Gelin-kaynana kavgası içimize işledi
Abone olTelevizyonlardaki gelin-kaynana çılgınlığı devam ediyor. Bu programlar zaman zaman hayata da etki ediyor. Ahmet Çavuşoğlu'nun anlattığı olay buna en güzel örnekti.
Gelin-kaynana yarışmaları çığrından çıkar bir hal aldı. Her evde
izlenen bu yarışmaların büyük reyting alması, yapımcıların hoşuna
gidiyor. Ama toplum bu programlarla çözülmelere uğruyor. Bu
programlar evimize kadar girdiler. Ahmet Çavuşoğlu'nun anlattığı
olay bizi hem güldürdü hem de düşündürdü. "Kadıncağız az
daha kaçıyormuş!" isimli yazıdan...
Bugün sizlere hakiki bir hikaye anlatacağım. Televizyondaki kaynana
programlarının doğurduğu bir hikayeyi.
Bir tanıdıkların evine yeni bir yardımcı hanım geliyor.
Bulgaristan'lı, sessiz sedasız bir gariban. Evde yatılı
kalıyor.
Yardımcının işe başladığının ertesi günü, evin hanımı sabah
uyandığı zaman, yeni yardımcısını eşyalarını ve odasını toplamış
vaziyette kapının yanında bekler buluyor.
Evin hanımı 'Hayrola kızım? Ne oldu?' diye soruyor. Yardımcı da
endişeli bir surat ile 'Annem hastalanmış, memlekete dönmem lazım'
diyor.
Hanım üzülüyor, kadına yardım çarelerini düşünürken birden aklına,
kadının İstanbul'da başka bir evde çalışan kardeşi geliyor ve onu
telefon ile arıyor.
Anlaşılıyor ki kardeşin, annesinin hastalığından haberi yok. Evin
hanımı şüpheleniyor, evde bulunan bir arkadaşı ile beraber
yardımcıyı sıkıştırmaya başlıyorlar. Ve sonunda kadın ağlayarak
şunları anlatıyor 'Benim annem hasta falan değil. Dün gece odanızda
arkadaşınıza 'Ben bu kadını geberteceğim, duvarlara vurup
parçalayacağım' dediniz. Ben de korkumdan odama kilitlendim ve
sabaha kadar çıkmadım. Şimdi de gitmek isityorum.'
Evin hanımı ve arkadaşı kulaklarına inanamıyorlar. Çünkü gece böyle
bir konuşma geçmemiş, ayrıca hanım, yeni yardımcısından memnun. Ama
kadına ne deseler nafile, hem ağlıyor hem de 'Beni öldüreceksiniz.
Ben gitmek istiyorum' diyor
Hanım ile arkadaşı düşünüp taşınıyorlar sonunda muammayı
hallediyorlar.
Gece televizyonda 'Size anne diyebilir miyim?' adlı programı
seyretmişler. Evin hanımının kulakları biraz ağır işittiği için de
televizyonun sesi oldukça yüksek. Programdaki eli maşalı, cadı
kaynanalardan bir bağırıyormuş 'Ben şimdi o karıyı duvarlara çarpar
paralarım!'. Televizyonun yanındaki odada yatan gariban kadın gece
yarısı ne olduğunu şaşırmış 'Her halde bu kadın bugün yaptığım
işleri beğenmedi. Şimdi gelip beni duvarlara vura vura
parçalayacak' diye düşünüyor ve biraz sonra evin hanımının
kendisini öldürmek üzere odasına geleceğini zannedip odasının
kapısı kilitliyor ve sabah olunca da o evden kaçıp canını
kurtarmaya çalışıyor.
Memnuniyetle haber aldım ki şimdi bu yanlış anlama düzeltilmiş ve
hanım ile yardımcısı can ciğer kuzu sarması yaşayıp
gidiyorlarmış.
Biraz da Türkçe
'Ki' eki çoğu zaman yanlış kullanılıyor. 'Geldim ki' denmez
'Gelmedim ki' denir. Çok istiyorsanız geldim mi ki? dersiniz.
'Verdin ki' denmez 'Vermedin ki' denir. Evde şeker bitti ise,
şekerli kahve isteyene 'Şeker yok ki' denir, 'Şeker var ki'
denilmez.
Maçı anlatan adam 'Bitime yaklaşıyoruz' diyor. Yani 'Maçın sonuna
yaklaşıyoruz' demek istiyor, yoksa kafasındaki bite değil! Bitim,
son veya nihayet yerine uydurulmuş yanlış bir kelimedir.
Kullanmayınız. Son günlerde yeni bir moda da 'Hakem maçı bitirdi'
yerine 'Sonlandırdı' demek. Bu da yanlış.
Ertelemek, tehir etmek demektir. İptal etmek değil. İptal,
kullanıştan kaldırma, silme, bozma, hükümsüz bırakma demektir.
Tehir edilen maç başka bir tarihte oynanır ama iptal edilen maç bir
daha yapılmaz.
Şu anda, ancak o an yaşadığımız, bir kaç saniyelik bir devreyi
ifade eder. Ne bir dakika öncesini ne de bir dakika sonrasını.
Birisi 'Şu anda yangın söndürüldü' dediği zaman, yangının hakikaten
o esnada söndürülmüş olması lazımdır. Üç saat önce söndürülen
yangın için 'Şu anda söndürüldü' denmez.
Süpriz (süp-riz) değil sürpriz (okunuşu sür-priz) dikkat ikinci
hece piriz de değil. Bir çok spiker bu kelimeyi yanlış telaffuz
ediyor.
Tüm, bütün demek değildir. Tüm, eksiksiz demektir. 'Tüm futbolcular
sahaya çktı' cümlesi, ancak 'Sağlam olan, kolu bacağı eksik olmayan
futbolcular sahaya çıktı' manasına geleblir. Bütün futbolcuların
sahaya çıkmak istediğini söylemek istiyorsanız ve bütün kelimesini
kullanmakta da bir probleminiz varsa - ki her nedense Türkiye
Cumhuriyeti'nde bu problem var- o zaman 'Futbolcuların tümü sahaya
çıktı' diyebilirsiniz. Geçen gün gaza gelen Lig TV spikeri 'Tüm
bütün takım sinirli' dedi.
Kaç kere yazdım. Medeni memleketler, o memleketin lisanının en
güzel kullanıldığı bölgede konuşulanı esas olarak kabul ederler.
İngiltere'de, Londra İngilizcesi, Fransa'da, Paris Fransızcası
gibi. Bizde ise bunun tam aksi cari.
Hakiki İstanbul'lu olanlar ve Türkçeyi doğru kullanan Türkler 'kez'
demezler, yerine göre, kere-defa-sefer kelimelerinden birini
kullanırlar.
'Dek' de demezler 'değin' de. 'Sabaha değin bekledim' yerine,
'Sabaha kadar bekledim' derler. 'Lütfen bana kadar gelebilir
misin?' diye sorarlar 'Bana dek gel' demezler. Mutlaka, tabii
yerine 'illaki' deniliyor. Bu da başka bir hokkabazlık.
Kötü Türkçe konuşmak, insana hiç bir şey kazandırmaz. Bilmemek
değil, öğrenmemek ayıptır.
Günün sözü : Nobody died, when Clinton lied...
Clinton yalan söylediği zaman kimse ölmedi...
YAZI:Ahmet Çavuşoğlu
GÜNEŞ