Genç gazetecilerden Uluç'a cağrı!
Abone olSabah gazetesinin muhabirlikten gelme yazarı Savaş Ay genç meslektaşlarını eleştiren Hıncal Uluç'a cevap yazdı. Ay Uluç'u bakın neden çay içmeye davet etti?
Savaş Ay "" başlıklı yazısında Uluç'a meslektaşları adına
yanıt verdi.
Yazı : Savaş AY
Hıncal Abi, köşesinde "Gazetecilik, fark
yaratmaktır gençler!.." başlıklı bir yazı yazdı. Okur açısından
çarpıcı bir yazı olmanın ötesinde, profesyonel gazeteciler için de
meslek içi eğitim seminerinden imbiklenmiş ders notları gibiydi o
yazı.
Sorunu ortaya koyuşu fevkalade isabetli, verdiği örnekler somut,
güncel, önemliydi.
Hedef olumsuz
Hıncal Uluç ustamızın aynı isabeti analiz bölümünde de tutturmasını
çok arzulardım ama olmamış ne yazık. Gayetle doğru biçimde teşhis
ettiği sorunun çözümünü de muhabirlerde, bölüm şefleri ve haber
müdürlerinde arayarak, yanlış hedefe yönlendiriyor analizini.
Arıza var abi!
Yaman bir çelişki gibi görünse de, yaşadığımız "piyasa"
koşullarında özellikle de muhabir kadroların eksiği, gediği,
hatası, kusuru konusunda en masum olanlar yine bizzat
muhabirlerdir.
Bordro
İşin ekonomik kısmında nasıl büyük bir 'arıza' olduğunu, en çok
kazanıyor denen muhabirlerin bile bordrosunu gördüğünde hemen anlar
Hıncal Abi.
Ama o tarafına ağırlık vermek, olayı handiyse fakirlik edebiyatıyla
örüyor gibi görünmek istemiyorum.
Hayallerini bilsen
Muhabirler... Yani adları üstünde; haber getirenler . Bu
arkadaşlarımız kocaman bir çarkın çok önemli dişlileri olarak
dönmek durumundalar. "Gazete haberle satar" altın kuramı gereği
elbette, en iyi, en kalifiye, özgün, sarsıcı haberleri getirmeleri
arzulanan, beklenen hatta zorunlu olan gazeteci grubudurlar amenna.
Peki bu gençlerin en başta kendileri böyle bir haberciliğin
hayalini kurup, tüm yaşamlarını buna adamıyorlar mı sanıyorsunuz
Hıncal Abi?
O çocuklar kimselerde olmayan haberleri kapıp, asansörü bile
beklemeye tahammül edemeyip, merdivenleri koşar adım çıkıp, şefine,
müdürüne kıvanç içinde haykırarak haberini söylemek istemez mi?
7 başlı ejderha
Ama özgün-özel haber dediğimiz şey eski zamanlara göre çok daha
pahalı, çok daha girift, çok daha meşakkatli yollardan varılan bir
erek haline geldi.
En basitinden rutin bir haberi yapmak için bile; kent trafiği,
yasal sınırlamalar, ketum adamlar, ürkek kaynaklar, sayfa azlığı,
yer darlığı gibi 7 başlı ejderhayla uğraşıyor haberciler ve
şefleri.
Kontör vukuatı
Hıncal hocam. Ağca' nın takibi konusunda doğruları da olan
tahlilinize gelince. Tek bir şey söylesem o bile yeter. Bu adamla
konuşmak, görüşmek için sıfırı oldukça bol dolarların telaffuz
edildiğini sağır sultan duydu. Gece gündüz koşmaktan helak olan,
özverisiyle; Ciğerinin aksine, kanlı anıları ve sırları bunca para
eden adamı kovalamaya gidenler kim peki? Onlar; ayda 100 milyon
liralık telefon kontörleri bile göze batıp, fazla gelip kesilen
polis adliye muhabirleri maalesef.
Sürücü muhabirler
Tek bir kare fotoğraf için kara, yağmura, soğuğa, uykusuzluğa,
açlığa meydan okuyan, son model araçlarla kaçırılan çürük teröristi
yakalamak için çoğu aracın direksiyonunda da kendi oturan, delice
süratler, tehlikeli sürücülüklere gık etmeyen muhabir gençler onlar
işte abi.
Kuş gribi
Ağca'nın malum koruma kalkanları; basın araçlarının önünü kesmek
için TIR'lar, çöp kamyonları, dublörler, peruklar, şaşırtmacalar
tezgahlarken bile, onlar azimle mücadeleye devam eder. Amma
arkalarında lojistik ya da duygusal destek görmeyince; mesleki bir
kuş gribine tutulur, sünüp ölüverirler anında.
Ters tepelek
Haberleri birbirleriyle paylaşmak, organize hareket etmek konusunda
da haklısın abi. Eskiden bir haberi en yakın bir meslektaşına bile
değil vermek, lafını etmek bile vatan hainliği muamelesi
görürdü.
Ama her şey ters tepelek oldu. Şimdi pek çok üst yönetici
atlamayalım da atlatmasak da olur diye bakıyor.
Özel haber için koşturayım derken, en ufak bir rutini bile
atlayanın işinden olması... Düdük gibi ortalarda kalması sıkça
görülür olduğundan ödleri patlıyor çocukların.
Ah keşkem
Keşke ayda, 3 ayda 1 kez olsun haber servislerine, yazı işleri
toplantılarına inip şeref verseniz Hıncal Abi. Keşke engin
deneyimlerinizi, saygın fikirlerinizi odanıza davet ettiğiniz ya da
inip bir çaylarını içtiğiniz muhabirlerle paylaşsanız. Fırça da
atacaksanız, kızıp, çıkışacak da olsanız keşke yüz yüze, göz göze
yapsanız bunu gençlere.
Örtüşmeyen ne?
Hepsi bir çay içimi sohbet muhabbete sizi intizar ediyor dört
gözle.
Sesinizin tonundan, olaylara yaklaşımınızdan, bırakın gençleri,
çırakları, bizler gibi kalfaların bile öğreneceği çok şey var abi .
Eleştirilerinizdeki bonkörlüğünüz, yüz yüze temaslardaki
cimriliğinizle hiç örtüşmüyor be canım abim.