Genel Müdür'den olay açıklamalar
Abone olAhmet Kacar'ın, görevinden istifa eden Engin Akçakoca ve BDDK ile ilgili ilginç tespitleri var.
Vakıfbank Genel Müdürü Ahmet Kacar, Engin Akçakoca’nın istifası
ve BDDK’nın durumu hakkında İnternethaber Ankara Temsilcisi Nesrin
Yanık Çorakbaş’a ilginç açıklamalarda bulundu… Vakıfbank, yeni
kampanyasıyla kendini yeniliyor Ana haber bülteninde kameralara
takılan ve çocukluklarını yaşamaları mümkün olmayan sefalet
içindeki dünyalarında, yalnızca varolabilmek için suça itilen o
güzel gözlü çocukları izlerken, Nilüfer’in yumuşak ve etkileyici
sesi eşliğinde ekranlarda dönmeye başlayan bir reklam filminin
mesajı dikkatimi çekiyor: “Gelin, bugün hem kendi çocuğunuz, hem de
tüm sokak çocukları için iyi bir şey yapın, Vakıfbank İlkadım
Yatırım Fonu’na katılın…” İnternethaber ve onun yakında
öğreneceğiniz yeni yayını adına görüştüğüm Vakıfbank Genel Müdürü
Ahmet Kacar’den, izler izlemez etkilendiğim bu reklam filminin,
bankanın yeni ürünleriyle ilgili başlattığı reklam kampanyasının
ilk ayağı olduğunu öğreniyorum. Öyle görünüyor ki, önümüzdeki
günlerde farklı mecralarda yayımlanacak Vakıfbank reklamlarıyla sık
sık karşılaşacağız. Ahmet Kacer, geçtiğimiz Şubat ayında Vakıfbank
Yönetim Kurulu Başkanlığına getirildiğinde, diğer kamu bankaları
gibi Vakıfbank da oldukça zor günler geçiriyordu. Bankanın batık
kredi miktarı 1.1 katrilyonu bulmuş, bankayla ilgili yolsuzluk
haberleri manşetlerden inmez olmuştu. Böyle bir ortamda yönetimi
devralan Ahmet Kacar, bankayı yakından tanıyor olmasının avantajını
iyi kullandı ve kısa sürede bankanın yıkılan imajını doğrultmayı
başardı. Hakkını teslim etmek gerekir ki, zor kararlara imza
atabilecek ve attığı imzaların arkasında da kararlılıkla
durabilecek yetenekte bir bankacı Ahmet Kacar. Bunun son örneğini,
Doğan Grubunun borçlarının yeniden yapılandırılmasıyla ilgili
verdiği kararla gösterdi. Kamuoyu olarak Tayyip Erdoğan hükümetinin
Aydın Doğan’a kıyak çektiğini düşünüyorduk ama, işin aslının öyle
olmadığını, son tahlilde bu işten kazançlı çıkanın Vakıfbank
olduğunu sonradan örendik. Vakıfbank Yönetim Kurulu Başkanı ve
Genel Müdürü Ahmet Kacar’ın sorularıma verdiği yanıtları, ben son
derece samimi buldum. Bakalım siz ne düşüneceksiniz!.. BDDK’nın
teknolojisi bankaları denetlemeye yetmiyor.. Biliyorsunuz, son
günlerde Engin Akçakoca’nın istifası ve ardından BDDK’da meydana
gelen gelişmeler konuşuluyor. Bu istifayı siz nasıl
yorumluyorsunuz? BDDK, Türk bankacılık sektöründe gerçekten ihtiyaç
duyulan ve önemli oranda katkı sağlayan bir kurum. BDDK, bankaların
denetiminde, bankaların izlenmesinde ve gelişmesinde önemli rolü
olan, bize göre bağımsız bir kurumumuz. Bu kurumun faydalarını
yadsımak mümkün değil. Kesinlikle sektöre olumlu katkıları olan bir
kurum. BDDK’nın yıpranmasında en önemli sorunlardan birisi,
devlette ve kurulda bana göre teknoloji eksiklikleri var. Çünkü
