Görmüş, Yeni Aktüel'i anlattı
Abone olYeni Aktüel Dergisi, tepeden tırnağa değişti. Yeni Aktüel'in Yayın Direktörü Alper Görmüş, değişimi Şelale Kadak'a anlattı. Görmüş, okurun özlediği dergiyi hazırladı.
Okurun sadece eğlence peşinde koştuğu söylemini reddeden
ve düşünen, tartışan bir okur kitlesi varlığını kabul ederek
içeriğini baştan sona değiştiren Aktüel'in Yayın Direktörü Alper
Görmüş, "Fiyatımızı da 1 YTL'ye çekince bir anda 60 bin satan dergi
oluverdik" dedi.
Hangimiz gerçekten 1980'lerin ortalarında Nokta dergisini
okurken aldığı hazzı unutabilir? Kendi adıma konuşacak
olursam, daha ortaokul yıllarımda olmama rağmen, Nokta sürekli
çıkmasını hasretle beklediğim bir dergi olmuştu. Sonra işte benim
gibi pek çok dergi okuru, Nokta'nın ardından yeni çıkan diğer
haftalık dergilere yöneldi. Ama tabii ilk başta umduğunu buldu gibi
olsa da okurlar sonunda bu dergilerden bir bir vazgeçmeye ya da
adet yerini bulsun diye sayfalarını karıştırıp, kenara koymaya
başladı. İşte bu gidişata bir dergi 'dur' demek istedi. Aktüel,
içeriğini baştan sona değiştirerek, lezzeti bol yazılarla,
araştırmalarla, güçlü yazar kadrosuyla dergisine küsen okurları
yeniden sayfalarına davet etmek için harekete geçti. Değişim
başlarken Merkez Gazete Dergi Genel Müdürü Mehmet Demirel, Genel
Yayın Koordinatörü Alev Er, Yayın Direktörü Alper Görmüş ve Genel
Yayın Yönetmeni Mehmet Tez'in önderliğindeki ekip yeni bir
dergicilik anlayışına geçmek için geceli gündüzlü sürecek hummalı
çalışmalara başladı. En büyük mükafat da okur için hazırlandı. Bu
müthiş içerik bir de son derece cazip bir fiyata, önceki fiyatın
beşte birine, yani sadece 1 YTL'ye satılacaktı! Beklenen oldu. Daha
ilk haftada rakipler de fiyat indirerek müthiş rekabete katıldı.
Peki sonunda ne oldu? İşte dergicilikte yeni bir çığır açan
değişimi, 5-6 binlik tirajları yeniden 60 binlere taşıyan gelişimi
Aktüel'in Yayın Direktörü Alper Görmüş Misafir Odası'na
anlattı.
* Geçmişin Nokta Dergisi, enfes yazı ve araştırmalarıyla
dergicilikte dönüm noktası olmuştu. Siz de Nokta ekolünden gelen
gazetecilerdensiniz değil mi?
1986 yılında Nokta'da başladım gazeteciliğe. Dergicilikten koptuğum
bir dönemde oldu ama evet, 20 yıla yakın bir süredir bu sektörün
içindeyim.
* 20 yıl içindeki gözlemlerinize bakacak olursanız, sizce
dergi okuru, ekonomik krizin etkisiyle mi okumayı
bıraktı?
Aslında 1990'ların sonuna kadar dergi okuma
kültürü devam etti. Ama 1999'dan sonra yaşanan krizlerin de belki
etkisiyle dergiler okunmamaya, satın alınmamaya başladı. En azından
dergi tirajlarının düşmesinin krizle bir bağlantısı var. 1999'da
haftalık iki büyük derginin toplam tirajı yıllık 2 milyonu
buluyordu. Krizin ardından 1 milyon adete düşmüştü. Bir kriz
yaşandı ama bu sadece fiyat krizi değil, aynı zamanda içerik
kriziydi de.
