Gönlüm'ün gönül kapısı açıldı
Abone olTürküleriyle olduğu kadar kendine özgü kişiliğiyle ender sanatçılarından Özay Gönlüm'ün ölümünün beşinci yıl anısına iki CD'lik albüm hazırlandı.
Türküleriyle olduğu kadar kendine özgü kişiliğiyle de ‘kubbede hoş seda’ bırakabilen ender sanatçılardan biri olan halk müziği sanatçısı Özay Gönlüm’ün ölümünün beşinci yılı anısına iki CD’lik bir albüm hazırlandı. Kalan Müzik tarafından yayınlanan, bağlama ustası Okan Murat Öztürk’ün hazırladığı ‘Özay Gönlüm’ adlı albüm, sanatçıyla özdeşleşen türkülere yer veriyor. Albüm, geride pek çok anı ve türkü bırakan sanatçıyı hatırlatırken biraz yürekleri burksa da Gönlüm’ü ilk kez dinleyecekler ve türkü meraklıları için önemli bir ‘arşiv’ niteliği taşıyor. Albümdeki türküler, Özay Gönlüm’ün renkli ve çok yönlü kişiliğini, bağlama icrasındaki ustalığını, yorumculuğunu kısacası ‘gönlünün kapıları’nı kendisini keşfetmek isteyenlere aralıyor. 1 Mart 2000 tarihinde 60 yaşında iken yitirdiğimiz Özay Gönlüm, Ege türkülerinin Neşet Ertaş’ı idi. ‘Çil Horoz’, ‘Sobalarında Kuru da Meşe Yanıyor’, ‘Arabaya Taş Koydum’ ile ‘Cemile’min Gezdiği Dağlar Meşeli’nin de aralarında bulunduğu onlarca türküyü ‘Yaren’iyle çalıp, yerel ağızla, Egeli şivesiyle söyledi. Özay Gönlüm’ün özgün bir yorumu vardı. Ege şivesiyle söylediği yine bu yörenin otantik türküleri, sadece Egeliler tarafından değil, türküleri seven herkes tarafından can kulağı ile dinlenirdi. En az türküleri kadar sevecen ve neşeliydi; bir o kadar da muzip... Kimilerine göre çağının ‘meddahı’ydı Gönlüm. Konuşmasında, tavırlarında hatta mimikleri ile kaş ve göz hareketlerinde bu muzipliği görmek mümkündü. Türkülerine de derinlemesine işlemişti bu yönü. Kendisine has sözleri vardı. Bunları ‘Nine’nin ifadeleriyle topluma aktarır; kimi zaman nasihat eder kimi zaman da sitem. Her sözü ayrı bir edayla söyler; ama boş söylemezdi. Belki bu yönüyle de âşık geleneği içerisinde yer almayı hak etmişti. Özay Gönlüm’ün sadece yorumu kendine özgü değildi. Tek gövdeli-üç kollu bağlaması ‘Yaren’ ile üç ayrı sazdan üç ayrı ses çıkarıyordu. Geleneğin kalıplarını zorlayarak ortaya çıkardığı divan, tambura ve cura sazlarının bir araya gelmesinden oluşan ‘Yaren’i de sadece ona hastı. Sanatçı, ‘Yaren’i kendi sesine eşlik eden küçük çalgı topluluğu gibi kullanıyordu. Yaren sayesinde Özay Gönlüm, dört kişilik bir grup haline gelmişti. Vokal, tambura, bağlama ve curadan oluşan bu grup son derece zengin, uyumlu ve keyifli tınılar üretmişti. Türkülerini ‘Yaren’le seslendiren sanatçı, özellikle zeybek türküleri ve ezgilerindeki yorumuyla göz doldurmuştu. Kıvrak zeybek ve oyun havalarını dengeli ritmik kalıplarla süslemişti. Sanatçının özgün yorumu, sahne performansı, dinleyicileriyle ‘kalpten’ kurduğu iletişim ve renkli kişiliği kendisini ilgi odağı haline getirmişti. Hâlâ Ege türküleri denilince akla ilk gelen isimlerden biri olan Özay Gönlüm’ün bugüne kadar piyasada bir albümü bile yoktu. 80’li yıllara kadar otuz civarında 33’lük ve 45’lik plak yapan, birkaç tane de kaset dolduran sanatçının bu albümleri yıllar önce dolaşımdan kalkmıştı. ‘Özay Gönlüm’ adlı albümde ise sanatçı ile özdeşleşen 34 türkü bulunuyor. Ege Bölgesi’ne özgü ağır ve kıvrak zeybeklerini, kırık ve oyun havalarını, ağıtlarını, tahtacı semahlarını dinlediğimiz sanatçının, bu albümü sadece Denizli, Aydın, Muğla yöresi türkülerinden oluşmuyor; Balıkesir, Kütahya, Edirne, Bilecik, Isparta, Burdur, Erzincan, Eskişehir ve Çankırı’ya ait türkülere de yer verilmiş. Dünya müzik kültürüne özgün ve işlevsel bir enstrüman hediye etmekle kalmayıp, Ege yöresinden derlediği yüzlerce türkünün de yok olup gitmesini önleyen Özay Gönlüm’den Türkiye türkülerini dinlemenin vaktidir şimdi... Haber:Abdullah Kılıç Kaynak: Zaman