Twitter'dan twit atan...
Facebook'tan "gönderi" yollayan...
Mail yazan...
Ve fakat hiçbirine cevap alamayan herkes
haklı!
Haksız ve bir de suçlu olan biri
varsa, o da benim.
Arkadaşlarıma, dostlarıma, öğrencilerime,
okurlarıma, seyircilerime ayıp ettim.
Aslında herşey masum bir "Ramazan münasebetiyle
kapalıyız"la başladı.
Niyetim; sakin, dingin, huzurlu bir Ramazan
geçirmekti.
Ekranda olmayacaktım ama yazacaktım.
Aldığım umre daveti herşeyi altüst etti ve
kendimi Ramazan ayının ikinci haftasında kutsal topraklarda
buldum.
Hala da buradayım ve niyetim bayrama kadar
kalmak.
İki şey için:
BİR: Müslüman olarak dini
vecibelerimi yerine getirmek; inandığım dinin doğduğu ve yayıldığı
toprakları görmek ve birazcık "fikretmek."
İKİ: Gözlemlemek ve bunları
yazmak.
Yaklaşık on gün geride kaldı.
Her ikisi de fena gitmiyor.
Biriktirdiğim Umre notlarını Ramazan'ın sonlarına doğru bu köşeden yayınlamak
niyetindeyim.
Hülasa...
Kapısına "Cuma'ya gittim, gelicem" notu asan
bakkal kadar olamadığım için cümle dostlardan özür; büyüklerin
ellerinden küçüklerin gözlerinden...
Kutsal topraklardan herkese selam ve
dua...
***
Yazı tarihine bakarken yine o uğursuz sayıyla
karşılaştım.
Bu vesile ile...
Bundan 12 sene önce, 17 Ağustos 1999'da
yakınlarını kaybedenlere bir kez daha başsağlığı dilemek
isterim.
Allah ölenlere rahmet, yakınlarına sabır;
geride kalanlara da "depremle yaşama bilinci" nasip
etsin.