Gazzeli çocuklar su değil intikam yeminleri içiyor!

"...Aşkı, umudu ve onuru taşıyan çocuklar, Filistin'de tabutlara sığmıyorlar. Musa ile saf tutuyorlar, Davud ile taş atıyorlar, İsa ile diriliyorlar, Yakub ile arayışlarını sürdürüyorlar. Ölüme nişanlı çocuklar "Nasıl ölünür?" bunu bize öğretiyorlar.”

Ayşegül Akyüz Yahşi yarenliceask50@gmail.com

Filistinli çocuklar ihtiras içinde gözü dönmüş Siyonistlere ve maruz kaldıkları orantısız savaşı "İnsanlık ve hayvanlık arasındaki bir mücadele" olarak tanımlayan zalimlere, kurban verilmemelidir…

Sayıları binleri aşan o mazlum çocukların, kan gölüne dönen coğrafyalarında; boyun büküşleri, çaresizlikleri, verdikleri amansız mücadele, yalnızca Müslüman halkların değil; tüm ulusların dikkatini celp etmeli ve bu bozuk gidişatın müsebbibi olanlar tüm insanlığın vicdan mahkemesinde yargılanarak  hesap vermelidirler.

Hayatın rengi daha kaç asır acıya çalacak böyle? Ne zaman koyulacağız canla başla hakikat yoluna? Unuttuklarımızı hatırlamadan, kör ve sağır kaldıklarımızı umursamadan nasıl doğrulacağız ve nasıl olacağız dosdoğru? Yaşamanın nelere bedel olduğunu nerden bileceğiz? 

Bugün Müslüman ümmetleri kasıp kavuran ve söz konusu mazlumlar olduğunda; görmezden gelinen zulümler, birgün başka başka milletlerin de canını yakabilecek kadar viral hale gelecek... 

Ve o vakit bugün vefasızlık gören Müslümanlar koşacak yine el alemin, Gayri Müslimlerin yardımına... 

Bir Osmanlı perverliğiyle..

Yalnızca günü kurtarmak ve kendi menfaatleri uğruna yaşamak; hangi dinden, hangi dilden ve hangi ırktan olunursa olunsun etik değildir. 

Yaşanan hadiseleri yalnızca kendi bakış açısına göre değerlendirenler için "at gözlüğü" takmış ifadesi kullanılır. Atların gözleri birbirinden bağımsız şekilde farklı açıları görebilir. Bu yüzden at gözlüğü takılır ki dikkatini yalnızca yoluna yönüne verebilsin diye... 

Atlar için hedefe odaklanmayı sağlayan fakat insanlar için büyük ve derin tehdit içeren durumların gözden kaçırılmasına neden olan at gözlüklerini çıkarıp atmanın zamanı geldi de geçiyor bile. 

Cesaretimizin gölgede bırakılmasına izin veremeyiz. Hakimiyetimizi sınırlandırmak isteyenler içinde direncimizin hududunu sınayanlar ne kadarını göze alabileceğimizi görmek istiyorlar belli.

Krallar piyon oldu İslam Birliği hayal!

Suudi Arabistan'la Hristiyan bir Papa Gazze'deki katliam için aynı ölçüde tepki ve kınamada bulunuyorsa İslam Birliği bir hayalden ibarettir bunu da yazın bir kenara!

Siz, Sahabe-i Kiram Efendilerimiz'e aşkın merdivenlerinden sabırla ve büyük fedakarlıkla çıkan, ilk muzafferlere bakın…

Ebu Eyüp el- Ensari (r.a), İstanbul’un ikinci kez kuşatılması esnasında (Eyüp Sultan Hazretleri bu sefer esnasında 80 yaşının üzerindedir.) Rumlara karşı yapılan cihat yolunda hastalanmış vefatı yaklaştığı sırada ise şöyle demiştir:

"Şayet ölürsem beni yanınıza alın ve ileri götürün! Rum topraklarına karşı gücünüz yettiğince uzağa taşıyın. Düşman saflarıyla karşılaşıp artık ilerleyemez duruma geldiğinizde, beni oraya ayaklarınızın altına defnedin!”

