Çiğdem Anat, CNN Türk'te haberin sonunda söze
gerek bırakmayan yayınlar yapıyordu bir zamanlar...
Fotoğraflar, video görüntüleri her şeyi anlatıyordu çünkü...
***
Serdar Akinan da, Twitter da söze gerek bırakmayan bir
şey söyledi:
-İnternet sitelerini küçümseyenlere bakacaksın!
"Mustafa Karaalioğlu ile Mehmet Tezkan'ın alnındaki
Google lekesi" yazımla, söze fazla gerek bırakmamıştım
aslında. Ama Hürriyet'ten Melis Alphan'a da bir
çift söz söylemek gerekiyormuş demek ki...
***
Yo yo, Melis İnternet sitelerini, diğer meslektaşları gibi
keskin bir küçümseme havasına girmiyor. Gazetelerin
WikiLeaks belgelerini yayımlarken, ne kadar
güvenilir olduğunu anlatmaya çalışıyor.
İnternet sitelerindeki yayınların "ham"
olduğundan dem vuruyor Melis Alphan. Ve o gece
bütün dünyanın bilgisayar ekranına kilitlendiğini söylüyor. Hatta
sağolsun, İnternet'in o kadar etkili olduğunu vurguluyor ki,
televizyonların bile kilometrelerce geride kaldığını okurlarıyla
paylaşıyor.
Eeee...
E'si yazının biraz aşağılarında ortaya
çıkıyor. Melis Alphan, anlamsız bir şekilde
gazetelerin ne kadar büyük iş yaptığını, o belgelerin
İnternet'te yayımlanmasıyla dedikoduya dönüştüğünü, gazetelerin iki
gün sonra işe el atmasıyla, dedikoduların nasıl gerçeğe dönüştüğünü
anlatıyor...
***
Melis Alphan şöyle devam ediyor:
-Wikileaks belgeleri hiç yorumsuz koydu. Sonra
sosyal paylaşım sitelerinde bilen bilmeyen kim varsa bunlarla
ilgili yorumlarını paylaştı, geyiğini çevirdi, komplo teorileri
üretti, tepkisini ortaya koydu. Meseleyi alıp ayaklarını yere
bastıran ise yine gazeteler oldu. Gazeteler Wikileaks'deki
belgeleri, yani ham bilgiyi alıp doğruluğunu, tarafsızlığını,
yansızlığını ve gerçeğe yakınlığını tarttı, filtreden geçirerek
vicdan ve izan çerçevesinde yayın yaptı.Nitekim
Wikileaks, incelemeleri ve ona göre yayın
yapmaları için bu belgeleri önceden The Guardian, El Pais,
Der Spiegel ve Le Monde'a vermişti. Günün sonunda
olayı patlatan internet olsa da işin entelektüel yükünü gazeteler
çekti. İnternet sayesinde olan bitenden haberimiz oldu.
Sağlamayı yapmak ise yine gazetelere düştü.
:)
Bu bir teselliyse...
Ve Melis'i mutlu ediyorsa...
Tamam...
Ben de aynı koroya katılıyorum:
-İnternet güzel iş yaptı ama, asıl yükü gazeteler taşıdı...
Ve tabii ki...
Hakkaniyeti elden bırakmayalım.
İki gün sonra...
Öyle değil mi Melis?
Evet iki gün sonra...
Peki, İnternet'ten iki gün sonra ham bilgileri alıp yoğuran
gazetelerin yayını söze gerek bırakıyor mu?
Yok!