Genelkurmay ve Başbakan suç işledi
Abone olBDP Mersin milletvekili Ertuğrul Kürkçü Uludere raporunu kabul edilmesini ve İmralı sürecini İnternethaber'e değerlendirdi.
NESRİN
YILMAZ/İNTERNETHABER-ANKARA- Dün Meclis
İnsan Hakları Komisyonu'nda kabul edilen Uludere raporunu sert bir
dille eleştiren Ertuğrul Kürkçü raporu neden kabul etmediğini,
raporun eksiklerini ve Uludere'de yaşananları İnternethaber'e
anlattı.
İmralı sürecinde CHP'nin eksikliğini
hissettiğini de söyleyen Kürkçü, sürece ilişkin ayrıntıları
bizlerle paylaştı.
Uludere raporu kabul edildi ama itirazınız var.
Elinizde nasıl bilgiler var ki itiraz ediyorsunuz, vur emrini veren
kişi kim olabilir?
ELİMİZDE SOMUT DELİLLER
VAR
"Rapor, eldeki kanıtları dahi yeterince yorumlamıyor, ikincisi
de kanıt elde etmek için uğraşılmadı. Bizim en önemli itirazımız o.
Komisyonlar başkan eksenli gidiyor, komisyon başkanı sonuç olarak
burada hakikatin ortaya çıkması için gerekli adımların atılmasına
gönüllü olmadı. Örneğin Genel Kurmay Başkanı'nın dinlenmesi ve
Genel Kurmay Karargahından bu süreci izlemiş olan yetkililerin
çağrılması, bunların bu insansız hava aracı görüntülerini neye göre
ve nasıl dedeğerlendirdiklerinin sorgulanması gibi konular çok
önemliydi. Bununla ilgili bir insaiyatif alınmadı. Fakat bizim
elimizde hakikaten çok somut bir kanıt var, Genel Kurmay
Başkanı'nın kendi itirafı, 29 Aralık günü Genel Kurmay Başkanlığı
imzasıyla yayınlanan bildiride, birincisi bu harekatın sınırötesi
harekat tezkeresine dayanılarak gerçekleştirildiği söylendi,
ikincisi yapılan izlemeler ve değerlendirmeler sonrasındahedeflerin
ateş altına alınması gerektiği açıklandı."
"Genelkurmay başka ne desin? Ben bu insanları gözetledim, karar verdim ve öldürdüm diyor.Burada geriye bir tek şey kalıyor, o insanların köylüler olduğunu yada olmadığını biliyor muydu? Genelkurmay İnsan Hakları Komisyonu'na gönderdiği yazıda, bu hedeftekilerin köylü mü kaçakçı mı olduğunun ayırt edilmesi mümkün olmamıştır diyor, ayırt edilmesi mümkün olmadıysa niye öldürüyorsun insanları? Bu soruların sorulması halinde ortada bir ayrım gözetmeksizin öldürmek kastıyla hedef olarak ateş etme fiilinin gerçekleştiğini tespit etmiş olması gerekirdi.Oysa iki şey yaptı, birincisi kasıt yoktur, ikincisi sorumlu yoktur. Bu kadarı çok fazla. Bu bir iç güvenli harekatıysa orada jet uçağın ne işi var ve neden sınırötesinde yapılıyor, dış güvenlik harekatıysa neden uluslararası savaş kurallarına uyulmuyor. Sorular çoğaldıkça problemin büyüdüğü görülüyor."
"Genelkurmay başka ne desin? Ben bu insanları gözetledim, karar verdim ve öldürdüm diyor.Burada geriye bir tek şey kalıyor, o insanların köylüler olduğunu yada olmadığını biliyor muydu? Genelkurmay İnsan Hakları Komisyonu'na gönderdiği yazıda, bu hedeftekilerin köylü mü kaçakçı mı olduğunun ayırt edilmesi mümkün olmamıştır diyor, ayırt edilmesi mümkün olmadıysa niye öldürüyorsun insanları? Bu soruların sorulması halinde ortada bir ayrım gözetmeksizin öldürmek kastıyla hedef olarak ateş etme fiilinin gerçekleştiğini tespit etmiş olması gerekirdi.Oysa iki şey yaptı, birincisi kasıt yoktur, ikincisi sorumlu yoktur. Bu kadarı çok fazla. Bu bir iç güvenli harekatıysa orada jet uçağın ne işi var ve neden sınırötesinde yapılıyor, dış güvenlik harekatıysa neden uluslararası savaş kurallarına uyulmuyor. Sorular çoğaldıkça problemin büyüdüğü görülüyor."
