Generalleri dolandıran adam
Abone olErgenekon iddianamesinden bir de dolandırıcı hikayesi çıktı. Üstelik öyle bir dolandırıcı ki, generalleri bile kandırmış. İşte hayret verici hikayesi;
Ergenekon davası iddianamesinin ek klasörlerinde
Türkiye’yi sarsan çarpıcı suçlamaların, çok sayıda gizli belgenin
arasında devletin derin sularındaki bir dolandırıcının ‘Sülün
Osman’ı aratmayan öyküsü yer alıyor.
Yalçın Tanfer. Bazen Orgeneral Hilmi Özkök’ün yakın adamı bazen
pamuk tüccarı, bazen de siyasetçileri danışmanı’ olarak ortaya
çıkıyordu.
‘Dolandırıcılık’tan sabıkalıydı. Ancak kendisinin Genelkurmay
Başkanı’nın özel istihbarat elemanı olduğuna Tuğgeneral rütbeli
askerleri bile inandırdı.
Askerler, Tanfer’in Genelkurmay Başkanı’nın odasından asansörle
inilen bir bölümde çalıştığını, kendi atamalarını bile yaptırdığını
düşünüyordu.
ERGENEKON'DA GÖZALTINA ALINDI
Radikal'in haberine göre; Çürük raporu alarak askerlik yapmayan
Tanfer, sosyal tesislerde şeref salonlarında kalıyor, askerler onu
gördüğünde esas duruşa geçiyordu.
Ergenekon operasyonu kapsamında geçen ay gözaltına alınıp serbest
bırakılan Tanfer’in adı daha önce Veli Küçük’ün adamı olarak
gündeme gelmişti.
Susurluk hükümlüsü Sedat Bucak’ın adamına Jandarma İstihbarat
kimliği verdiği iddia edildi. Ancak gazetelerde yayımlanmış
fotoğrafı bulunmayan Tanfer’in ‘dolandırıcılık kariyeri’
Ergenekon dosyasının belgelerinden sızdı.
GİZEMLİ BOND ÇANTA
Tanfer, 1954 Manisa Salihli doğumlu. Babası bölgenin saygın
avukatlarından. Çevresindekiler onu şık giyimli ve bakımlı biri
olarak tarif ediliyor ancak en bilinen özelliği yanından ayırmadığı
bond çantası.
İçinde ‘gizli’ ibareli evrak desteleri olan çantayı Tanfer kimseye göstermiyor, kendisine istihbaratçı izlenimi vermek için kullanıyordu. B
u izlenimi pekiştirmek içinse JİT ya da JİTEM’in yanısıra çok
sayıda sahte kimliği göstermekte çekinmiyordu.
VELİ KÜÇÜK ONU ASKERLERİN İÇİNE SOKTU
Yalçın Tanfer’in ‘askerlerin’ dünyasına girmesi
Manisa Kırkağaç’ta bölük komutanı olduğu dönemde emekli Tuğgeneral
Veli Küçük’le tanışmasıyla başladı. İddialara göre Küçük onu bir
dönem istihbarat elemanı olarak kullandı. Bu da Tanfer’e
dolandırıcılıkta kullanacağı büyük bir kapı açtı.
1996’da Veli Küçük, Yalçın Tanfer’i ‘Devlete çok yararlı
bilgiler verir’ diyerek Manisa’da görev yapan Tuğgeneral İsmail
Evci’yle tanıştırdı.
Tanfer, Tuğgeneral Evci’yle ilişkisini sıkı tutuyordu. Evci’nin oğlunun Kıbrıs’taki Doğu Akdeniz Üniversitesi’ne girebilmesi için devreye girip, Evci’yi KKTC Başkanı Derviş Eroğlu olduğunu söylediği bir kişiyle telefonla görüştürdü.
Tanfer kendisini o kadar etkili göstermişti ki Evci,
bazı astsubaylara ait dava dosyasını Tanfer’e vererek, kararın
Yargıtay’dan bozulmasını bile istemişti.