günümüz artık çok hızlı. Bankalar, şu anda en iyi, en gelişmiş
teknolojiyi kullanan müesseseler. BDDK’nın da, aynı gelişmişlikte
teknolojileri kullanması lazım. Oysa BDDK, bankaları nasıl
denetliyor? Zaman zaman denetim yetkililerini göndererek, ya da
günlük vaziyetler alarak. Denetimde baz farkı var. Ne kadar baz
farkı var? Bana göre, bir aydan bir yıla kadar baz farkı var. Ama
bankalar öyle değil. Bankalar anlık olarak, en üstün ve en yeni
teknolojiyi kullanıyorlar. Nitekim, BDDK’nın zafiyeti de bu
teknolojiden kaynaklandı. İmar Bankası’nın teknolojik bir
uygulamasında yaptığı zafiyetten kaynaklandı. Burada BDDK’nın bana
göre en büyük sıkıntısı, bankaları teknolojik olarak, online olarak
izleyememesi. Teknolojinin bu kadar geliştiği bir dönemde, BDDK’nın
hala klasik metotlarla, vaziyet isteyerek, raporlar isteyerek,
denetim elemanları göndererek bankaları ya da bu kadar yoğun
teknoloji kullanan finans müesseselerini reel anlamda denetlediğini
söylemek mümkün değil. Onun için de, bence bundan sonra BDDK’nın
yapması gereken en önemli şeylerden birisi, bankalardaki muadil
teknolojileri kendisine kurup, bankaları teknolojik ve anlık olarak
denetlemesidir. Tüm sorun kurumun teknik yetersizliğinden mi
kaynaklanıyor, BDDK’da yönetimden kaynaklanan zafiyetler yok mu
sizce? Mutlaka, kişilerin de bir takım rolleri olmuş olabilir. BDDK
gibi bir kurumun başındaysanız, 8-9 katrilyon liralık
dolandırıcılık olayı olup bunu görmemişseniz, kurulduğunuz günden
bu yana da orayı denetliyorsanız ama bunu yakalayamamışsanız,
elbette ki yıpratır bu insanı. Bu Engin beyin kendi problemi değil
ama, içinde bulunduğu müessesenin problemi. Dolayısıyla bu insanı
yıpratır. Kim olsa yıpranır. Yarın bizim başımıza da gelse, bizi de
yıpratır. Engin Akçakoca’nın kendisinden kaynaklanan bir problem
değil ama, teknolojik yetersizliğin getirdiği kurumun zafiyetinden
kaynaklanan bir problemin faturasını kendisi ödedi. BDDK gerçekten
bağımsız ve bankacıların başında, sektörün başında kesinlikle
olmalıdır. Tevfik Bilgin’e kefilim… BDDK’da Akçakoca yerine
getirilen Tevfik Bilgin hakkında ne düşünüyorsunuz? Ben kesinlikle
o arkadaşıma kefilim diyebilirim. Çok temiz, çok genç, teknolojiyi
yakından takip eden, prezantabl bir arkadaşımız. Genç olmasına
rağmen, deneyimi de az değil. Onun için bana göre Tevfik Bilgin çok
iyi bir seçim. Çok başarılı olacağına inanıyorum. En azından şuna
inansın, biz de onun yanındayız. Bize bir görev düşerse, her konuda
onu desteklemeye açığız ve hazırız. Doğan Grubu borcuna sadık bir
müşterimiz… Vakıfbank’ı toparlama çalışmalarınızı sürdürürken,
bankanın Doğan Grubu’na vermiş olduğu krediyle ilgili borç
ötelemesi kamuoyu vicdanını rahatsız etti, çok da tartışma yarattı.
Bu öteleme, bankanın yeni politikasıyla örtüşen bir karar mıydı?
Problem şu. Doğan grubunu Vakıflar Bankası’nda kredileri var.
