Genel Yayın Yönetmeninin kara kaplı defterinden bir sayfa

30 Ekim 2007 günü Ankara”da uçaktan indim. Aydın Doğan’ın asistanı Arzu Karakadıoğlu aradı ve “Patronu bağlıyorum” dedi.

Ertuğrul Özkök Sozozkok@gmail.com

Aydın Bey, o gün İlter Türkmen’in yazısı okumuş. 

İlter Bey Artık yaşlandığını, yakında çok sevdiği gazete yazarlığını da bırakacağını’ yazmış.

Nedense o cümle gözümden kaçmış.

Aydın Bey bana işte o cümleyi soruyordu.

Sorduğu an içim cız etti. İlter Bey’in yazmayacağı o köşeyi gözümün önüne bile getirmek istemedim.

Bana en büyük çelişkiyi yaşatan insanlardan biri
Hayatımın en çarpıcı çelişkilerinden birini İlter Bey konusunda yaşadım.

Bu da 12 Eylül askeri yönetim döneminde oldu.

Bülent Ecevit’in “Arayış” dergisini çıkaran ekip içinde çalışıyordum.

Bir yandan, askeri darbe sayesinde  ‘hayatım kurtuldu’ diye seviniyordum, bir yandan da askeri yönetimi eleştiren bir dergide çalışıyordum.

İlter Bey işte o günlerde aklıma takılmaya başladı.

Yurtdışında bazı solcular bizi attırmaya çalışırken
Yurt dışında bazı solcular Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nden atılması için her kapıyı çalıyordu.

İlter Bey ise askeri yönetimin dışışleri bakanı olarak olağanüstü bir maharetle Türk diplomasisini yönetiyor, Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nden çıkartılmasını önlemeye çalışıyordu.

Bir tek bu hizmeti bile İlter Bey’i Türkiye’nin en büyük Devlet insanlarından biri yapmaya yeterdi.

Diplomasi gerçekten bir sanat mıdır? Eğer öyleyse, İlter Türkmen gerçek bir virtüözdü. 

Siyasi tarih dersinde aldığım 10 notun öğrettiği
Basın Yayın Yüksek Okulu’ndan okurken rahmetli hocam Prof. Dr. Fahir Armaoğlu bana “Siyasi Tarih” dersini çok sevdirmişti.

Mülkiye tarihinde ondan 10 tam not alan öğrenci sayısının çok az olduğu söylenirdi.

Kafama koymuş tum ve 700 sayfalık  kitabı defalarca okuyarak 10 almıştım.

Fahir Armaoğlu hocamdan aldığı o 10 notu hala bir gurur madalyası olarak taşıyorum.

Onun kitabında, 19’uncu Yüzyılda siyasetçilerin, diplomatların dünyayı nasıl etkilediklerini örnekleriyle okumuştum.

İlter Bey de o büyük diplomatlardan biriydi.

Statükoyu korumak da bazen şerefli bir iştir
Bugün düşünüyorum.

İlter Türkmen kimdir?

Emekli bir eski diplomat…

Sadece bunu söylerseniz hem ona, hem de bıraktığı izlere çok haksızlık edersiniz. 

Benim gözümde İlter Türkmen, siyaseti, diplomasiyi ve uluslararası ilişkileri şahsında toplamış büyük bir düşünürdü.

Paradigmayı kırmak, statükoyu bozmak bazen insanlığın ve devletlerin hayatında çok olumlu rol oynar.

Bazen de bu olumlu misyonu  statükoyu korumak yerine getirebilir.

İlter Bey benim gözümde işte bu insandı. 

Fırtınalı, kasırgalı günlerde ülkemizi salim limanlarda  tutan, büyük kaptanlardan biriydi.

Orta Doğu şeytan üçgeninde Türkiye'ye korumak görevi
Bugün Türkiye geride bıraktığı askeri yönetimlere rağmen, Orta Doğu’nun şeytan üçgenlerine rağmen Avrupa Birliği ile ilişkilerini hala sürdürebiliyorsa eğer,  İlter Türkmen gibi insanların bunda çok ama çok büyük rolü olmuştur.

Kara kaplı defterden sağ ve sol omuz notları
Her genel yayın yönetmeninin kara kaplı bir defteri vardır.

Hepsi itiraf edemez ama hepsinin bu defterlerinde utanç sayfaları da vardır.

Mutlaka vardır.

Ama gurur duyacağı sayfaları da vardır.

Sol ve sağ omuzlara yazılan günah ve sevaplar gibidir bu sayfalar.

Onun başarısı gurur duyacağı sayfaların sayısı ile ölçülür.

Benim kara kaplı defterimin gurur sayfalarından birinde İlter Türkmen adı yazılıdır.

Sedat Ergin’in önerisi ve girişi ile onun Hürriyet’te yazı yazmaya başlamasıdır o sayfa…

Hürriyet'te kaç yılda kaç yazı yazdı
İlter Türkmen’i Perşembe günü kaybettik.

İlter Bey Hürriyet’te 10 yıl boyunca 783 yazısı yayınlandı.

O yazılar aynı zamanda bir diplomasi tarihi antolojisidir.

Bugün olsa o dilekçeye ne cevap verirdim
O gün Aydın Bey’in telefonda bana sorduğu cümle, adeta onun köşeden ayrılma dilekçesiydi.

Bugün onun arkasından geriye bakıyorum ve gördüğüm şu.

Ne kadar yorgun olursa olsun o dilekçeyi kabul etmemeliymişim.

Çünkü Türkiye’nin bu makul akla, vatanseverliğe her zaman daha fazla ihtiyacı olduğu günler yaşıyoruz..

Hele hele şu günler…

Çünkü bu ihtiyacın ne olduğunu bugün çok daha da net görüyorum…

Ama ne yazık ki artık söyleyebileceğim tek şey var.

Nur içinde yatsın.

Bu ülke onun gibi insanlara çok şey borçlu…

***

NOT: Bu yazının bir bölümü, 2007 yılında Milliyet Gazetesinde onun için hazırlanan bir  ekte yer almıştı.