Bir kadının doğumundan 50 yaşına dek uzanan yaşam sürecindeki
cinselliğinin konu edinildiği yeni çekilecek bir filmde oynayacak
olan başrol oyuncularından birisi; rol arkadaşıyla filmde gerçekten
sevişeceklerini söylemiş.
Yani bunca yıl seyrettiğimiz, çekilen tüm filmlerdeki bütün
sevişme sahneleri sahteymiş.
Sanki gerçek sanıyorduk…
Hepsi gerçek gibi sunulan ama sahte sahnelerdi…
Sahtekârca çıplaklığın sergilenmesiydi.
Ve sahtekârca dokunmalar.
Olmazsa olmaz sahtekârca öpüşmeler.
Seyrettiğimiz her şey sahte dünyaların sahtekârlıklarının
cazibesini arttırmak için cinsel sunumlardı zaten.
Ne kadar basit değil mi?
Çünkü biraz da piyasa yapmak, daha doğrusu iş kapmak için “sanat
için her şeyi yaparım” diyen yüzlerce kişi sanat için sahtekârca
öpüşüyorlardı.
Hissizliğin perdeye yansımasıydı yani.
Evli ya da bekâr hiç fark etmeyen yüzlerce kadın ve erkek;
şehvetle öpüşürken ya da sevişirken; gerçek ve sahtekârlık arasında
gidip, gelmişlerdi.
Ve belli ki gelecekler de…
Ne kadar gerçeğe yakınsa o kadar inandırıcı olacağını düşünerek
ama illaki gerçekten uzak ve sahtekârca…
Rol gereği sahte dokunmalar, yalancı arzulu
öpüşmeler…
Sizi bilmem ama benim kafam bu sahtekârlığı
almıyor.
Böyle bir sahnenin sahtekârca, sadece rol icabı
oynanabileceğini; oynanırsa da bu sahnelerden etkilenme
olmayacağına kesinlikle inanmıyorum.
Yani gerçekle sahte arasındaki çizginin bu kadar ince bir çizgi
ile ayrılacağına hiç inanmıyorum.
O yüzden benden artist falan olmaz. Allah
muhafaza böyle bir sahne çekecek olsak; yenmedik dayak kalmaz
yani…
Neyse yazıyı sulandırmadan devam edeyim.
Efendim bence cinselliğin sergileneceği bir film sahnesinde;
gerçek ve sahtekârlık çok iç içe oldukları için onları ayırmak
kolay iş değildir.
O yüzden de söz konusu filimdeki sevişme sahnelerinin gerçek
olması; sadece normal film ile porno arasındaki ayrımı yok
edecektir.
“Sanat için her şeyi yaparım” sözünün eri sanatçıların bugüne
kadar ki tüm sahtekârlıklarını gün yüzüne çıkarırcasına…
Ya da rezaletin son perdesi olarak...