Yaklaşık 70 milyar mertebesinde. Geçen sene 31.12.2002’de banka
yönetimi, herhangi bir tahsilat sağlamadığı halde, banka karlı
gözüksün diye Doğan Grubu’na 18 trilyon lira kur farkı geliri
yazmış. Tabi biz bu geliri Doğan Grubu’ndan istedik. Doğan Grubu da
haklı olarak bize diyor ki, “O zaman biz borcumuzu kapatalım.” Ve
derhal bize bir yazı yazdılar, biz borcumuzu şu tarihte ödemek
istiyoruz diye. Nakit olarak, hepsini! Onu kapattığı zaman, Doğan
Grubu yıl sonundan bankanın bilançosunda kredi gözüküyor 1 milyon
605 bin lira, kapattığı tarihteki kur 1 milyon 400 bin lira. Arada
anormal bir zarar doğdu. Biz tabi bunun böyle olmasını istemedik.
Doğan Grubu borçlarına sadık, süresinde taksitlerini ve faizini
ödeyen bir grup. Şu anda, bizim için en ufak bir şekilde mahsur
teşkil eden bir grup değil. Riskli bir müşterimiz asla değil.
Dolayısıyla biz de dedik ki kendilerine, “iyi müşteri ilişkisi
içerisindeyiz, bu kur farkını siz üstlenirseniz eğer, biz de sizin
kredilerinizi, kurun 1,605’ten önceki bir tarihte kapatmanıza izin
verelim” dedik. Üstelik de kredinin orjinali, iki senede bir temsin
edilmeye müsait olarak çıkışlıydı. Yani isterseniz, Doğan Grubu’nun
kredilerini siz en ufak bir şey yapmadan her iki senede bir tendi
edebilirsiniz, Doğan Grubu talep ettiği takdirde. Oysa biz ne
yaptık, onları iki sene daha uzatalım dedik, 2006 sonuna kadar.
2006 yılı sonuna kadar krediyi tasfiye edebilecek noktaya getirdik.
İlk önce yüzde 10’unu, daha sonra yüzde 15’ini. Daha sonra yüzde
30-45’ini, böyle kademeli olarak tasfiye sürecini koyduk.
Kesinlikle banka menfaatleri açısından düşündük ve 13 milyon
dolarlık borcunu artırarak yaptık bunu. Yani kim yapar böyle bir
şeyi? Mevcut 70 milyon dolarlık borcunu 82 milyon dolara
çıkarıyoruz ve her zaman da yine yüzde 7 faizimizi alıyoruz. Ayrıca
altı ayda bir de kur farkımızı, 1,605’i geçtikten sonra da kur
farkımızı alıyoruz. Böyle bir anlaşmaya “hayır” diyecek aklı selim
bankacı ben bulamıyorum. Medya beni kullanmasın… Bu iyi bir
anlaşmaydı diyorsunuz, öyle mi? Bu, gerçekten bana göre bir
bankacının bir müşterisiyle yapabileceği en iyi anlaşma. Ben zaten
açıkça da beyanatta bulundum. Dedim ki, aynı koşullarla bütün
müşterilerimle yapılandırmaya hazırım, aynı koşullarla kredi
isteyen kim varsa, ona da hazırım. Yeter ki koşulları uysun,
şartları uysun, kredi vermeye hazırız. Onun için, kesinlikle bir
ayrıcalık söz konusu değildir. Kesinlikle bir siyasi baskı söz
konusu değildir. Kesinlikle bir kayırma söz konusu değildir.
Tamamen ve tamamen bankanın kendi menfaatlerine uygun yapılmış bir
işlemdir. Düşünebiliyor musunuz, 18 trilyon lira zararınız söz
konusu olduğunu bankada. Yazık değil mi buna? Doğan Grubu da,
bugüne kadar borçlarını, faizlerini, taksitlerini aksatmış değil.