Ne olacak peki bundan sonra?
DAĞ FARE
DOĞURDU
"Meclis usüllerine göre bunun Meclis tarafından onanması ya da
onanmaması ya da bunun hakkında bir üst merciye itiraz diye bir
durum yok, çünkü bu bir yargısal karar değil, bu bir inceleme
komisyonu kararı. Komisyon bunu inceledikten sonra "inceledim, öyle
anladım" demiş oluyor. Bunu meclise bildirecek, mecliste bunun
etrafında bir tartışma döner tabi ama meclisteki tartışa bu kabul
yada reddi ile ilgili kararın değişmesi değil de bilgi amaçlı bir
sunum olur. Bence, bu düzlemde komisyon dolayısıyla yapılacak
işlerin sonuna geldik. Ancak biz ya da başka partiler araştırma ve
soru önergeleriyle takip ederiz. Bence bu konu hergün meclis
gündeminde konuşulacak. Çünkü hergün en az 2 dakika konuşmma
süremiz var, bence biz hergün iki dakika bu konuyu konuşabiliriz.
Ama daha önemlisi, yargı kolu. Diyarbakır özel yetkili ağır ceza
mahkemesi bir soruşturma yürütüyor, fakat bugüne kadar kimseyi
ifadeye çağırmadığı gibi, iddianame de hazırlamadı. Komisyon
başkanı bu raporu mahkemeye de göndereceğiz diyor. Ama hakim ben
olsam, derim ki; "Meclisin bir kanaati olmadığına göre, onu
hesaba katmam gerekmez, soruşturmama devam ederim" Yani
soruşturmayı hayatını kaybedenler yönünden olumlu olarak
etkileyebilecek bir sonuç ortaya koymuyor rapor."
"Sadece kimi kusurlara işaret eder gibi yapıyor. Meclsi mahkemeye kanıtlarla gitmiş olsaydı daha iyi olurdu. Belki bizim muhalefet şerhlerimiz yargıcın ya da savcının dikkatini çekebilir ama ben bir sonuç görmüyorum. O yüzden mahkemenin hızlandırılması yönünde aileler başvurabilirler, yargısal sürecin hızlandırılması için Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun nezdinde harekete geçilebilir, çeşitli tazminat ve ceza davaları açılabilir, dolayısıyla bu davayı görecek bir mahkeme sonunda buluruz, burada olmazsa Uluslararası bir mahkeme buluruz. Sonuçta kabul edilecek bir şey değil. İktidar yanlısı kalemler de bu rapordan hiçbir sonuç çıkmadığını, dağın fare doğurduğunu söylediler. Bir an önce kapatılması ve örtbas edilmesi için rapor bir an önce kabul edildi. AKP yöneticileri ve buradaki vekiller bunun konuşulmasının olmasından daha kötü olduğunu düşünüyorlar ve dolayısıyla bu konuşmaya son vermiş oldular kendilerince ama bence çok daha fazla konuşulacak. Bugün aileler meclisin önündeydiler haklı olarak."
