Geçmiş günlerin hatırına...
Abone olBaşbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Haşim Kılıç’a eleştirilerde geçmiş günlerin hatırına biraz daha insaflı olunması gerektiğini fakat onun da...
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Haşim Kılıç’a eleştirilerde
geçmiş günlerin hatırına biraz daha insaflı olunması gerektiğini
fakat onun da siyasi iktidarı hedef almasının yakışmadığını
söyledi.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, A Haber’de gündeme ilişkin
açıklamalarda bulundu.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Mısır’daki idamlara ilişkin,
"Umarız ki, hiç kimsenin idam edilerek, idam sehpasına götürülerek
yok edilmesi değil, yapılan bu vahim yanlıştan bir şekilde
dönülmesidir. Ben, Türkiye’nin gerekli tepkiyi verdiğini
düşünüyorum. Ama, başta ABD olmak üzere AB’ye üye ülkeler olmak
üzere, Mısır’da yönetimde söz sahibi olan bütün ülkelerin de bu
idamlara karşı çıkması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü, insanlık söz
konusudur" dedi.
Mısır’daki idam kararlarını "çok vahim bir olay" diye yorumlayan
Arınç, bunun sadece Mısır için değil tüm dünya için yüz karası bir
olay olduğunu söyledi. Arınç, Mısır’da halkın oyları ile seçilmiş
bir Cumhurbaşkanı ve onun hükümeti varken yaklaşık bir yıl kadar
önce askeri darbeyle yönetime el konulduğunu hatırlattı. Arınç,
"Her darbe sonrasında olduğu gibi siyasi suçlamalarla insanların
cezalandırıldığını ve hayali suçlar icat edildiğini" ifade ederek,
"Göstermelik mahkemelerden de karar çıktı. Artık bütün dünyada,
bazı ülkelerde şüphesiz var, ama idam cezası özellikle siyasi
suçlarda yok. Ama böylesine 600’e yakın insanın çok basit bir
yargılama ile idama mahkum edilmesi ve idam edilecek hale gelmesi,
sadece Mısır’ın yüz karası değil, seçini çıkarmayan, buna karşı
çıkmayan, idam cezalarından dolayı yönetimi suçlamayan ülkelerin
bulunması da çok vahim" değerlendirmesinde bulundu.
Bu konuda daha önce de tepkisini dile getirdiğini anımsatan Arınç,
şunları kaydetti:
"Sayın Başbakanımız da hükümetimiz de bu konudan duydukları
endişeyi dile getirmişlerdi. Bildiğiniz gibi daha önce Bangladeş’te
de yaşı çok ilerlemiş insanlar, Türkiye’nin ve dünyanın
itirazlarına rağmen idam edilmişti. Yaşları 70’in üstünde olan bu
kişilerin idamından hiçbir menfaat beklenmemesi gerekirdi. Mısır’da
şüphesiz müftülük, orada hangi makamdır, yani bir Diyanet işleri
Başkanlığı, şeyhülislamlık gibi güçlü bir kurum olması gerekir. Bu
idam cezalarının onaylanması veya reddedilmesi konusunda söz
sahibi... Bugün öğreniyoruz ki, bunların 30 kadarı tasd edilmiş,
diğerleri affedilmiş ya da cezaları dönüştürülmüş. Esasen, böyle
bir şey beklenebilirdi. Çünkü, dünyada hiçbir ülke ve hiçbir rejim
600’ye yakın insanı bir anda idam edecek noktaya gelemez.
Zannediyorum ki, çok yakında yapılacak Cumhurbaşkanlığı
seçimlerinde darbeyi yapan Sisi, mutlaka cumhurbaşkanı seçilecek ve
cumhurbaşkanı seçildikten sonra geri kalanları kendi yetkisiyle
affedecektir. Umarız ki, hiç kimsenin idam edilerek, idam sehpasına
götürülerek yok edilmesi değil, yapılan bu vahim yanlıştan bir
şekilde dönülmesidir. Ben, Türkiye’nin gerekli tepkiyi verdiğini
düşünüyorum. Ama, başta ABD olmak üzere AB’ye üye ülkeler olmak
üzere, Mısır’da yönetimde söz sahibi olan bütün ülkelerin de bu
idamlara karşı çıkması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü, insanlık söz
konusudur. Türkiye, idamdan tahmin ediyorum ki 20-25 seneyi buldu,
bir şekilde kurtuldu veya 2000’li yılların başında... Ama dünyada
henüz idam cezasını uygulayan bazı ülkeler var. Oralarda da siyasi
suçlardan ziyade adam öldürmek gibi adi suçlardan idam cezası
verilebiliyor. ABD’de örneğin bazı eyaletlerde verilebiliyor,
bazılarında ise yasaklanmış durumda. Üçüncü dünya ülkeleri ile geri
kalmış bazı ülkelerde ise idam cezasının bu kadar yoğun olmasa da
uygulandığını biliyoruz. Mısır halkı ile dayanışma içerisindeyiz.