Türkiye’nin en büyük gruplarından birisi. Bana göre yapılan iş
doğru bir iş. Bu konuda benim üzüntüm şu. Vakıflar Bankası benim
patronu olduğum bir banka değil. Vakıflar Bankası halkın, bu
ülkenin bankası. Dolayısıyla beni yıpratmak isteyebilirler, önemli
değil, ben yanlış da yapmış olabilirim. Ama beni yıpratayım derken
bankayı yıpratmak, çok yanlış ve acımasız. Ben buna izin vermek
istemiyorum. Benim medyadan da ricam bu. Kendi aralarındaki
ilişkilerde bizi kullanmalarını istemiyorum. Medyadan rahatsız
oldunuz mu bu dönemde? Hayır, medyadan hiçbir rahatsızlığım
oluşmadı benim. Ama medya kendi ilişkilerinden dolayı bizi
kullanmaya çalıştı. Yani bizim düzgün yaptığımız bir işi yamuk
göstererek, yanlış göstererek medya kendi ilişkilerinde bizi
ullanmak istedi. Onlar da biliyorlar bu işin düzgün olduğunu.
Kesinlikle bunu yazan arkadaşlar da biliyorlar. Ama tabi
aralarındaki husumet nedeniyle bizi kullanıyorlar, ben buna
üzülüyorum. Yoksa, benim yaptığım işlerin hesabını veremeyecek
hiçbir durumum yok. Bankanın müşteri sayısı 18 binden 42 bine
çıktı… Siz geçmiş dönemlerde riskli gruplara verilen kredilere
atıfta bulunarak demiştiniz ki, “Bizim politikamız yüz firmaya
değil bin firmaya kredi vermek”. Bu hedefin şu anda neresindesiniz,
gelen kredi taleplerine ne kadar yanıt verebildiniz? Biz göreve
geldiğimiz günden itibaren 50 milyon doların üzerinde kredi borcu
bulunan hiçbir gruba ilave kredi vermedik. Oralardan sağladığımız
tahsilat ve faizleri, hep daha orta ölçekli ve küçük ölçekli
işletmeleri dağıttık. Dolayısıyla bu çok büyük bir risktir. Daha
önce bankanın bütün kredi müşteri sayısı 18 bin iken, şimdi
bankanın toplam kredi müşteri sayısı 42 bin. Dolayısıyla bu
politikaya devam ediyoruz. Burada bir takım istisnalar, elbette ki
olacaktır. Kamu projeleri vardır, büyük projeler vardır, bunlar
olacaktır. Bunlarda elli milyon dolar ve bir takım sınırlar
getiremezsiniz. Ya da çok büyük uluslararası ihaleler olacaktır,
bunlara yönelik projeler olacaktır, bunlara her zaman farklı
yaklaşıyoruz. Biz verdiğimiz sözün arkasındayız. KOBİ’leri yeniden
kazanmak adına şehir turları yapıyorsunuz. Bu ziyaretlerden
istediğiniz sonuçları alabiliyor musunuz? Kesinlikle. Zaten
Vakıfbank, portföyünde çok önemli oranda KOBİ olan bir banka. Onun
için de bizim KOBİ’lere duyarsız kalmamız mümkün değil. Öncelikle
biz organizasyonumuzda bir değişiklik yaparak başladık. Ticari
krediler müdürlüğünden bağımsız olarak bir tane KOBİ Krediler
Müdürlüğü kurduk. Dolayısıyla KOBİ’lere yönelik olarak o
müdürlüğümüz yeni yeni çalışmalar, yeni yeni ürünler çıkartacak.
Onların daha iyi kredilendirilmesi daha uygun koşullarla
kredilendirilmesi, günümüz koşullarına göre kredilendirilmesi
konularında çalışmalar ve araştırmalar yapıyoruz. Daha KOBİ’lerle
ilgili yapacaklarımız bitmedi. Ancak bizim beyaz çeklere destek
kampanyası çerçevesinde, hemen hemen her ay bir ilimize
seyahatlerimiz var. Bugüne kadar hangi illere gittiniz? Konya,
Kayseri, Denizli, Gaziantep, Bursa. En son Bursa’ya gittik.
