Genç yönetmen konuştu
Abone ol21 yaşında yönetmenlik kariyerine Gen adlı korku filmi ile başlayan Togan Gökbakar, filmi ile ilgili düşüncelerini açıkladı.
Togan Gökbakar 21 yaşında ve elinde uzun metrajlı bir filmi var:
'Gen'. Fırsat verilince genç yönetmenlerin de neler yapabileceğini
gösteriyor. O, iddialı bir alanda, korku türünde bir filmle
karşımıza geliyor. Malum Türk halkının korku filmlerine karşı bir
açlığı var. O da bu açlığı doyurmak istiyor filmiyle. Bu sezon
ortaya çıkan diğer korku filmlerinin yarattığı hayal kırıklığının
farkında. Ama filmine güveniyor ve "Umarım izleyenler memnun kalır"
diyor. Togan Gökbakar'ın korku mekânı bir hastane. Filmde gözlerden
ırak bir akıl hastanesinde yaşananları anlatıyor.
Film içinize sindi mi?
Sindi.
Sinema okullarında 'Bir yönetmen ustalaşınca korku filmi
çekmelidir' denir. Siz ilk filminizde korku filmi çektiniz.
Bir risk aldığınızın farkındaydınız değil mi?
Tabii ki bir tedirginlik vardı. Çünkü ilk defa insanlara yaptığın
bir şeyi gösteriyorsun bir de korku filmi çekeceğim iddiasıyla
ortaya çıkıyorsun. Bunu aşmak için de korku filmi matematiklerini
kullanıyorsun. Yine Bilgi Üniversitesi'nde öğrendiğin bilgilere
tekrar bakıyorsun. Bir şeyi nasıl anlattığın önem kazanıyor işte
burada. Bir risk var. Olup olmadığına izleyenler karar verecek.
Bazı korku filmleri var ki Türkiye'de insanlar izleyip gülüyorlar.
Bizim filmimizde de ciddi olan hiçbir yere kimse gülmüyor. Bu benim
için yeterli.
'Önyargıyı kırmalıyız'
Sizce bu film Türk izleyicisinin korku filmi açlığını
doyuracak mı?
Türkiye'de daha önceki korku filmlerinin seyircide bir hayal
kırıklığı yaratmış olması söz konusu. Bizim o önyargıyı kırmamız
gerekiyor. İnşallah insanlar filmi izler ve 'Gerçekten biz de bir
korku filmi çekebiliyormuşuz' derler.
Genç olmanın getirdiği bir baskı var mıydı
üzerinizde?
Bu baskı açıkçası çekimlerin ilk günü kayboldu. Sizden 20 yaş daha
büyük insanlara oyun veriyorsun. Onların sizi ciddiye almasını
sağlamak gerekiyor. Onu da her oyuncuyla bir sahne çektikten sonra
sağlayabiliyorsunuz. Çünkü böyle kararsızlık, tedirginlik, kendine
güvensizlik yapmadım. Onlardan ne istediğimi çok net ve profesyonel
bir şekilde söyledim. Onları yönlendirdim. Oyuncular da çıkan
sonucu görüp saygı duydular bana. Sonra amaç iyi bir sahne çekmeye
kilitlendi. Kimse yaşımı ve iktidarımı sorgulamadı.
Filmin finalde iki sürprizi var. Sonunda arka arkaya
geliyor bu, bunun nedeni nedir?
Filmin düğümü daha
kademeli çözülseydi seyirci üzerindeki etkisi azalabilir diye
düşündüm. Şöyle ki birisine bir tokat attığınız zaman aradan 30
dakika geçerse etkisi geçer. Ama bir tokat attıktan hemen sonra bir
de yumruk atarsanız onu yıkarsınız. Tamamen seyirciyi daha çok
etkilemek için yapılmış bir şey.
Neden popüler olmayan oyuncularla çalışmayı tercih
ettiniz?
Benim kıstasım popüler olup olmamaları
değildi sadece gerçek oyuncu mu değil mi ona baktım. Bizim
ülkemizde gerçek oyuncular maalesef popüler değil. Eğer gerçek
oyuncular popüler olsaydı oyuncu oldukları için yine onlarla
çalışırdım. Ama oyuncuların popüler olmamasının şöyle iyi tarafı
var. Hiç kimsenin ismi filmin önüne geçmiyor.
Korku filmi trüklerinden yararlanıyorsunuz. O zaman tanıdık
geliyor film. Bir çıkmaz var. Siz ne düşünüyorsunuz?
