Genç siviller rahatsız!
Abone olBir grup genç, başbaşa verdi ve 19 Mayıs bildirisi hazırladı. İşte ortaya çıkan sonuç..
Nereyi İmzalıyorum?
GENÇ SİVİLLER RAHATSIZ!
Bu ülkenin hastanelerinde doğmuş,
okullarında okumuş, 16-35 yıldır burada yaşayan,
kimsenin üniformasını giymeyen, şiddetle uzaktan yakından bir
alakası olmayan sivil bir grup genç Türkiye Cumhuriyeti
yurttaşı olarak son dönemde Kürt meselesi çerçevesinde yaşanan
gelişmelerden fena halde rahatsızız.
'Gençler geleceğimiz' edebiyatının
dibine vurulmuş, geleceği belirsiz gençlerin yaşadığı
bu topraklarda rahatsızlığımızı devletin pek de takmayacağını
öğrenmiş olacak kadar da yetişkiniz.
Yine de cumhuriyetin gençlere emanet
edildiğinin çokça dillendirildiği 19 Mayıs günü, bu emanetin
üzerimize yüklediği sorumluğun gereğini yerine getirmek için
bildiriye imza atan bizler; sorunun bu hale gelmesinde
sorumluluğu en az, elleri en temiz olan biz genç siviller;
ortak geleceğimizin karartılmasından
duyduğumuz rahatsızlığı bütün ülkeyle paylaşıp tarihe not
düşüyoruz:
"Durun Kalabalıklar, Bu cadde çıkmaz
sokak"
Buradan çıkış yok çünkü Kürt
sorununda çözümü askerlere havale eden, daha az demokrasi ve
özgürlük, daha çok korku ve güvensizlik vaat eden Terörle Mücadele
Yasası gibi 'Baba'dan kalma usullerden vazgeçmeyen bu kafayla
gidilirse, sorun çözülmeyeceği gibi toplumsal gerilim de
artacak.
Bu coğrafyaya çok acılar çektiren
otoriter ve milliyetçi dil bizi birbirimizden
koparıyor.
Tehlikenin farkında mısınız?
Bugün Kürt Sorunu'nu çözümü
doğrultusunda hiçbirimizin önüne bir gelecek ufku sunmayan
mevcut tüm siyasetler ve söylemler iflas etmiştir.
Kral Çıplak!
Bugün barıştan, kardeşlikten,
demokrasiden yana cesur ve samimi yeni bir söz söylemek gerekir. En
az bizim kadar bu iflasın farkında olan sorumluluk sahipleri tarihi
sorumluluklarının gereğini yerine getirmelidir.
Çünkü bu coğrafyada hem de
bugünlerde kimsenin sorumsuzca hareket etmeye hakkı yok.
Yoksa bu ateş hepimizi yakar.
Bu ülke; Çanakkale'de, Kurtuluş
Savaşı'nda, Türkiye Cumhuriyeti'ni yaratan süreçte diğer tüm
'çılgınlar' kadar 'Çılgın Kürtlerin' de gösterdikleri ortak
fedakarlıklar sayesinde bugüne ulaştı.
Maalesef 'çoklukta birliğin' bu
coğrafyanın evrensel kültüre kattığı bir değer olduğunu anlamayan
ufuksuz siyasetlerle Kürtlerin kendi kimliklerini ve dillerini
ifade etmesi yıllarca engellendi, şiddet, çatışma ve
hukuksuzluklarla bölge halkı mağdur edildi.
Burası çok renkli, çok kültürlü, çok
dilli bir ülke, bu sahip olduğumuz en büyük hazinemiz!
Bu gök deniz nerede var nerede bu
dağlar taşlar!
İstikbalde dahi bizi bu hazinemizden
mahrum etmek isteyecek dahili ve harici herkes bilsin ki;
çözümsüzlükten siyasi medet umanlara, ekilen düşmanlık
tohumlarına aramızdaki muhabbeti kurban etmeye artık
hiç niyetimiz yok!
Çünkü biz biliyoruz ki bu hayat ne
Kürtlük ile geçer ne de Türklük ile.
Küresel adaletsizliğe, savaşlara,
demokrasimizin çıtasını yükseltmeye, hukukun üstünlüğünü sağlamaya,
her alanda eşitsizlikleri gidermeye, refahı ve gülen yüzleri
artırmaya, ortak geleceğimize ne Türklük'ten ne de
Kürtlük'ten bir fayda yok.
Tam da bu yüzden ne kadar söz varsa
düne ait bugün yeni şeyler söylemek gerekiyor.
Zaten bu dünyada Türkler ile Kürtler
de birlikte yaşayamayacaksa, artık batsın bu dünya!
Bundan cesaretle 'benim hala umudum
var' diyerek bu metne imza atan biz genç siviller, İstiklal
Marşı'nın ümide çağıran girişi ile tüm Türkiye'ye
sesleniyoruz:
Korkma!
Bu sorunlar çözülecek, bu coğrafyada
birlikte yaşamanın hepimizi mutlu edecek bir yolunu mutlaka
bulacağız. Güzel günler göreceğiz, güneşli günler!
Korkma!
Hesabı sorulmamış hiçbir cinayet,
hiçbir hukuksuzluk kalmayacak, kimse hukukun üstünde olmayacak
kimse hukuksuzluğun altında ezilmeyecek. Şemdinli'de de, Ankara'da
da!
Ve artık korkma ve kimseyi de
bununla korkutma; ülke bölünmez, rejim de yıkılmaz!
Demokrasi, barış, refah, huzur
hepimizin hakkıdır!
Muhtaç olduğumuz kudret de
damarlarımızda birbirine karışmış kanda saklıdır.
Ne mutlu cesaretle bunu
söyleyebilenlere!
Genç Siviller kimdir?
Bu topraklar üzerinde 16-35 yıldır ikamet eden, bu
ülkenin hastanelerinde doğmuş, okullarında okumuş olan, herkes gibi
Cem Yılmaz esprilerine gülen, Babam ve Oğlum filminde ağlayan,
kimsenin üniformasını giymeyen, şiddetle uzaktan yakından bir
alakası olmayan, uzun ve sağlıklı bir ömür sürmek isteyen, ilerde
çocuklarına iyi bir gelecek bırakma hayali kuran Türkiye
Cumhuriyeti'nin sıradan vatandaşlarıyız.