Gecenin medyatik sahipleri!
Abone olOnlar gecenin "medyatik sahipleri"!... Onlar medyanın karanlıkta işleyen dişlileri... Onlar gece muhabirleri...!
Sabah gazetesi yazarı Savaş Ay, bugünkü köşesini medyada
gece muhabirliği yapan gazetecilere ayırdı. İşte
Savaş Ay'ın, başlıklı yazısı:
Yazar: Savaş Ay
Kaynak:
Gecenin "medyatik sahipleri" bizim çocuklar
Dün sabaha karşı Beşiktaş'ta, Mısırlı Bahçe Sokak'tayız. Çok katlı
bir apartmanın bodrumunda "şüpheli ölüm" kaydı düşülerek anons
edilmiş bir olay var.
Ölen ya da öldürülen tek de değil, bir kadın bir erkek iki
kişi.
Gık çıkmaz
Biliyoruz.
Bu tür olaylarda polis, midye gibi kapanır, ser verip sır vermez.
Hele de ölenlerin işi, meşguliyeti, ismi özellik arz ediyorsa,
fermuar çekili ağızlardan "gık" çıkmaz.
Dostça yaklaştı
Bu defaki ketumlukları iyice ağdalı. "Neden acaba?" diye soruyor,
çok sonra öğreniyoruz sebebi. Ölenlerden erkek olanı bir deniz
astsubayı, Sarıyer Orduevi Müdürü Şevki Balcı'ymış. Kadere bak.
Geçen yıl bazı etkinlikler için 3 kez o orduevine gittimdi, üçünde
de sıcakkanlı, sevecen, dostça yaklaşımını çok sevdimdi.
Suskun kahveler
Sonra saatler geçiyor, şafak söktü söküyor, habercilerin bekleme
maratonu sürüyor. Olay detaylarını haber sayfalarında okursunuz
nasılsa. Ben olayı değil bizim çocukları, gece muhabirlerini
anlatacağım. Hani bir anlamda, gecelerin medyatik sahiplerini,
Halit Çapın ustanın tabiriyle "suskun kahvenin türkücüleri"ni.
Gece muhabirinin yüreğini delen ne?
İşin cücüğünden geldim, gençlikte 8 yıl gece muhabirliği ettim.
Derdini, tasasını ve de hoş tarafını iyi bilirim yani. Zordur,
yokuştur, yorar, yıpratır.
Hele sessiz, suskun nöbetler bedeni de, morali de törpüler.
Aynı anda patlar
Telsiz cihazına insan muamelesi yapıp, "Konuş. Ne olur bir şey
söyle" diye yalvardığın zamanlar, ellerini duaya açıp; "Tanrım ne
olur bir iş" dediğin anlar olur. Bazen de, kentin birbirinden uzak
ikiüç noktasında, hiçbirini atlamaman gereken işler aynı anda
patlayıverir.
Yalnız adamlar
Gece muhabiri meslektaş kalabalığı içinde de dolaşsa, yalnız
adamdır aslında. Gündüz servis ekibi, müdürü, şefi şöyle dursun,
evde ana babası, eşi, evladı, akrabası bile anlamaz içinde kopan
fırtına borayı. "İş çıkıyor, gidip çekip, getiriyorlar. İş ne
boyuttaysa onlar da o boyutta" der, geçer bu saydıklarım.
"Gececinin" yüreğini de delip de geçen asıl budur işte.
Sıkıntı varsa
Gün boyu en basit bir işe bile koştururken konuşup, danışacak, yol
yordam soracak, yardım destek alacak onlarca, tonlarca unsur vardır
merkezinde. Sıkıntı varsa ararsın, söyler akıl, fikir, taktik
takviye alırsın. Ya gece? Gece bir başına ne edeceksin?
Kavgaya yalnız...
O kör karanlık saatlerde; müdür de, şef de, editör de, genel yayın
yönetmeni de sensin bir bakıma. İnisiyatif kullanacaksın, seçimini
yapacaksın, kavgaya yalnız başına dalacaksın.
Bostan kuyuları
Polisin bile tek ekip girmediği varoş aralarına, sakat mıntıkalara,
hiç bilmediğin, geçmediğin adreslere, sokaklara, dere boyları,
mezar arkaları, bostan kuyuları, inşaat arsalarına koşturman,
yetişmen lazımdır, gözlerini karartırsın ve "Ya bismillah!.."
Becerir bazen
Tinercisi, balicisi, hapçısı, esrarkeşi, manyağı, psikopatı,
hırsızı, uğursuzu, kapkaççısı, katil zanlısı kaçar, gizlenir, bazen
karşına çıkar, üstüne sıçrar, küfreder, hücum eder, vurmaya kırmaya
yeltenir, bazen de becerir.
Ama çok hoş, çok yararlı tarafları da saymayla bitmez gece
muhabirliğinin. O tekillik, o en seri şekilde en doğru kararı
verme, spordan magazine, siyasetten cinayete her tür olayın içinde
pişme imkanı mesleki karakterine işler gececinin. Ve ilerleyen
yıllarda hangi konuma gelirse gelsin, hep o geçmiş antrenmanların
yararını görür gececi.
Halepçe katliamı
Birkaç isim, birkaç örnek verirsem dediğim iyi anlaşılır. İşte
Coşkun Aral. Yıllarca gece muhabirliği yaptı. Kıytırık bir araba,
radyodan bozma bir telsizle, gecede 56 gencin siyasi cinayete
kurban gittiği zor yıllarda çok zor işler başardı. Bugün dünyanın
sayılı savaş muhabirlerinden biriyse, o gecelerin hakkı büyük
Coşkun'da.
Ve işte Ramazan Öztürk. Sadece Halepçe katliamında çektiği o ibret
abidesi ama görseli muhteşem fotoğraf karesinin bile ardına baksak,
on yıla yakın emek tükettiği İstanbul gecelerine rastlarız.
Yanık söylenir türküler
Ve şimdiki zamanlar. İşte atv Haber'in taze genel yayın müdürü
Murat Demirel, işte Star Haber'in başarılı süvarisi Erdoğan
Aktaş.
Bu kardeşler bunca başarıya ve bu konuma asansörle, paraşütle
değil, meslek yaşamlarının iri kıyım bir bölümünde gece
haberciliğinde palazlanarak geldiler. "Suskun kahvenin türkücüleri"
türküleri iyi söyler, yanık söyler, güzel söyler. Hepinize kolay
gele "gecedeki şahinler."