"Sadece kimi kusurlara işaret eder gibi yapıyor. Meclsi mahkemeye kanıtlarla gitmiş olsaydı daha iyi olurdu. Belki bizim muhalefet şerhlerimiz yargıcın ya da savcının dikkatini çekebilir ama ben bir sonuç görmüyorum. O yüzden mahkemenin hızlandırılması yönünde aileler başvurabilirler, yargısal sürecin hızlandırılması için Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun nezdinde harekete geçilebilir, çeşitli tazminat ve ceza davaları açılabilir, dolayısıyla bu davayı görecek bir mahkeme sonunda buluruz, burada olmazsa Uluslararası bir mahkeme buluruz. Sonuçta kabul edilecek bir şey değil. İktidar yanlısı kalemler de bu rapordan hiçbir sonuç çıkmadığını, dağın fare doğurduğunu söylediler. Bir an önce kapatılması ve örtbas edilmesi için rapor bir an önce kabul edildi. AKP yöneticileri ve buradaki vekiller bunun konuşulmasının olmasından daha kötü olduğunu düşünüyorlar ve dolayısıyla bu konuşmaya son vermiş oldular kendilerince ama bence çok daha fazla konuşulacak. Bugün aileler meclisin önündeydiler haklı olarak."
Aileler tazminatı kabul etmiyorlar, özür
bekliyorlar ama devletin de özür dilemeye niyeti yok gibi, sizce
özür dileyecekler mi?
GENELKURMAY YÜZDE YÜZ
SUÇLU
"Ben de baktım o görüntülere ve anlayacağımı anladım, onların
da oradakilerin köylüler olduğunu anlaması gerekiyordu. Bu olayda
Genelkurmay Başkanı'nın ben yüzde yüz suçlu olduğu kanaatindeyim
ama Başbakan ile Genelkurmay Başkanı arasında kurulmış yeni bir
denge var, asker hükumet dengesi.
Dengeyi mi bozmak istemiyorlar?
"Başbakan bu dengenin sarsılmasını istemiyor. Ben Başbakanın olayı başından sona izlediğini bu kararı şahsen verdiğini düşünmüyorum ama ondan rıza almak için aramış olabileceklerini, kendisinin de rıza göstermiş olabileceğini düşünüyorum. O zaman Roboski bombalarının ikincisi de Başbakanın üzerine düşüyor. Bütün bunlar kabul edildiğinde zaten kırılgan asker hükumet dengesi yerinden oynayacak diye Başbakanın yüreği ağzına geliyor. Bence bu yüzden özür dilemiyorlar, çnkü özür dilediklerinde askerin üzüleceğini düşünüyorlar. Askeri üzmeyelim halkı üzelim."
Dengeyi mi bozmak istemiyorlar?
"Başbakan bu dengenin sarsılmasını istemiyor. Ben Başbakanın olayı başından sona izlediğini bu kararı şahsen verdiğini düşünmüyorum ama ondan rıza almak için aramış olabileceklerini, kendisinin de rıza göstermiş olabileceğini düşünüyorum. O zaman Roboski bombalarının ikincisi de Başbakanın üzerine düşüyor. Bütün bunlar kabul edildiğinde zaten kırılgan asker hükumet dengesi yerinden oynayacak diye Başbakanın yüreği ağzına geliyor. Bence bu yüzden özür dilemiyorlar, çnkü özür dilediklerinde askerin üzüleceğini düşünüyorlar. Askeri üzmeyelim halkı üzelim."
Geçtiğimiz hafta Mavi Marmara Baskını'ndan dolayı
İsrail bizden özür diledi, siz özür dilenmesini bekliyor musunuz,
beklemiyor musunuz?
ARKASINDA SİYASİ KARAR
VAR
"İsrail, sadece özür dilemedi, Türkiye'ye özrün şartlarını da
dikte etti. Yani, hükumet burada bir özür aldı ama bunun
karşılığında da kendi iddialarının bir bölümünden vazgeçti. Demek
ki bir diplomasiye niyetiniz varsa bunun yolu bulunuyor. Pekala
hükumet, köylülere yaklaşabilir ve onlarla görüşebilirdi. Kendinin
kabul edebileceği bir özür biçimini onlarla tartışabilirdi. Bu hiç
zor değildi ve o insanlar hakikaten sadece "özür diliyorum"
cümlesini bile duymaya razıydılar ama Başbakan, eşini oraya
gönderip gözyaşlarını göstermenin kendi eylemini telafi edeceğini
düşündü ve yanıldı. Bence, bu özrün dilenmemesinin bir şeyle daha
ilgisi var, Türk Devlet geleneğinde özür dilemek yok. Başbakan
Dersim Katliamı için bir kere özür diledi ama CHP'yi üzecek bir
şeydi. Bür bütün olarak devletin işlemiş olduğu tek katliam Dersim
değil ki, işte Uludere katliamı, çok taze önümüzde duruyor.