Tanfer’in foyası ortaya çıktıktan sonra ifade veren Evci, arkadaşı
Veli Küçük vasıtasıyla tanıştığı için hiç araştırma yapmadığını ve
hatta Tanfer’i Genelkurmay Başkanı’nın özel adamı sandığını
anlattı. Vücudundaki yaraları gösterip, Suriye’de çatıştığını
söylemesiyle Evci’nin Tanfer’e duyduğu saygı ve sevgisi
artmıştı.
Haziran 2003’te Yalçın Tanfer, Şanlıurfa’da kendine yeni kurbanlar
buldu. Karakeçili aşireti içinde kan davalı iki aileyi barıştırmayı
vaat edip, dolandıracaktı.
Tuğgeneral Evci’nin aracılığıyla Şanlıurfa İl Jandarma Komutanı
Erdal Sarızeybek’le tanıştı. Tuğgeneral Evci, Sarızeybek’i arayarak
Tanfer için şöyle dedi: “Kırkağaç’tan tanıyorum, en büyük
komutanımızın (Genelkurmay Başkanımız) adamı, Kuzey Irak’a girip
çıkıyor.”
Yalçın Tanfer, bu referansla Sarızeybek’in yanına gitti ve kan
davasını bitirebileceğini söyledi. Karşısındaki askeri etkilemek
için Şanlıurfa’yla ilgili bazı istihbarat notlarını verdi.
Çantasındaki gizli belgeleri görmesini sağladı. Sarızeybek’se iki
aileyi barıştırma yardımını kabul ederken, bu başarının kendi
hanesine yazılacağını düşünüyordu.
ASKERLİK YAPMAMIŞ KOMUTAN
Tanfer, daha sonra Şanlıurfa İl Jandarma Komutanlığı Sosyal
Tesisleri’ne yerleşti. Komutanların ağırlandığı, ‘Şeref
Salonu’nda yemek yiyor, kendisine protokol garsonu hizmet ediyordu.
Askerliğini bile yapmamış olan Tanfer’e ‘Komutanım’ diye hitap
ediliyordu. Belindeki silahı Doğan Güreş’in verdiğini
söyleyip, Sarızeybek’in tayinini de kendisinin çıkardığı
masallarını anlatıyordu. Gizemli çantası ve sahte kimlikleri de hep
yanındaydı.
BEN DERİN DEVLETİM
Tanfer için kan davasını bitirme sözünü verdiği ‘Karakeçililer’
aşiretini ağına düşürmesi artık çok kolaydı. Taraflardan biri olan
Mehmet Emin Hışmanoğlu ve çevresine kendisini Genelkurmay
Başkanı’na bağlı istihbaratçı olarak tanıttı.
Hışmanoğlu’nu Jandarma Sosyal Tesisleri’ndeki şeref salonunda ağırlayıp, Sarızeybek’in yanına Hışmanoğlu’yla birlikte gidiyordu. Bir ziyaret sırasında Tanfer, Kuzey Irak’ta yer altı teşkilatı kuracağından bahsedip, “Ben derin devletim” demişti.
Kan davasını barıştırmak için köye gittiklerinde yaşananları
görgü tanıkları daha sonra şöyle anlattı: “Tanfer,
Sarızeybek’e kırk yıllık ahbap gibi sarıldı, elini omzuna attı.
Albay’ın sırtına vurarak, ‘Komutanım bu işi çözecek’
dedi.”
İSTİHBARAT BİNASINA YARDIM
Bu samiyeti görenler onun dolandırıcı olduğunu düşünmedi
bile. Tanfer artık hamlelerine başlıyordu. Hışmanoğlu’na
“Gaziantep’te inşaa ettirdiğim istihbarat binası için
paraya ihtiyacım var” dedi. Önce 20, sonra 26 milyar
lirasını aldı.
Hışmanoğlu herkese onun Genelkurmay’ın özel istihbaratçısı, Korgeneral olduğunu söylüyordu.
Ancak birşeyler ters gitti ve kan davası bitmedi.
Ayrıca Tanfer kendisini istihbarat elemanı olarak tanıtıp, üç
kişiden ‘devlet adına’ bilgisayar istemişti. İki bilgisayarı
Gaziantep’teki İstihbarat merkezi birini ise Diyarbakır DGM için
aldığını söyledi. Ancak bilgisayarlar direkt Manisa’daki evine
gitmişti.
