Gerçek hayatta da Ömer Baba gibi mi ?
Abone olKurtlar Vadisi’nin ‘Ömer Baba’sı olarak bilinen usta oyuncu Emin Olcay, Hamza İnç’in sorularını yanıtladı.<br/>Maltepe’de yeni açtığı ‘Sanat...
Kurtlar Vadisi’nin ‘Ömer Baba’sı olarak bilinen usta oyuncu Emin
Olcay, Hamza İnç’in sorularını yanıtladı.
Maltepe’de yeni açtığı ‘Sanat Atölyesi’nde soruları yanıtlayan
Olcay, sanat hayatına nasıl başladığından Türkiye’de tiyatronun
nerede olduğuna ve ’Kurtlar Vadisi’nde canlandırdığı ‘Ömer Baba’
karakterine kadar birçok konuda sorulara yanıt verdi.
SANAT HAYATINA NASIL BAŞLADINIZ?
1964’te ilk tiyatroya başladım. Devlet tiyatroları çocuk tiyatrosu
bölümünde ‘Peter Pan’ isimli müzikalle başladım. Işık Yener
Suat’tan ‘Peter Pan’ı oynuyordum. Sonradan güzel bir tesadüf oldu
ve 2001 yılında ‘Petar Pan’ı sahneye koyarak emekli oldum. Bu sene
sanat hayatında 50. yılım. Tiyatroya bir ilgiyle başladım. Ailemde
tiyatro sanatçısı yoktu ama rahmetli babam, rahmetli abim beni
sürekli devlet tiyatrolarına götürürdü. Biz 5 yaşından itibaren her
pazar tiyatroda çocuk oyunu seyrederdik. O zamanlar televizyon yok
tabi. Babam çok ileri görüşlü bir insandı. Çocuklarını geleceğe
hazırlamak için en önemli unsurlardan birinin tiyatro olduğunu
anlamıştı. Bende aynı görüşü savunuyorum ve onun içinde çocuk
tiyatrosu yapıyorum.
TİYATROYU SEÇMENİZDEKİ NEDEN NEDİR?
Tiyatroyu seçmemdeki neden başta bütün tiyatroyu seçenlerin genelde
yaptığı gibi, kendini beğendirme, ilgi odağı haline getirme isteği
olduğundan dolayı kaynaklıdır. Herkes bana baksın, herkes beni
izlesin diye başlar bütün tiyatrocular. İleride ise tiyatroyu
meslek olarak edindiği zaman bunun eğitimini alır, yavaş yavaş
kendini geliştirmeye başlar ama ölünceye kadar da bu geliştirme
devam eder. Bende de böyle başladı. Ben zannettim ki sahneye
çıkarsam herkes beni görür, beğenir ama öyle olmadığını daha sonra
anladım tabi. (gülüyor)
TİYATROCU OLMASAYDINIZ NE İŞ YAPMAK İSTERDİNİZ?
Mimar olmayı çok istiyordum. Rahmetli abim mimardı. Hatta
Almanya’da iç mimari ve tiyatro dekorasyonu okudum ama sahne beni
daha çok çekti. Yine de kendi dekorlarımı kendim yapıyorum. Hatta
yeni açtığımız Atölye Sanat merkezimizin dekorasyonunu eşimle
beraber yaptık. Her miliminde eşimle benim emeğim var.
TÜRKİYE’DE TİYATROYA VE TİYATROCUYA GEREKEN ÖNEMİN VERİLDİĞİNİ
DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ?
Hayır! Çok net söylüyorum hayır! Niye hayır onu da söyleyeyim. Bu
benim 50 yıllık bir tespitimdir. Ben Anadolu’nun her karışını
dolaştım devlet tiyatrosuyla ve şunu gördüm. Devlet tiyatroları
sezon sonunda bütün Anadolu’yu kapsayan bir turne yapıyor. Ben buna
karşıyım. Çünkü örneğin bir ile gidiyorsunuz, 400 kişilik bir
salonu var. Orda bir oyun oynuyorsunuz, 400 kişi geliyor
seyrediyor. Ama bu 400 kişi kim? Bu 400 kişi tiyatroyu bilen
insanlar. Biz tiyatroyu bilmeyenlere öğretmeye çalışmalıyız ki
başarılı olabilelim. Tiyatronun ne olduğunu bilmeyenler tiyatroya
bir kere gelseler ne olduğunu anlayacaklar. Çünkü biz tiyatroda
seyirciye ayna tutmakla görevliyiz. Seyirci kendisini sahnede
görsün isteriz.
Türkiye’de insanlar maalesef uzun zamandır yarın ki ekmeğini
düşünür hale geldiler. Kimse sanata bir değer vermeyi, sanatında
onların yaşamlarında çok önemli bir yer tuttuğunun farkında değil.
Hâlbuki sanat insanın ruhunu güzelleştirir. İnsanlar birazcık
sanata yönelseler stresten, sıkıntıdan kurtulurlar ama bunun
farkında değiller.
