sürmeyi kaba
milliyetçilik olarak vasıflandırmaktan da çekinmedi. Bu sözde sanki
kendisinin ince bir milliyetçilikle alakası varmış gibi bir hava
veriyordu. Tam aksine, öyle bir ilgisi asla yoktu. Eşcinselliğe
gelince semavi dinlerin ve kutsal kitapların hepsi eşcinselliği
gayritabii bir afet olarak ilan etmişlerdir. Dünyadaki üç semavi
dine mensup insan, buna böyle inanır, insanlık tarihi de bunu böyle
anlatır... Avrupa içinde de ekseriyet buna inanır. Onlarda mı kaba
milliyetçi? Avrupa'da eşcinsellerin nikah kıyar hale gelmesi ise,
sanayileşmenin, teknokrasinin, materyalist ahlakı azgınlaştırması
ve klasik ahlakı ayaklar altına almasının zehirli ürünüdür. Bu
birleşmenin aileyle ne alakası var? Sayın Bayramoğlu görülmektedir
ki AB'ye ve eşcinsellere gösterdiği sempatiyi milliyetçiliğe ve
klasik ahlaka göstermemektedir. Biz ise onun bu durumuna
düşmektense, yani çok kaba bir materyalist olmaktansa, kaba da olsa
milliyetçi olmayı, AB'ye gireceğiz diye milli kültür ve ahlakımızı
baş tacı yapmaktan vazgeçmemeyi ezel ebet tercih ederiz. Demek ki
önce iş köpeğin insanı ısırması, sonra insanın köpeği ısırması ve
nihayet yazarların milli ahlaka ve kültüre kadar, gerçekleri
dişlemesine geldi. Geldi de milli ahlakın ve kültürün ne zararını
gördünüz be kardeşim. H.O.TERCÜMAN