Hükumetin hep kendine yontmaya çok meraklı olduğunu söyleyebilirim,
bir özür dileneceğini sanmıyorum, özür dileyecek olan bu raporu
geri çekmeliydi. Aslında komisyondaki AKP'lilerin tüm bu
eleştiriler karşısında sarsıldıklarını gördüm, yani arsızca bir
karşıtlaşma içerisinde değillerdi çok alttan aldılar bunun sebebi
belli fakat bütün bunlara rağmen geri adım atmadılar. Bunun
arkasında siyasi karar var diye düşünüyorum. Bu siyasi karar
birdaha özür dilemez. Ayrıca özür dilerlerse, bu özür, müzakere
sürecinin gölgesinde kalır diye düşünüyorlar. Ama köylüler
"Barışın yolu roboskiden geçer" diyorlar, bu çok
doğru.
Parlamentoda çözüm sürecine destek veren iki parti
var CHP temkinli yaklaşıyor, MHP başından beri itiraz ediyor, CHP
haklı değil mi, ne görüşüldüğünü bilmeden neden destek
versin?
CHP ÇÖZÜM ARZULUYOR
MU?
"Bir kere şuna bakmak lazım, CHP hakikaten çözüm arzuluyor mu,
öyle olsa bence sürece başka yönlerden yaklaşması gerekir, sadece
şüphelerini ortaya koyarak değil. Bu çatışmanın durması için bir
gayret içerisinde olduğunu görmek gerekiyor. Benim için kabul
edilemez çirkinlikte bir şey yaptı CHP. 21 Mart günü CHP Genel
Merkezi'ne bir bayrak astılar. Bu nasıl bir şey, böyle bir çözüm
anlayışı olabilir mi, bu bir etnik iddiayı sürdürmede ısrar
anlamına geliyor. CHP'nin ileri sürdüğü itirazların şeklen doğru
olduğunu düşünüyorum, Meclisten geçmesi gerekir çözüm sürecinin
kabul ediyorum. CHP'nin bunun için BDP ile bir çözüm arayışında
olmaması bana çok garip geliyor. Çatışmayı Başbakanla çözmeyecekse
CHP, BDP çatışmanın bir tarafında duranların ruh hallerini,
iddialarını taleplerini paylaşıyorsa BDP ile bir çözüm ortaklığı
araması gerekir.
BDP'nin CHP'den böyle bir talebi oldu
mu?
CHP'YE İHTİYACIMIZ
VAR
Ben, bunu sürekli söylüyorum, yazıyorum. CHP'nin bu süreçle
kendisini test etmesi ve sürece yardımcı olması gerektiğini
düşünüyorum. Çünkü BDP niye bir muhafazakar doktrinler, islami
yönelişler içerisindeki bir güçle başbaşa kalalım. Bu sürecin ne
kadar çok ortağı paydaşı çoğalırsa bence o kadar anlamlı bir sonuç
doğar. Ama AKP, kısmen CHP'yi dışarıda bırakmayı düşünüyor ama
yüzde yüz de değil. AKP'nin de bu konuda ihtiyaçları var, çözüm
tabanının genişlemesi açısından. O nedenle ben CHP'nin kurucu bir
rol oynamasına ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Bizim CHP'yi
sürece dahil etmek konusunda yeterince gayretli olmadığımızı kabul
ediyorum. CHP'nin bütün denemelere bugüne kadar olumsuz cevap
vermesiyle de ilgili. Ama bu çok yeni bir durum, mutlaka CHP bu
süreçte yapıcı kurucu bir rol oynamalıdır."