Dolayısıyla Bursa’da 1200’e yakın firmayla görüştük. Onlar bizi
ziyaret ettiler, biz onlara gittik. Kokteylimize katıldılar. Çok
olumlu tepkiler aldık. Sanayici şunu bekliyor; “Acaba ülkede
yatırım zamanı geldi mi gelmedi mi? Ben ne yapsam? Bankalar bu
konuda ne düşünüyor, bankaların bana uygun çözümleri var mı?” Biz
ayaklarına gidip de açık bir şekilde onlara ürünlerimizi, onlara
yönelik çözümlerimizi, onların sorularına cevaplarımızı
verebildiğimiz zaman, bu onlara hem çok büyük rahatlama sağlıyor,
hem de morallerini düzeltip, yatırımlarını teşvik ediyor.
Kafalarındaki soruları soruyorlar, bankadan olan beklentilerini
anlatıyorlar, biz onlara onlardan olan beklentilerimizi
anlatıyoruz. Gerçekten çok sıcak bir ortam oluyor. Çok olumlu
sonuçlar alıyoruz. Size en çok sordukları konular hangileri?
Faizler, döviz kurları. Ekonominin bundan sonraki seyri, yatırım
zamanının gelip gelmediği, bankanın kendilerine bir takım ekstra
avantajlarının olup olmadığı… Yatırım günü geldi mi sizce?
Kesinlikle. Türkiye’deki yatırım ortamını nasıl görüyorsunuz? Bana
göre şu anda Türkiye’de kesinlikle yatırım ortamı mevcut. Dün
başlayanlar zaten kazandı. Ama bugün başlayanlar, yarın başlayacak
olanlardan daha çok kazanacak. Onun için biz, nisandan beri bu işi
yapıyoruz. Nisandan itibaren yatırım yapanlar şu anda kazandı.
Görüyorsunuz, nisandaki ilk yatırıma başladıkları ekonomik
konjonktür neydi, şu andaki ekonomik konjonktür ne? Onlar hep
kazandılar, çünkü zaman kazandılar. Yatırım, ha deyince olmuyor.
Yatırım kararı, bir anda alınacak bir karar değil. Yatırım kararı,
bir ön çalışmayı, fizibiliteyi, yatırım sürecini gerektiren bir
karar. Pazarlama sürecini gerektiren bir karar. Dolayısıyla bundan
6 ay önce başlayanlar, şu anda çok büyük mesafeler kat ettiler.
Makinelerin siparişlerini verdiler. Makinelerde imalat yapılıyor.
Ama hala kafalarında bir tereddüt var sanki? Bana göre evhamlı bir
milletiz biz. Kendi sorunlarını kendisi yaratan bir milletiz.
Sorunu kendimiz yaratıyoruz, ondan sonra çözeceğiz diye
uğraşıyoruz. Dolayısıyla bana göre şu anda ülkede yatırım için hiç
kimse diyemez ki, ekonomik açıdan bugün dünden daha kötü! Siz ne
öneriyorsunuz iş dünyasına? Bana göre uygun finansman, uygun proje,
karlı olan bir fizibilite buldukları zaman, kesinlikle yatırıma
başlasınlar. Bugün başlayan yarından daha kazançlı, bundan emin
olsunlar. Vakıfbank olarak bir reklam kampanyasına başladınız.
Kampanyanızın ana konsepti ne olacak? Şu anda “ilk adım fonu” ile
ilgili Nilüfer oynuyor kampanyada. Biz o konuda bir iyilik daha
yaptık. Bizim Vakıflar Bankası olarak bir Umut Çocukları
İlkokulumuz var. Bu fonun gelirlerinden bir bölümünü de, Umut
Çocukları İlkokulu’na bağış yapıyoruz. Dolayısıyla hem sosyal
içerikli, hem kendi çocuğu hem de başkalarının çocuğuna yardım
etmek isteyen insanlar için yaptığımız bir kampanya bu. Bir de
geçen cumartesi günü Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş ile
“taraftar kredi kartı” anlaşması imzaladık. O kredi kartımızda da
şöyle bir kampanya yaptık; bu kredi kartı için başvuran
müşterilerimize kulüplerinin orijinal formalarını hediye edeceğiz.
Onunla ilgili de bir kampanyamız var. Taraftar kredi kartı için
başvuru yaptıkları takdirde her klüpten ilk on bin kişiye, “formunu
getir formanı götür” kampanyası yaptık.