İhvan’ı yok saymak, üyelerini ise yasa dışı örgüt üyesi ilan etmek,
özellikle Mursi ile birlikte yönetimde bulunan insanları veya onun
gruplarını haksız suçlamalarla idama mahkum etmek, Mısır’ı büyük
bir ayıbın içine düşürür. Umarım ki Mısır, böyle bir ayıbı
üstlenmez."
MAKAMINA YAKIŞIR OLMALI
"Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın açıklamaları sonrasında
Anayasa Mahkemesi ve Başkanının güvenilirliğine ve bağımsızlığına
gölge düşmüş müdür?" sorusu üzerine de Arınç, Kılıç’ın
açıklamalarını eleştiren birçok siyasetçi olduğunu belirtti.
Yapılan eleştirilerin sahiplerinin bilindiğini ifade eden Arınç,
"Bu sözlerinin ne anlama geldiğini en çok onlar bilir. Ben, doğrusu
aynı kelimeleri kullanmadan Anayasa Mahkemesi Başkanını eleştirdim"
dedi.
Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu eleştirimde, çok ileri gitmiş
de olabilirim, bazıları için de çok yumuşak bulunabilir. Ama önce,
şunu düşünmemiz lazım. Dozu ne kadar yüksek olursa olsun
eleştirilerin, hakaret boyutuna varmaması lazım. Yüksek yargıyı
temsil eden bir kişinin mutlaka makamına yakışır bir eleştiri
yapması gerekir. Olayı kişiselleştirmek ve bu kişiselleştirilmiş
eleştiriler içerisinde de onun bizzat şahsını hedef almak, bence
çok doğru değil. Bir defa eleştirilecek kişi, o günkü konuşması
itibariyle Sayın Haşim Kılıç olacaksa geçmiş günlerin hatırına
biraz daha özenli olmamız lazım. Mesala şu, ben 1995’ten beri
parlamentodayım. Bu süreç içerisinde de Kılıç’ı Anayasa Mahkemesi
üyeliğinden, başkan vekilliğinden ve en son Başkanlığından bu yana
tanıyorum, takip ediyorum, kararlarını inceliyorum. Ayrıca, özel
bir yakınlığımız da var. Haşim Kılıç, bilebildiğim kadarıyla,
üyeliğinden itibaren her zaman demokratikleşme yanlısı olmuş, her
zaman özgürlük alanlarını genişletecek icraatlarda bulunmuş ve her
zaman diktatöryal bir yapıyla mücadele etmiş bir insandır. Mesela
geçmişti, hükümet tarafından çıkarılacak bir kanun iptal edilecekse
veya mecliste alınan bir karar aleyhine dava yoluna gidilmişse;
mesela 7 yıl önceki Cumhurbaşkanılığı seçimlerinde 367 gibi bir
hukuk ucubesi tartışılıyorsa, o zaman gazeteler, televizyonlar,
köşe yazarları, hatta birinci sayfalar sonucu baştan ilan ederler.
Bu, 20’ye 4 reddedilecek veya 9’a 2 reddedilecek. Peki ret edeceğin
2 insan kim? Rahmetli Turgut Özal’ın seçtiği Haşim Kılıç ve Sacit
Adalı. Onların tahminlerine uygun hemen hemen kararlar çıkardı.
Yedi kişinin kim olduğu, 9 kişinin kim olduğu belliydi, ideolojik
yaklaşımları belliydi. Ama, ben en azından bu 20 seneye yaklaşan
süre içerisinde kıyafet serbestliğinden, eğitim özgürlüğüne kadar,
demokratikleşmede yapılan aşamalardan, özgürlük alanlarının
genişletilmesinde ve en son bireysel müracaatlar yoluyla Anayasa
Mahkemesinin 2 yıldan bu yana taşıdığı sorumluluklardan Sayın Haşim
Kılıç için çok ayrı çok özel bir yere sahip olduğunu düşünüyorum.