MHP'nin tavrını nasıl
değerlendiriyorsunuz?
MHP OLMASA DA
OLUR
"MHP bu süreçte yapıcı bir rol almasa da olur. Çünkü MHP,
kendi kitlesini öylesine doktrine etmiş durumda ki şimdi ister
istemez onun önünde sürükleniyor. Ama CHP için bu tamamen doğru
değil, özellikle Kılıçdaroğlu döneminde."
Çözüm olacağına inanıyor
musunuz?
"Gayret ile koruk helva olur."
Başbakan pazarlık yok diyor, kamuoyunun buna
inandığı söylenemez, 35 yıldır kan dökenler hiçbir şey almadan
silahını bırakmaz diye düşünüyorlar, BDP ise bu konuda hiç açıklama
yapmıyor, bir pazarlık var mı?
BAŞBAKAN EŞBAŞKANLARIN YÜZÜNÜ BİLE
GÖRMEK İSTEMİYOR
"Ben pazarlık olup olmadığını inanın bilmiyorum ama bizim
Eşbaşkanlarımız bir pazarlık yapmıyorlar. Çünkü zaten Başbakan
onların yüzünü bile görmek istemiyor. Ama İmralı'da Öcalan
görüşmelere başlamadan önce bir dizi görüşme yapıldığı biliniyor
bunları Öcalan da söyledi zaten. Öcalan'ın öngörüsü, çatışmasızlık,
silahsız bir dönem ve demokratik reformların gerçekleşmesi. Bu
çerçeve içerisinde Kürtlerin hak taleplerinin ve iddialarının yeni
Anayasal çerçeveye uygun olarak sürdürülmesi. Şimdi bu aslında
Kopenhag kriterlerine uyum kadar bilinen bir şey. Öcalan bunlara
uyacağını kendi kendine taahhüt ediyor. Ben anlıyorum ki hükumet bu
taahhüde innaıyor ama bunu açıkça söylemek istemiyor. Bunun dışında
bir pazarlık olduğuna inanmıyorum."
Süreçte BDP ve AKP'nin isteği geçmişte yaşananları
unutup geleceğe bakmak, peki neden BDP ve AKP sürekli askerlerin
geçmişte yaptığı hataları tekrar tekrar anlatıyorlar, demokrasi
adına bu bir çelişki değil mi?
YÜZLEŞMEK LAZIM
"Bu doğru ama tek hamlede olan bir şey değil. Önce yüzleşip
sonra unutacağız. Dünyanın her yerinde böyle oldu. Bir bilanço
çıkarılması lazım, mezarı olmayan binlerce insan var, nerede olduğu
bilinmeyen kayıplar var. İnsanlığa karşı işlenmiş suçlar var.
Dolayısıyla bunları birbirinden ayıklamak, sıradan unsurları olayın
dışına çıkarmak gerekir. İnsanlığa karşı suç olan herşeyin
yargılanmasını sağlamak ve ondan sonra da hepsini unutup bunun
üzerinden bir af geçirmek gerekiyor. Benim aklımdaki sıra
böyle."
BİZ AKİL KADINLAR OLMASINI
İSTİYORUZ
Bu işi "akil adamlar" denen bir grup insanın
çözmesi bekleniyor, ne düşünüyorsunuz, akil adamlar için
önerebileceğiniz bir isim var mı?
"Selahattin Demirtaş geçen grup toplantısında bir şey söyledi,
ona katılıyorum. Biz komisyonun akil kadınlar komisyonu olmasını
istiyoruz herşeyden önce. Çünkü adam kelimesi erkeklikle çok ilgili
bir şey. Kadın devrimi karşısında BDP'nin boynu kıldan incedir.
Samimi olarak söylemek gerekirse bir isim düşünmedim. Akil insanın
BDP'li yada devrimci olmaması gerekiyor galiba yeni standartlara
göre. Benim çok iyi takip ve taktir ettiğim, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi yargıçlığından beri aklını beğendiğim Rıza Türmen var.
Rıza Bey gibi insanlar kadın ya da erkekler olabilir.