Birde telkin ettiğim bir konu var. Maalesef belediyeler sosyal
hizmet adı altında bir yanlış yapıyorlar. Bu yanlış şu ki;
belediyeler tiyatro oyununu satın alıyor, seyirciye bedava
izletiyor. Bu insanı sanatın çok değersiz bir şey olduğuna
inandırıyor. Ben belediyelere şunu tavsiye ediyorum. Oyunu satın
alsınlar ama seyirciden hiç olmazsa beş lira da olsa ücret alsınlar
ki tiyatromuz biraz daha değer kazansın.
GAZİNOLARLA TİYATROLAR AYNI VERGİYE TABİ TUTULUYOR
Bir de 20 senedir anlatamadığımız vergi sistemi var. Belediye
bizden eğlence vergisi alıyor. Hâlbuki tiyatro Türkiye’de eğitim
aracıdır. Eğlence aracı değildir. Bir gazinodan aldığı vergiyi
tiyatrodan da alıyor. Bu durumda tiyatroların gelişmesini beklemek
çok yanlış olur.
Devlet Tiyatroları bu görevi yerine getirmiştir çoğu zaman.
Türkiye’de girmediği il kalmamıştır ve tiyatronun ne olduğunu
anlatmıştır. Benim yaşadığım bir takım olaylar var. Erzurum’da bir
turnede rahmetli hocamız Turgut Özakman zamanında bir turnenin ben
başkanıydım. Hiç tiyatro izlememiş insanları tiyatroya getirdik.
İzleyenler arasında 70 yaşlarında bir beyefendiye oyundan sonra
sorduk nasıl buldunuz? Aynen cevabı söylüyorum yöresel ağızla:
’Valla ben tiyatro deyince böyle cıbıldak garıların oynadığı yer
bellemiştim ama sizinki okul’ dedi. Bir kere izledi ve çok beğendi.
Biz tiyatroyu bilmeyen insanların izlemesini istiyoruz.
ÇIKIŞ NOKTANIZI KURTLAR VADİSİ OLARAK BİLİYORUZ. VADİ’DE BU KADAR
PARLAMANIZIN NEDENİ NEDİR?
Çıkışımız Kurtlar Vadisi diyebiliriz. Çünkü 11 senedir aynı dizide
oynuyorum. Ben şuna inanıyorum, orada bir görev yaptığımın
farkındayım. İnsanlara doğruyu güzeli yaşarken iz bırakmış bir
takım büyüklerimizin sözleriyle iletiyorum. Onlar yaşarken bu kadar
iz bıraktılarsa bende dillendirirken çizgi çiziyorum.
DİZİDEN GELEN SEVGİNİN YALAN OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM
Beni dışarıda görüp biz seni şu oyunda seyrettik diyen insanın
elini öpesim geliyor. Çünkü anlıyorum ki tiyatro seyrediyor.
Televizyon herkes de var. Televizyonda görülmek beğenilmek bence
sabun köpüğü gibidir. Dizi kalktığı anda kimse sizi görmez. Onun
için diziden gelen sevginin, ilginin ben yalan olduğunu
düşünüyorum.
NİYE KİMSE ‘ÖMER BABA’YI ÖRNEK ALMIYOR?
Birde şu var bilmem farkında mısınız ama dışarıda gençlerimiz siyah
elbiseler içerisinde yürüyüşlerini değiştirerek, Kurtlar
Vadisi’ndeki tiplemeleri dışarıda oynamaya çalışıyorlar.
Peki, niye kimse Ömer Babayı taklit etmiyor? Çünkü zor, çünkü o
doğru adam, o olması gereken adam. Okuması lazım, birtakım
şeylerden vazgeçmiş olması lazım ama gençlerimiz bunu yapmıyor,
kolaya gidiyor.
İNSANLARIN ‘ÖMER BABA’YA BAKIŞ AÇISI NASIL?
Çok büyük bir saygıyla ve sevgiyle bakıyorlar. Ben bunu her yerde
duyuyorum, her yerde görüyorum ama beni rahatsız eden konularda
var. Ben bir oyuncuyum. Bunu bir türlü anlatamıyorum. Bizim
insanımız televizyonda gördüğü tipin dışarıda da aynı olduğunu
zannediyor. Mesela ’Deli Yürek’ dizisinde hortumcu bankacı rolünde
oynadım. Ben o zaman hortumcu mu oluyorum? Bunu düşünmek ne kadar
kötü bir şey. Beni dışarıda görüp ’Çocuklarıma nazar değdi okur
musun?’ diyenler var ama ben bir oyuncuyum. Ben üzerime düşen
görevi en iyi şekilde yerine getirmeye çalışıyorum ve Ömer babanın
çok büyük bir görev yaptığının farkında olduğum içinde çok titiz
davranıyorum. Ama ben dışarıda Ömer baba olamam. Çok üstte bir adam
çünkü. Doğruluğuyla, dürüstlüğüyle, adaletiyle, verdiği mesajlarla
müthiş bir adam. Her ne kadar o olmaya çalışsam da olamam. Allah
nasip eder inşallah olmayı.