Kişisel yanlışları olabilir, kişisel hataları olabilir, ama Anayasa
Mahkemesinde bugün geldiğimiz noktayı hazırlayan, siyasi olmayan
unsurların başında Haşim Kılıç geliyor.
12 Eylül 2010 referandumunda Anayasa’nın en önemli 26 maddesini
değiştiren AK Parti’ydi. TBMM’de büyük bir mücadele verdi. Halkın
yüzde 58’lik oyuyla da 11 kişilik Anayasa Mahkemesinin diktatöryal
yapısı değişti, tabanı daha genişlemiş ve çeşitlilik içerisinde
fikirlerin temsil edildiği 17 kişilik bir alan haline gelmişti. Bu
mücadeleyi yürütenlerin, mahkeme içerisinde Sayın Haşim Kılıç ve
bir iki arkadaşı olduğunu biliyorum."
Bugün gelinen noktada kişisel takdirlerin ve geçmişte yapılan
mücadelenin dikkate alınması gerektiğini, bunların kesinlikle yok
sayılmaması gerektiğinin altını çizen Arınç, "İnsanlarımızı hemen
bir sözünden dolayı heba edecek bir davranışın içerisinde
olmamalıyız. Ama 25’inde yapılan konuşma, karşılarındaki
muhataplara doğrudan doğruya yollama yapmak ve konuşmasının bütün
cümlelerinde siyasal iktidarı ve onun başındaki Sayın Başbakanımızı
ve bakanlarını hedef almak, doğrusu Haşim Kılıç’a yakışmamıştır.
Anayasa Mahkemesi Başkanı, sadece yargısal alan içerisinde kalmalı,
sorunları şüphesiz konuşmalı. Ama, konuşma metnini sorarsınız diye
yanıma aldım ve altını da çizmeye çalıştım, bu cümleler kime
aittir, diye. Bunu yapmamalıydı. Bunu niçin yaptı? Belki, yanlış
bir yakıştırma da sayılabilir, üzülmemesini temenni ederim.
Doğrudan doğruya Sayın Başbakanımızı ve hükümetimizi hedef almakla,
bazı kararlarından dolayı kendisinin eleştirilmesi karşısında egosu
incinmiş bir kişinin bir tepkisi olarak görmüştüm, ama Anayasa
Mahkemesi sıfatıyla bunu konuşmamalıydı. Eğer böyle bir konuşma
yapacaksa, muhatapları karşısında kendisini ayakta alkışlarken
yapmamalıydı. Çünkü, geçmişte bu tür hareketleri başkalarından
görmüş ve eleştirmiştik. O zaman bizi üzen bir davranışı, bugün
Haşim Kılıç’tan görmek bizi fevkalade hem mahcup etmiştir hem de
üzmüş" diye konuştu.
Haşim Kılıç’tan bu tür bir değerlendirme beklemediğinin altını
çizen Arınç, "İnsanların bu olaylarda bu konuşmalardan
etkilenmemesi şüphesiz mümkün değil. Ama böyle gözünün içine
sokarcasına ’Bu söz sana aittir, haddini bil’ demek bir Anayasa
Mahkemesi Başkanına yakışmaz" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da açıklamalarını değerlendirmesi
istenen Arınç, bu konuda yorum getirmek istemediğini söyledi.
Arınç, "Cumhurbaşkanının, Başbakanın, bakanların belki Anayasa
Mahkemesi başkanı ve heyet üyeleri de dinlenmiş olabilir ve bu
dinlemelerle elde edilen sonuçların bir gün açıklanabileceğini veya
muhataplarını mahcup etmek, korkutmak ya da tedirgin etmek için
piyasaya sürülebileceğini, umarım kastetmiştir. Sözün gelişinden
Sayın Başbakanımızın maalesef 17 Aralık’tan bu yana çok da örneğini
gördüğümüz insanların özel hayatlarının bile takip edildiği, çok
mahrem konuşmaların hatta devlet mahremiyeti içinde yapılan
konuşmaların bile korkunç bir şekilde takip edildiğini, deşifre
edildiğini ve yayınlandığını görüyoruz. Herhalde Sayın
Başbakanımız, bu furya içerisinde Anayasa Mahkemesi Başkanı ve
üyelerinin de dinlenmiş olabileceğini söylemek istemiştir" şeklinde
konuştu.
(İHA)