ÖNCE MECMUALAR VARDI
* Lise yıllarımda; hatırlıyorum en büyük tutkum, Nokta Dergisi'ni
beklemek ve satın alınca da büyük bir keyifle araştırmalarını
okumaktı. Başka türlü bir lezzeti vardı Nokta'daki yazıların... Son
20 yılda Türkiye'de dergiciliğin nereden nereye geldiğini
anlatabilir misiniz?
Nokta çıkana kadar Türkiye'de haftalık dergi deyince Hayat, Ses
gibi mecmualar gelirdi akla. Sonra siyasi anlamda haber dergisi
Yankı vardı. 12 Eylül'den sonra bir döneme Yankı damgasını vurdu.
Ama siyasi dergiydi. Ankara dergisiydi. Dolayısıyla Nokta'ya kadar
bu iş böyle gitti. Fakat Yankı topluma bakmayan bir dergiydi. O
açıdan Nokta'nın açtığı çığır çok önemliydi. Nokta bu nedenle
okunması hep çok lezzetli bir dergi oldu. Neden? Çünkü kuru bir
dergi değildi. Hepimizin hayatına bakan bir dergiydi.
SEKTÖRE YENİ BİR HEYECAN GELDİ
* Ve sonra bir gün Nokta dönemi kapandı. Türkiye'de
dergicilik sektörüne yeni bir heyecan geldi ve Aktüel'in başını
çektiği dergiler yeni bir anlayış getirdi
Öyle bir dönem geldi ki, Nokta durmuştu. Donuklaşmıştı. Yeni bir
şey yapamıyordu. Biçimsel olarak da öyleydi. Aktüel her şeyden önce
büyük fotoğraflar, büyük boy kağıtla ön plana çıktı. Daha da
önemlisi Aktüel, Nokta'nın topluma cesaretle baktığı dönemle
kıyaslanacak şekilde cesur bir tutumla insanların konuşmaya
çekindiği konulara çomak sokmaya başladı. Sorular sordu. Aykırı bir
dergigörünümündeydi. Yani görünüşü temiz, iyi aile çocuğuydu ama
tabiri caizse aslında fırlama ve taciz eden, cevabı zor sorular
soran bir dergi oldu. İnsanlardaki düşünce konforunu bozan bir
dergi oldu. Bu tabii toplumdan cevap aldı. Çok sattı. İlk zamanlar
60 bin sattı, sonra uzun bir süre 45 bin sattı haftada. 1990'ların
sonuna kadar iyi kötü gitti.
* Ama sonra sanki bu büyü bozuldu...
Sanırım
toplumda bu dergilere karşı bir şey birikmeye başladı. Hem bir tür
statü sembolü oldu bu dergileri elde tutmak, hem de öte yandan bu
dergileri elde tutmanın utanılır bir hal aldığı dönem başladı.
Niye? Çünkü kapaklarda neredeyse müstehcen sayılacak tercihler
vardı. İçerde de sınırsız bir cinsellik kullanımı oldu. 1990'lar
bitip özellikle 2000'lere girildiğinde bu dergiler iyice
içeriksizleşti. Geyik muhabbeti yapan, içi boş ve hoş dergiler
oldu. Bir sürü hoş kutucukları olan ama içinde ne olduğu önemli
olmayan içerikler okuyucuyu mutsuz etti.
* Okur bu dergileri istemeyince mi tirajlar da 5-6 binlere
düştü?
Okur bunu bir anlamda kendi zekasına hakaret
saydı ve haftalık dergi almamaya başladı. Sanırım hepimiz o dönemde
okur eğilimlerini yanlış okuduk. Zannettik ki, zannettiler ki bu
dergiler eğlence olsun, alalım çevirelim, hoşça vakit geçirelim
için dizayn edildi. Tamam, öyle bir kitle var. Fakat, bunu
istemeyen bayağı ciddi dergi okumak, bir şeyler öğrenmek isteyen ve
öğrenme hazzını tatmak isteyen başka bir okur kitlesi de var ki
bunlar esasen dergi isterler. İcabında gazetelerin cesaret
edemediği aykırılıkta konular ele alınsın isterler. Dergi okuru
böyle bir okurdur.
