Yoğun gündem arasında hızla akan zamanın neleri alıp
götürdüğünü, neleri değiştirdiğini düşündükçe dalar gideriz anılar
deryasına.
Geri döndürülemeyecek zamanın karanlık dehlizinde kaybolup giden
nice değerlerin geride bıraktığı izlerdir geçmişten hafızamıza
kazınan.
Kimini tebessümle, kimini acıyla anımsarız.
Ama yüreğimizde oluşan ortak duygu hüzün olur her seferinde.
Ölüm ile aramızdan ayrılan sevdiklerimizin acısını unutmamız
imkânsızdır elbette. Lakin “zaman en iyi ilaçtır” diyerek avuturuz
kendimizi.
Ozan Nesimi Çimen’in “ Daha Senden Gayrı Aşık mı Yoktur” adlı
türküsünde dediği gibi
“Çok yaşayan yüze kadar yaşıyor”
Ölüm ile gelen acı unutulmasa bile hafifliyor zamanla…
Ha 5-10 yıl önce ha 5-10 yıl sonra; nasıl olsa bir gün
gelmeyecek mi ölüm?
Oysa zamanın dahi merhem olamadığı ve bizi kıskıvrak yakalayan
nice kaybedilmişlikler de var içimizi acıtan.
Zaman içinde, yuvarlandıkça kartopu misali büyüyen, yarattığı
acı katlanarak artan ve geleceğimizi dahi kara delik etkisiyle
içine çeken çıkmaz yol olarak her an karşımızda duran
kaybedilmişlikler.
Çeşitliliği fazla olsa da toplumu en fazla hırpalayan
kaybedilmiş değerlerden biri hiç kuşkusuz hak, adalet
kavramıdır.
Bireysel egoizmin özendirildiği günümüzde hiçbir ortak değer
kişisel çıkarların önünde direnemiyor.
Yıkılıveriyor birer birer.
Halktan alınan vergilerle imtiyazlı kesim güçlendiriliyor ve
yeni dolar milyarderleri yaratılıyor.
Bunlar; bazen ticarette tutulan köşe başlarında, bazen pişkin
tavırlarla bilinçaltımıza saldıran reklamlarda karşımıza
çıkıyorlar.
Simalar farklı olsa da imtiyaz kazandıkları odak aynı!
Kapitalizm kökleşerek kitlelerin sömürülmesine,
köleleştirilmesine yeni alanlar yaratırken, geride halkın
sığınabileceği tek liman olarak din bırakılıyor!
Cehaletin ve çaresizliğin kol gezdiği bir ortamda parasal
karşılığı olmayan inanç müessesesi
siyasal rantın da en büyük aracı haline getiriliyor. Özendirilen
bireysel ego halkın örgütlenme yapısına ve hatta ibadetine dahi
yansıyor.
Bunlardan birine yakın zamanda kurban bayramında bir kez daha
şahit olduk.
Öyle ki; kurban dahi çoluk çocuk et yesin iç hesabıyla kesiliyor
ve kurban payı dağıtılırken kim kurban kesmişse pay ona
gidiyor.
Geri dönüş olsun diye!
Böylece dini bir vecibenin yerine getirilmesi adeta hayvan
boğazlama karnavalına dönüştürülüyor.
Oysa kurbanda temel amaç; açların doyurulması, ana besin maddesi
olan etin ihtiyaç sahibi hanelere de ulaştırılması değil midir?
Öyleyse günümüz yaşam şartlarında makbul olan; hayvan keserek
pay dağıtmak yerine onun parasal değeri olan kadarını ihtiyaç
sahibine nakden vermek değil midir?
Yukarıda sulandırılmış haktan adaletten bahsetmiştik ya;
Son günlerde gündemi gizli tanık haberleri meşgul ediyor.
İster gizli tanık diyin, ister bilirkişi ve isterse akil adam.
Hepsi aynı kapıya çıkıyor aslında.
Gizli tanık olarak ilk defa ortaya çıkan isim çok
düşündürücü.
Şemdin Sakık!
TSK’nın mücadele ettiği terör örgütü PKK’nın elebaşlarından
biri. 1993 yılında 33 silahsız askerimizin katledilmesinde bizzat
bulunmuş bir terörist!
Akil adam!
Ergenekon örgütlenmesinden ilk defa bahsedildiğinde de yine bir
akil adam vardı;
Tuncay Güney!
Onun torbalar dolusu belgeleri örgütün varlığına ve Ergenekon
Davası’nın yürütülmesine dayanak yapılmıştı.
Garip olan; Tuncay Güney’in artık ne adı zikrediliyor ne de
Türkiye’ye getirilmesi için bir çaba var!
Tıpkı Deniz Feneri Davası gibi gündemden düşmesi için özel
çaba sarf ediliyor sanki.
Oysa akil adam denilince biz; toplumda saygınlığı bulunan,
akıllı, zeki, güvenilir, emin insan olarak biliriz.
Bu özellikleri üzerinde toplamış insanlar hem toplumun
danışabileceği hem de zaman zaman yargı organlarının dahi bilirkişi
olarak başvurabileceği insanlardır.
Gerçek anlamda akil adamlarını kaybeden toplumların acısı ne
ölüm acısına benzer ne de kaybedilmiş maddi değerlere.
Zira akil adam algısını kaybetmiş toplumlar geleceklerini de
kaybetmiş ya da kaybetmek üzeredirler.
Ülkeyi yönetenler her ne kadar akil adam gündemini değiştirmek
için idam cezası gelsin gelmesin tartışmasını gündeme oturtmaya
çalışsalar da gündem akil adamda sabitlenmelidir.
Ülkenin geleceği bu gündem üzerinden şekillenecektir.