Gizli Suikastlar

Abone ol

Akıllara durgunluk veren suikast yöntemleri. Doğal ölüm zannettiğiniz olaylar aslında öyle olmayabilir.

Sanılanın aksine tarihte bir çok suikast gürültülü patırtılı bir şekilde değil, çoğunlukla “sessizce” halledilmiştir. Bu anlamda “suikast” sadece silahlı saldırılarla gündeme gelen bir olgu değildir. Hedeflerindeki insanları ortadan kaldırmanın bin bir türlü yolunu geliştiren suikastçı odaklar “gizli suikast” metoduyla birçok politikacı, aydın, asker, bilim adamının hayatına son vermişlerdir.

Ancak bu ölümlerin ispatı o kadar kolay olmadığı ve çoğu kez üzeri örtülmüş olduğundan açığa çıkartılması neredeyse imkânsız oluyor. Nitekim normal görünen birçok ölümün arkasında –Turgut Özal, Adnan Kahveci, Recep Yazıcıoğlu, Alparslan Türkeş vb –gizli birtakım mihrakların eli olduğundan kuşkusu duyulsa bile bugüne kadar “tatmin edici” bir cevap getirilememiş olması da biraz bu yüzden…

Nitekim araştırmacı-yazar Atilla Akar Profil Yayınları’ndan yeni çıkan”” başlıklı kitabında üzeri örtbas edilmiş, kaza, intihar, hastalık, kalp krizi, vb görüntüsü verilmiş “esrarlı ölümler”i mercek altına alıyor. Gizli suikastların tarihinden, hangi yöntemlerle yapıldığına, açık suikastlardan farkının ne olduğuna varıncaya kadar birçok yönden inceliyor. Yazar aralarında çok önemli isimlerinde bulunduğu ve üzerinde “Gizli Suikast” kuşkusu olan tam 40 vakayı ele alıyor.

Gizli Suikastlar” kitabının yazarı Atilla Akar, kitabını bir “Gizli Tarih Çalışması” olarak tanımlarken insanı hayrete düşürecek bilgiler vermeyi de unutmuyor. Kitabı ve gizli suikast olgusu üzerine Atilla Akar şunları söylüyor:

- Gizli suikastların açık suikastlardan farkı nedir?
- İki açıdan birbirinden ayrılırlar. Birincisi “amaç” bakımından ikincisi “araç” bakımından. Açık suikastlar herkesin bilmesi istenen ve herkesin gözü önünde yapılan türde öldürmelerdir. Genelde toplumda zıtlaşma, sansasyon, dehşet veya kaos duygusu oluşturmak için yapılırlar. Oysa gizli olanları böyle değildir sadece hedefteki kişinin yok edilmesi istenir.

Duyulması istenmez. İkincisi araçsal farklılıktır. Açıklarda tabanca, tüfek, bomba gibi saldırı silahları kullanılırken, gizlilerde zehir, hastalık yapıcı muhtelif mikrop yüklemeleri, kaza, intihar süsü verme gibi metotlar denenir. Elbette bunlarında kendilerine göre iz ve delilleri olsa da diğerleri kadar bariz değildir ve bu yüzden kolaylıkla örtbas edilir.

- Yöntemlerden bahsetmişken, nedir bu yöntemler?
Özellikle günümüzde gizli servisler bu işi tam bir “bilim” haline getirmişlerdir. Özel olarak bu konularına yoğunlaşmış toksikologları (zehirbilimciler), kimyagerleri, doktorları, mühendisleri, vb bünyelerinde barındırırlar. Aklınıza gelebilecek her şeyi bir gizli suikast aracı olarak düşünmüşlerdir. Özellikle zehirler başköşededirler.

-Gıda ve içeceklere zehir katmak,
-zehirli spreyler,
-zehirli diş macunları,
-zehirli Kürdan,
-zehirli kitap,
-zehirli yüzük,
-zehirli iskemle,
-zehirli ustura veya jilet,
-zehirli sigara veya puro,
-zehirli şemsiye,
-zehirli eldiven,
-zehirli mendil, baca veya şofben zehirlenmesi,
-eksoz zehirlenmesi yöntemleri bunlar arasındadır.