* Nasıldır dergi okuru?
Dünyanın her yerinde
aynıdır bence dergi okuru. Daha seçicidir. Okuduğundan tad almak
ister. Edebiyat tadı almak isteyenleri de kucaklar dergiler. Bu
gerçekler unutulduğu için bir dönem sonra Türkiye'de bizler
dergilerimizle baş başa kaldık, yani okurlarımız dergilerimizi terk
etti. 5-6 bin satan dergilerin olduğu bir ortamdaydık artık.
* Türkiye'de toplam haftalık dergi tirajı ne
kadardı?
Kendisine haftalık haber dergi diyen; Aktüel, Tempo, Haftalık
Aksiyon ve Nokta var. En fazla satan Aksiyon'du bu grup içinde.
Bütün hepsini katarsak dergilerin haftada yaklaşık 30-40 binlik bir
satışı vardı.
* Tabii bir de dergilerin fiyatı önemli bir etkendi
galiba... Bir yanda satın alma gücü çok düşük bir toplum, öte yanda
5 YTL civarındaki fiyatlar. Gelelim sizin dergicilikte bomba etkisi
yaratan ve dergiciliği eski güzel günlerindeki tirajlara götüren
yeni projelerinize. Rakiplerinizin de hemen arkanızdan takip etmek
zorunda kaldığı 1 YTL'ye düşürdüğünüz yeni
fiyatınıza...
Fiyatını 1 YTL'ye indiren bütün dergiler daha ilk haftalarında
toplamda 200 bine yakın tiraj yaptı. 1 YTL'ye fiyatı indirmemizin
de ilginç bir hikayesi var aslında. Bizi bir parça üzdü aslında.
Biz esasen içerikte ciddi bir değişiklik yapıp, en sonunda da bunu
tanıtarak, 'Aktüel değişiyor' deyip, okuru da mükafatlandırmak için
'İstediğiniz gibi bir dergi yapıyoruz. Üstelik de bu dergiye 1
YTL'ye sahip olacaksınız' diyecektik. Kampanyanın özü buydu. Tam
içeriğe ilişkin kampanya başlayacakken, rakipler bizim 1 YTL'ye
ineceğimizi duydu. Neden üzdü bizi? Bu, rakiplere sızmasaydı ne
olacaktı? Rakipler ertesi hafta yine indirecekti fiyatını. O açık.
Biz bir hafta çok satacaktık, sonra rekabet dengelenecekti. Bizi
üzen şu oldu; biz Aktüel'in içeriğinin değiştiğini anlatamadan 1
YTL'yi öne çıkardık. Dolayısıyla insanlar belki de hala sadece
fiyatı düştü sandı. Şimdi bunu anlatmaya çalışıyoruz. Çünkü herkes
bu dergileri almaya başladı. Karşılaştıracaklar ve kararlarını
verecekler.
Okurların eğlence peşinde koştukları söylemini
reddediyoruz
* Dergiler de diğer yayın organları gibi aldıkları
reklamlarla yaşarlar. Reklam pazarında da bir canlanma bekliyor
musunuz? Ne de olsa haftalık bir dergideki reklam 7 gün
boyunca güncelliğini ve cazibesini koruyor, bakınca bir de 60
binlik bir tirajınız söz konusu...
Bizim düşüncemiz şu. Bütün dergicilik piyasası için bakarsak, şu
anda yeni okurlarla tanışıyoruz bu çok önemli. İkincisi Aktüel
açısından bakarsak reklamlarda bir artış olması gayet doğal. Bence
reklamverenler, reklamı verdikleri mecra ile övünmeliler.
Reklamveren sadece kaç sattığına da bakmamalı bence, içeriğe de
bakmalı. Toplumda da itibarlı gördüğünü seçmelidir.
