Giderayak hükümeti bombaladı
Abone olTÜSİAD'ın eski başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, nöbeti teslim etmeden önce kürsüye geldi ve AK Parti hükümetini eleştirdi.
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu
Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, attıkları her adımda demokrasinin
derinleşmesi, rekabet gücünün artırılması, ekonominin güçlenmesi,
hukukun üstünlüğünün yerleşmesi ve siyaset zihniyetinin
liberalleşmesi hedeflerini kendilerine rehber bellediklerini
belirterek, ''Çıkışlarımız, uyarılarımız, eleştirilerimiz hep bu
vizyona bağlı kaygılardan beslendi. Bugün de baskıcı yapıların
kırılmasından nasıl memnuniyet duyuyorsak, yeni yapılanmada hukukun
temel ilkelerinin çiğnenmesinden, yeni baskı odakları yaratılması
ihtimalinden de o denli rahatsızlık hissediyoruz'' dedi.
Yalçındağ, TÜSİAD'ın 40. Genel Kurul Toplantısında yaptığı
konuşmada, geçtiğimiz 3 yıl içinde Türkiye'nin sert siyasi
tartışmalara tanık olduğunu, Anayasa değişikliği, Anayasa
Mahkemesinin kararları, Cumhurbaşkanlığı seçimine yapılan
müdahaleler, parti kapatma davaları ve yaşanmakta olan
kutuplaşmaların gündemi fazlasıyla işgal ettiğini söyledi.
Türkiye'nin yıllardan beri tartıştığı Kürt meselesiyle ilgili
demokratik açılımın doğru bir karar olduğunu ifade eden Yalçındağ,
ancak amaçtan çok yapılış yöntemi nedeniyle olması gereken
toplumsal ve siyasal mutabakata ulaşamadığını savundu.
Sıradan bir ülkede, bu saydıklarının her biri başlı başına
istikrarsızlık işareti sayılabilecekken, Türkiye'nin hepsini bir
arada yaşadığını kaydeden Yalçındağ, ''Ergenekon soruşturması
kapsamındaki gelişmeler ve iddialar hem sivil-asker ilişkilerinin
niteliği, hem de adil yargılanma hakkı üzerinde daha etraflıca
düşünmemize yol açtı. TÜSİAD, sivilleşmeyi her zaman bir öncelik
olarak gördü ve kategorik olarak destekledi. Demokratik işleyişe
müdahalelerde alınan tavır da bunun en açık göstergesidir''
şeklinde konuştu.
Hükümetin Anayasa değişikliği yapmak istediğinde bu konudaki tüm
birikimlerini kullanarak böyle bir açılıma destek vermek
istediklerini dile getiren Yalçındağ, topyekün bir yenilenme,
yepyeni bir Anayasal felsefe ve ruh ile işe girişilmesini
istediklerini, yeni Anayasayı olabilecek en geniş toplumsal
mutabakata dayandırmak gereğini vurguladıklarını belirtti.
Başörtülü öğrencilerin üniversitelere girmemesinin yarattığı
toplumsal, vicdani ve etik problemin yumuşak bir geçiş ile
çözülmesini istediklerinin altını çizen Yalçındağ, bunu genel bir
demokratikleşme ve liberalleşme paketinin içinde gündeme getirmenin
doğru olduğunu savunduklarını, nitekim yöntem yanlışlığının hem bu
değişiklin hem de genel bir Anayasa yenilenmesinin önünü tıkadığını
söyledi.
-AB ÜYELİK SÜRECİ...-
Arzuhan Doğan Yalçındağ, Türkiye açısından bir referans noktası
olan AB üyelik sürecinin son 3 yılda neredeyse donma noktasına
geldiğini savunarak, Avrupa'nın yaşadığı kimlik krizi ve kurumsal
kilitlenmenin, son 2 yıldaki ekonomik krizle birleşince AB'nin yol
gösterici işlevinin gerilediğini ifade etti.
Bazı üye ülkelerin siyasetçilerinin Türkiye'ye yönelik açık
husumetinin toplumda bu hedefe yönelik heyecanı törpülediğine
dikkati çeken Yalçındağ, böyle bir ortamda bile kurum olarak
TÜSİAD'ın bir değerler bütünü olarak inandığı AB hedefinin önemini
vurgulamayı sürdürdüğünü, hem AB'yi veya üyelerini çeşitli
konularda tutumlarını düzeltmeleri için uyardığını hem de
Türkiye'de heyecanın diri tutulmasına çalıştığını anlattı.
-''YENİ BASKI ODAKLARI YARATILMASI
İHTİMALİ...''-
Yalçındağ, ''Gerçekten de çok bakımdan bilinmeyen sularda yol almak
zorundaydık. İşimiz zordu. Bu koşullarda TÜSİAD, sorunların
aşılmasında kendi imkanlarını seferber ederek kamuoyunu
aydınlatmaya ve öncülük etmeye çalıştı'' dedi.
Anadolu'daki diğer işadamları dernekleriyle işbirliklerinin giderek
güçlendiğine işaret eden Yalçındağ, bu derneklerle yapılan
çalışmaların TÜSİAD'ın 40 yıllık birikiminin paylaşılması açısından
önemli fırsat sağladığını, kendilerinin de bu temaslar sayesinde
hem ülkeye ve sorunlarını daha detaylı anlayabildiklerini hem de
ülkenin bastırılamaz ekonomik enerjisine yakından tanıklık
edebildiklerini vurguladı.
Bu dönem boyunca dernek olarak tutumlarının, uzun zamandır dile
getirdikleri ilkeler çerçevesinde belirlendiğini dile getiren
Yalçındağ, şöyle devam etti:
''Yani aslında sabit bir noktadan olaylara baktık, görüşlerimizi
oluşturduk. Attığımız her adımda demokrasimizin derinleşmesi,
rekabet gücümüzün artırılması, ekonomimizin güçlenmesi, hukukun
üstünlüğünün yerleşmesi ve siyaset zihniyetimizin liberalleşmesi
hedeflerini kendimize rehber belledik. Çıkışlarımız, uyarılarımız,
eleştirilerimiz hep bu vizyona bağlı kaygılardan beslendi. Bugün de
baskıcı yapıların kırılmasından nasıl memnuniyet duyuyorsak, yeni
yapılanmada hukukun temel ilkelerinin çiğnenmesinden, yeni baskı
odakları yaratılması ihtimalinden de o denli rahatsızlık
hissediyoruz.
Modernleşme, özgürleşme, demokratikleşme, piyasa ekonomisi içinde
kalkınmayı sağlama, dünyaya ve dünyanın rekabetine açılma... Bunlar
21. yüzyılda önde gelen ulus konumuna ulaşabilmemizin gerekli
şartlarıdır. Aslında saydıklarım, gerçekleştirilmesi kolay olmayan
ve hiçbir ülkenin de tam anlamıyla gerçekleştiremediği hedefler. En
ileri düzeyde bu hedefe yaklaşmış batılı ülkelerin tarihinde en az
200 yıllık bir sancılar, sarsıntılar, komünizmden, faşizme kadar
uzanan savrulmalar, savaşlar görülür. O boyutlarda değilse bile
Türkiyemiz de, değişimin şiddetli sancılarını ve nimetlerini
birlikte yaşamaktadır. Bu bağlamda yeniye direniş ne ölçüde sert
olduysa, yeniyi temsil etme iddiası taşıyanların tarzı da o denli
sertti. Maalesef çatışma dilinin yerine koyabileceğimiz bir
eleştiri, müzakere ve uzlaşma dilini geliştiremedik.''