DOLANDIRDI, YAKALANDI, KAÇTI
Komutan Erdal Sarızeybek, aşiretler barıştırılamayınca
Tanfer’e kızdı. İfadesine göre Erdal Sarızeybek, bilgisayar
sorgulaması yaparak Tanfer’in uyuşturucu ve dolandırıcılıktan
sabıkalı olduğunu öğrendi. Veli Küçük’ü arayıp, durumu
söyledi. Küçük, telefonda Tanfer adını duyunca kızarak,
“Şerefsiz adamın teki” dedi. Daha sonra aradığı
Korgeneral Nurettin Çakır ise “O ahlaksız oraya da mı
geldi” dedi.
Tanfer’se 11 Eylül 2003’te Urfa’dan ayrılıp, kayıplara karışmıştı
bile. Ancak kaçışı uzun sürmedi. Urfa’dan görevlendirilen
jandarmalar Tanfer’i memleketinde gözaltına alındı.
Urfa yolunda mola verildiğı sırada firar etti. Kısa süre sonra
Manisa’da tekrar yakalandı ve hakim karşısına çıkarıldı.
Yalçın Tanfer, duruşmadaki savunmasında suçlamaları kabul etmedi.
Mehmet Emin Hışmanoğlu’nun hesabına yatırdığı 46 milyar lirayı,
“Birlikte Kuzey Irak’a gübre satıp karşılığında hurda
alacaktık. Bu iş olmadı. Hesabıma yatırdığı paralar daha önce ona
verdiğim paraların geri ödenmesidir” diye açıkladı.
Ancak bu savunma onu kurtarmadı. Dokuz yıl altı ay hapis ve
yaklaşık 75 milyar TL para cezasına çarptırıldı. Cezaevine konuldu.
2007’de cezaevinden çıktı.
TAYİNİMİ O YAPTIRDI SANIYORDUM
Yalçın Tanfer, tutuklandıktan sonra cezaevinde de rahat durmadı.
Jandarma Genel Komutanlığı’na yazdığı mektupta, Erdal Sarızeybek’in
dönemin Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur için, “Bak
ben ne işlerle uğraşıyorum, bizim genel komutan çiçek ve ağaç
işleriyle uğraşıyor. Jandarmalığı bilmez” dediğini,
Tuğgeneral Nurettin Çakır içinse “Paşanın hanımı ressamdır. Bizim
yalaka subaylara resim satar” dediğini iddia etti.
Bunun üzerine idari soruşturma açıldı. Bu sırada Tanfer’in
komutanları nasıl kandırdığı ortaya çıktı.
Dönemin Şırnak Tugay Komutanı Tuğgeneral İsmail Evci, Tanfer’le
ilgili şunları söyledi: “Onu Generalkurmay Başkanı’nı
tanıyan, yoğun bir şekilde çalışan, her yere girip çıkan, vatanını
milettini seven biri olarak görüyordum.”
Hakkında soruşturma açılan Albay Sarızeybek için hazırlanan evrakta
şu değerlendirme vardı: “Genelkurmay Başkanı’nın özel istihbarat
temsilcisi olduğu, Genelkurmay Başkanı’nın makam odasından
asansörle inilen bir odada çalışmalar yaptığı, Genelkurmay
Başkanı’nın özel emriyle Kuzey Irak’a ve Bağdat’a gidip geldiği,
kendisini Şanlıurfa’ya bizzat kendisinin tayin ettirdiği,
Tuğgeneral Evci’nin görev süresinin bir yıl daha uzatılmasını
kendisinin sağladığı’ anlamındaki sözlerine Tuğgeneral İsmail
Evci’nin kendisine şahsın Genelkurmay Başkanı’nın adamıdır’ demesi
sebebiyle inandığını ifade etmektedir.”
Ancak soruşturma sonundaki rapora göre Albay Sarızeybek Tanfer’in
bir dolandırıcı olduğunu biliyordu. Erdal Sarızeybek, Yalçın
Tanfer’in dolandırıcı olduğunu daha sonra öğrendiğini söyleyerek
kendini savundu.