50 tane korku filmini arka arka izleyip ortak noktalarını
bulabiliriz. 'Gen'i de buna dahil edebiliriz. Bu hem korku sineması
hem western hem de romantik komedi için geçerli. Film türlerinin
ortak noktaları vardır. Ayrıca korku sineması Amerika'yı yeniden
keşfetmeme üzerine kuruludur. Eğer Amerika'yı yeniden keşfetmeye
çalışırsanız insanları korkutmayabilirsiniz. Çünkü korku türünün
bir dili, seyirci alışkanlığı var. Bu yapıyı kırıp yeni bir şeyle
korkutmaya çalışırsanız Türkiye gibi bir ülkede emin olun kimse
korkmaz. Bunu ancak Türk korku sineması oluşursa ileride o zaman
yapabilirsiniz.
Yani eğer bizim sinemamızda da bu türe ait bir gelenek olsaydı bu
gelenekten faydalanabilirdiniz.
Evet. Öyle bir şey olmadığı için dünya korku sinemasından beslenmek
zorundayım.
Bu ortak dili kullanmakla taklit etmek arasında ince bir
çizgi var. Siz bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?
Bu
konuda şöyle bir ayrım yapabilir. Bir filme yaptığınız gönderme
hikâyenin ilerlemesine hizmet ediyorsa o hırsızlıktır. Bir örnek
vereyim. Biz burada otururken yanımıza Tyler Durden gelse
selamlaşsak o 'Dövüş Kulübü'ne bir göndermedir. Ama siz kalkıp
yerinize Tyler Durden otursa ve onunla konuşmaya başlasam, o filmde
bir karaktere dönüşür bu da hırsızlıktır. Her filme de ustalara
selam gönderilir. 'Gen'de 'Şeytan' filminin görüntü yönetmenine bir
selam var. Bu postmodern sinemanın getirdiği bir şey.
Filmin sonu tartışmalara gebe. Hazır mısınız bu
tartışmalara?
Hazırım.
Peki bundan sonra nasıl hikâyelerle seyirci karşısına
çıkmayı düşünüyorsunuz?
Korku filmiyle devam etmeyeceğimi düşünüyorum. Daha karaktere
dayalı hümanist hikâyeler anlatmayı istiyorum.
İlanlardaki afiş değişecek
İzleyiciden gelen tepkiler üzerine 'Gen'in gazete ilanları
değişecek. Filmin yapımcısı Tiglon'un patronu Kemal Kaplanoğlu,
sinemalardan filmin yabancı film gibi algılandığı yönünde
telefonlar aldığını belirterek "Afişi değiştirmek bu aşamadan sonra
lojistik olarak pek mümkün değil. Ama gazete ilanlarını
değiştireceğiz. İlanlarda Şahan Gökbakar ve Doğa Rutkay'ın yüzleri
yer alacak" dedi. Bu arada sinema yazarlarından genelde olumlu
eleştiriler alan 'Gen', ilk üç günde 39 bin 403 kişi tarafından
izlenerek box office listesinin ikinci sırasında yer aldı. Hafta
sonu box office'nin ilk sırasında ise 45 bin seyirciyle (toplamda
171 bin oldu) 'Temel İçgüdü 2' bulunuyor.
Yerli korkunun yükselişi
Türk sinemasının en çorak alanlarından olan korku türünde son
yıllarda bir kıpırdanma göze çarpıyor. Son dönem yerli korku
kuşağının fitilini Yağmur ve Durul Taylan biraderlerin yönettiği
'Okul' ateşlemişti. Doğu Yücel'in senaryosundan çekilen 'Okul'
izleyiciden de azımsanamayacak bir ilgi görmüş ve 600 bini aşkın
sinemaseveri sinemalara çekmişti. Ardından galasındaki yangınla
gündeme oturan Orhan Oğuz filmi 'Büyü'yü izlemiştik. 'Büyü'
eleştirmenleri pek memnun edemese de gişede fena değildi. Filmi 400
bin kişi izlemişti. Sonra komedi serisi 'Hamabam Sınıfı' dünyada ve
Türkiye'de olan kıpırdanmayı kayıtsız kalmayarak korku komedi
'Hababam Sınıfı Üçbuçuk' olarak karşımıza çıktı ve yaklaşık 2.5
milyon seyirci topladı. Bu yılın korku defteri yaklaşık 500 bin
kişinin izlediği Hasan Karacadağ imzalı 'D@bbe'yle açıldı, 'Gen'le
devam ediyor. Burada ilk seri katil filmimiz iddiasındaki gerilim
'Beyza'nın Kadınları'nı unutmamak gerekiyor. Ama bitmedi. Kısa
filmleriyle tanınan Tan Tolga Demirci birkaç gün içerisinde bir
korku filmi için 'motor' diyecek. Çağan Irmak da yaz aylarında bir
korku filmi için kamera arkasına geçecek. 'Keloğlan Kara Prens'e
Karşı'nın yönetmeni Tayfun Güneyer'in de yeni projesi bir korku
filmi.
Kaynak:Radikal.com.tr