* Peki o zaman sizin iddianız ne?
Biz başka
bir dergi yapıyoruz. Okurların sadece eğlence peşinde koşan
insanlar olduğu söylemini reddediyoruz. Bu insanların öğrenmek,
kendi hayatlarına ilişkin düşünmek tartışmak gibi bir dertleri
yoktur varsayımını kabul etmiyoruz. Aktüel de böyle bir dergicilik
anlayışına sahipti. Biz, 'bu yanlıştı, vazgeçtik' diyoruz. Ciddi,
dünyaya, gündelik hayatımıza konsantre bakan ama bunu okunabilir
metinlerle aktarmayı hedefleyen bir dergiyiz, çünkü böyle bir okur
kitlesi var diyoruz.
Eski dergileri eve götüremiyordum!
* Konuşmalarınızdan dergicilikte bir dönemin kapandığını
anlayabilir miyim?
Size açıkça kendimden örnek vereyim. Ben bu dergileri alıp, evime
götürmüyordum daha önce. Çünkü kızımın bu kadar müstehcen
fotoğrafların yer aldığı bu dergileri görmesini istemiyordum.
Çevremden biliyorum, insanlar evlerine götürmekten çekiniyordu.
Böyle bir şey olabilir mi? Çıplak kadın fotoğrafı görmek isteyenler
gider o mecralardan alır. Yani bizdeki en büyük yanlış bu işlerin
melezleştirilmiş olması.
Herkesi bağımlı kılacak yenilikler!
Bir haftalık dergi hasreti varmış ki biz giderme iddiasındayız.
İnsanlar 5 YTL'i veremiyordu fiyatı 1 YTL yaptık, 75 bin
bastık.
* Yeni Aktüel'in ilk sayısını kaç adet bastınız ve
sattınız?
Önce 60 bin bastık, o bitince bir 15 bin daha bastık. Her yerde
bitmişti. İlk sayıyı 100 bin gibi basmamız gerektiğini gördük.
Doğrusu bu kadar yüksek bir talep de beklemiyorduk. 1 liraya inmesi
çok önemli tabii ki. İnsanlar veremiyormuş 4-5 lirayı. Ama uzun bir
süredir de bir haftalık dergi hasreti varmış. Bunu anladık. İkinci
hafta da 75 bin bastık.
* Aktüel'in olmazsa olmaz örneğin Salih Memecan'ı, Ahmet
Altan'ı, Mehmet Ali Kılıçbay'ı var ama bir de yeni yazarlar göze
çarpıyor. En büyük değişim Zaman'dan transfer ettiğiniz Nihal
Bengisu Karaca galiba...
Herkesi bağımlı kılacak yeniliklerimiz var. Örneğin Kürşat Bumin
'Etikçi' diye bir yazı yazmaya başladı. Kürşat Bumin'in siyasi
yazılarını biliyoruz. Son derece saygın bir isim. Biz ona bir proje
teklif ettik, o da kabul etti. Hepimizin kafası karışık. Gündelik
hayatımızda başımıza gelen, karşılaştığımız konularda, sorunlarda,
cevabını veremediğimiz anlarda Bumin'e mektup yazacak okurlar.
Bumin de cevaplayacak. Bir tür seküler fetva makamı! Kendisi de
böyle yazdı. Biz bu projede New York Times'tan esinlendik. Kemal
Sayar gündelik hayattan yazılar yazacak. Nihal Bengüsü aynı zamanda
Zaman'da yazıyor. O da başka bir pencere açacak. Bu iki dünya bir
birini tanımıyor. Fotoğrafını kullanmasak Bengüsü'nün türbanlı
olduğunu kimse anlamaz. Neden? Çünkü aslında meseleler aynı, aynı
dertlere kafalar yoruluyor. Bizim okur da bunu görsün istedik.
Röportaj: Şelale Kadak
Kaynak: www.sabah.com.tr