Bunun haricinde kalp krizi geçirtici ilaçlar, sağlık bozucu mikrop kokteylleri, mikrodalga veya radyoaktif şualarla kişinin bedensel varlığı hedeflenir. Ayrıca intihar, araba, motosiklet, uçak kazası süsü verme yöntemi de uygularlar. Burada Prenses Diana’nın otomobil kazası gibi ölümünü hatırlatırım.

- Açık suikastlar mı yoksa gizli suikastlar mı daha sıklıkla tekrarlanıyor?
- Duruma göre değişir. İstatistik olarak açık suikastlar çok gibi. Ancak gizli suikastlar adı üzerinde “gizli”dir ve polis kriminal raporlarına girmezler! Özellikle eski dönemlerde, saray içi entrika ve iktidar savaşlarında gizli suikastlar çok yoğun olarak kullanılmıştır. Her padişah veya kral zehirlenme riski altında olmuştur. O yüzden yanlarında önceden yemeklerini tadan kişiler istihdam etmişlerdir. Günümüzde ise konjonktüre bağlı olarak her ikisinin de sıklıkla kullanıldığı söyleyebiliriz.

- Siz kitabınızda hangi vakaları ele aldınız?
Toplamda 40 vaka var. Osmanlı dönemine de değinmekle birlikte esas olarak cumhuriyet sonrası ve günümüzü ele aldım. Ki bunlar arasında, Eski İttihatçı ve Karakol Cemiyeti’nin kurucusu Mustafa Vasıf Karakol, Vali Nevzat Tandoğan, Enver Paşa’nın Kardeşi Nuri Killigil, İlahiyatçı Yaşar Kutluay, İhtilalci ve MHP ideologu Dündar Taşer, Petrol Araştırmacısı Raif Karadağ, MİT Müsteşarı Bahattin Özülker, Kaçakçı İbrahim Telemen, MİT’çi Turan Çağlar, Rauf Denktaş’ın Oğlu Raif Denktaş, Bekir Çelenk, Tuğgeneral Zeki Durlanık, Eski Maliye Bakanı Adnan Kahveci, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Orgeneral Eşref Bitlis, Alparslan Türkeş, MİT Görevlisi Ertuğrul Berkman, Susurluk Raportörü Akman Akyürek, Susurluk Komisyonu Sözcüsü Bedri İncetahtacı, İskenderpaşa Cemaati Lideri Prof. Dr. Esat Coşan, Vali Recep Yazıcıoğlu, Su Profesörü Ali İhsan Bağış, Askeri Kripto Uzmanları, ASELSAN Mühendisleri, TAİ vakaları, Isparta’ya Düşen Atlas Jet Uçağı, Hrant Dink cinayetiyle bağlantılı ölümler gibi önemli isim ve vakalar var.

- En önemlisi hangisi sizce?
- Hepsi önemli ama bence en önemlileri Turgut Özal’ın ve orgeneral Eşref Bitlis’in ölümleridir. Burada o isimlerin kişililiklerinden öte temsil ettikleri makamlar önemlidir. Birisi Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanı iken diğeri bir kuvvet komutanıdır. Demek ki birilerinin elleri bu mevkilere kadar uzanabilmektedir. O bakımdan ayrı önemdedirler…

- Son olarak bunlar niçin ortaya çıkarılmaz?
- Çıkarılmazlar, çünkü her biri devlet içi olsun uluslar arası olsun bir odağa ve hesaba otururlar. Çeşitli hesaplarla kimse bunları karşısına almak istemez. Dolayısıyla örtbas edilir veya bilinir ama dar bir çevrede kalıp, sineye çekilir. Acı ama gerçek budur. Ayrıca açık suikastlar gibi göz önünde yapılmadığı için çözülmesi için kamuoyu baskısı da oluşmaz. Kaldı ki bu ülkede açıkta işlenen onlarca cinayet de çözülememiştir. Sadece aileleri biraz ses çıkartır o kadar. Maalesef bir tür devlet zaafından söz edebiliriz belki bu noktada…

Günün Önemli Haberleri