SİZE ‘ÖMER BABA’ OLARAK HİTAP ETMELERİNİ NASIL KARŞILIYORSUNUZ?
Beni rahatsız ediyor. Ailemin bana vermiş olduğu bir isim var ve
ben onu şerefle taşımaya çalışıyorum. Dışarıda ben Emin Olcay’ım.
Eğer bana dışarıda Ömer Baba diyen olursa ona şunu söylüyorum; sen
hala televizyonla yaşıyorsun. Kurtlar Vadisi bitti, diyelim o zaman
ben ölecek miyim? Allah ömür verirse Emin Olcay yaşayacak.
EMİN OLCAY İLE ‘ÖMER BABA’ ARASINDAKİ FARKLAR VEYA BENZERLİKLER
NELERDİR?
Keşke benzerlik olsa. Biraz önce söylediğim gibi insanız,
hatalarımız çok. ‘Ömer Baba’ gerçekten ulaşılması zor bir tip. O ne
sabırdır? O ne insanlara saygıdır? O ne güzelliklerdir? Ağzından
çıkan her kelimenin bambaşka bir değeri var. Bizde o kadar sabır
yok, bizde o kadar hoşgörü yok. Onun gibi olmaya çalışıyorum,
diyelim. Tasavvuf ile ilgileniyorum çünkü çok sevdiğim bir konu.
Mesneviyi okudum, Yunus Emre’yi hiç elimden düşürmüyorum. Hatta
önümüzdeki ay rahmetli Sönmez Atasoy’un yazdığı ’Bizim Yunus’ diye
tek kişilik bir oyun oynayacağım. Bunun dışında Nasrettin Hoca çok
önemli bir evliyadır benim için. Bunu araştırdıkça daha fazla
gördüm. Nasrettin Hocanın söylediği her sözün altında bir hikmet
yatıyor. Tasavvuf ile bu şekilde ilgileniyorum ama tasavvuf erbabı
değilim asla olamam çok zor. Elimden geldiğince ilgilenmeye
çalışıyorum.
‘ÖMER BABA’YI KENDİNİZE ÖRNEK ALIYORSUNUZ DİYEBİLİR MİYİZ PEKİ?
Almaz olur muyum? Hazır önümde çok güzel bir örnek var. Kim almak
istemez ki böyle güzel bir örneği ama almıyorlar. Zor geliyor
herhalde.
SENARİSTLERE DİZİDE ‘BENİ ÖLDÜRÜN ARTIK YETER’ DEDİĞİNİZ OLDU
MU?
Evet, dedim. İki sene önce diziden ayrılmak istedim. Çünkü Ömer
baba eski laflarını etmemeye başladı. Bende gittim senaristlere,
beni günlük hayattaki gibi konuşturacaksanız evet, hayır, olmaz,
çık, gel şeklinde benim burada ne işim var, dedim. Bu işte Ömer
baba olarak ne işim var? Ömer baba görevini yapmıyorsam eğer burada
durmamın bir anlamı yok, dedim. Daha sonra toplandık bir konuşma
yaptık ve Ömer baba eski konuşmalarına devam etmeye başladı.
KURTLAR VADİSİ’NİN GÜNDEMİ BU KADAR YAKINDAN TAKİP ETMESİNİ NASIL
KARŞILIYORSUNUZ?
O konuda bir şey söyleyemem ama senaristler gündemi yakından takip
ediyorlar ve onları gündeme getiriyorlar. İnsanlarımızda hemen
hemen en son ilgilenmesi gereken konu siyaset olması gerekirken
kahve kültürümüz olduğundan dolayı konuşulanların yüzde doksanı
siyaset veya maçtır. Hal böyle olunca dizinin gündemi de ilgilerini
çekiyor ve 11 yıldır izleniyor.
BÖYLE BİR KÜLTÜR SANAT ATÖLYESİ AÇMANIZDAKİ AMAÇ NEDİR?
Benim eşim ve çocuklarımda benim gibi sanatçı. Biz böyle sanatçı
bir aileyiz ve bir potansiyelimiz var. Bu potansiyeli
değerlendirmemiz lazım, diye düşündük. Aynı zamanda ellinci sanat
yılımızı da böyle kutlayalım istedik eşimle beraber ve böyle bir
mekân açmaya karar verdik. Esasında iki senedir yer arıyorduk ve
Maltepe’de böyle bir mekân bulduk ve çok titiz davranarak güzel bir
sanat atölyesi haline getirmeye uğraştık.
Açılış yaptığımız gün bir taraftan keman sesi, bir taraftan ney
sesi, diğer taraftan piyano sesi geliyordu ve dört aylık
yorgunluğum bir saatte yok oldu gitti ve yerini huzura bıraktı.
Sanat işte bu yüzden güzel.
(İHA)