Giresun'a birde burdan bakın...
Galerinin tamamı için tıklayınızTemmuz sıcağında soğuktan titredik
Ertesi gün gezimizin rotası yine dağlar, yine dar yollar. Bir
yanımız vadi boyunca akan su, bir yanımız dağa yaslanmış. Köstebek
yuvası gibi delik deşik ve yer yer heyelan nedeniyle karşıdan gelen
araçla aynı anda geçilemeyecek kadar dar olan yollardan
ilerliyoruz. Derken Karadeniz halkının protestoları arasında
yapımına devam edilen ünlü HES’lerin (Hidroelektrik Santrali)
inşaat sahasına girince bu bozuk yolun nedeni de ortaya çıkıyor.
Giresun’da 5 değil, 10 değil, 20 değil 90’nın üzerinde HES projesi
planlanmış. 20 HES şu anda yapım aşamasında. Bölgede bu kadar
sayıda enerji üretecek akarsu olmadığı için de, bir dere üzerinde
onlarca HES inşa edileceğini öğrenince tüylerimiz diken diken
oluyor. Çevreci enerji üretmek üzere inşa edilen bu işletmelerin
çokluğu, doğa katliamının habercisi gibi duruyor önümüzde.
Kümbet Yaylası’nın yoluna girince aşağıda bıraktığımız flora da
değişiyor. 1600 metre yükseklikte, başı dumanlı dağlar çam
ormanları ile kaplı. Bu doğaya özgü bitki çeşitliliği, toprak
yapısı bile değişiyor. Aşağıda suya doymuş, yağmurda su gibi akan
toprak yerine, daha sağlam bir zemin üzerinde ilerliyoruz.
Rehberimiz bitkiler hakkında bilgi veriyor. Kümbet yaylaları
köknar, ladin, sarıçam, sedir, kayın, meşe, ıhlamur, kızılağaç,
yabani fındık gibi ağaç türleriyle kardelen, yabani açelya, orman
gülü, gökovan gibi binlerce çeşit kır çiçeğine ev sahipliği
yapıyor. Pencereden içeriye dolan serin hava yüzümüze çarpınca
ürperiyoruz.
Kümbet’in merkezinden biraz ilerde bulunan Koç Kayası’nda modern
bir dinlenme tesisinde mola veriyoruz. Araçtan indiğimiz anda
titremeye başlıyoruz.