İşte bu misal de olduğu gibi cihat arzusuyla çarpan rikkat dolu kalpler; cihatta ilk safta çarpışmanın kıymetini anlamış, nadide insanlardır. Öyle ki, Resulullah Efendimiz (sav) ashabına her daim cihadı ve cihattan geri durmamanın gerekliliğini tebliğ ederken, Allah yolunda ilk önde çarpışmayı dünya ve içindeki her şeyden daha evla görmüştür. 

Gönül erleri  için iman aşkı, ispat isteyen yegâne duyguydu. Türlü türlü imtihanlarla sınandı onlar ve yoğruldu imanları. Lakin kollarını kaybetseler, kanatlandılar; aç kalsalar, midelerine taş bağladılar; yokluk içindeki varlıklarını sırf İslam sancağı dalgalansın diye, siper ettiler.

Bugün gönül hanemiz bu iman nurundan mahrumsa, bedenimizi nasıl mamur edebiliriz? Değerlerimizi islam kimliğimiz olmadan nasıl koruyabiliriz? 

Filistin'de her Cuma sabahı “Büyük Şafak” tır. Filistinliler, işgalcilerin baskın ve tahribatlarına karşı Kudüs’ ün İslami kimliğini korumak adına Mescid-i Aksa' da hep birlikte kıyama dururlar. İşgalin soğuk ve kan donduran zulmüne rağmen semaya yükselen tekbirler ısıtır yüreklerini. İbret-i alemdir bir kıyamın bin kıyımı nasıl durdurduğu...

Sonrası dua…

Sonrası teslimiyet…

Sonrası beklenen o yüce adalet…

Peki dünya daha adil bir yer olabilir mi? Kanlı darbe girişimlerine, eşi benzeri görülmemiş katliamlara gerek duyulmadan, insanlar özgür ve huzur içinde hayatlarını idame edemezler mi? 

Mesela Birleşmiş Milletlerce alınan kararlarda, ırk ve inanç ayrımı olmasa... Zulmün uzantıları hiçbir coğrafya ayrımı yapmadan bertaraf edilebilse... Çocuklar attığı taştan sorumlu tutulmasalar da; çocuklara silah doğrultan, onları hunharca katleden ve insani hiçbir tarafı olmayan eziyetlerin müsebbipleri hesaba çekilebilse… 

Vicdanı yitik bir var oluşun, orantısız kullanılan gücün, halkların katili ve sahibi olmak yerine insanlığa sahip çıkılabilse... Erdemli oluşun insanı harikulade yücelten yanıyla yetinerek, toprakların ve coğrafyaların değil; insanların gönül tahtına kurulabilinse...

Esaret altında yitirilen ömürlerin kurtuluşu için; gün bugündür perspektifiyle, doğu- batı fark etmeksizin, gelişmişliğin en büyük kanıtı olarak; tanık olunan -cahiliye devri metodu- esaretin zincirleri kırılabilinse... 

Maddeden ziyade, İnsana ram olunan; kazanmak savaşından, yaşamak barışına evrilen bir rota oluşturulabilse...

Bugün zulmün tüm engelleri yıkarak baş gösterdiği Filistin’ de; adaletsizliğe terk edilmiş tüm mazlumlar için, mümkün görülen zulüm yerine; asıl mümkün olanın adalet olması gerektiği hiç unutulmasa.

İnelim çarmıhımızdan. Bir yer bulalım bir de gök… Bu defa başka olsun.

Gazze gelmiş geçmiş zamanının en hüzünlü öyküsünü yazıyor şimdi...

Onlara yalnız olmadıklarını ve çaresiz kalmadıklarını gösterelim. Esaret zincirlerini çıkaralım şefkatle... Kaybettikleri ne varsa yeniden kazandıralım. Aydınlık sabahları olsun, doğsun yine ümit güneşleri… Ölümün yüzünü hayata döndürelim. Çocuklar için dünyayı daha adil bir yer kılalım. Gelecek nesiller bugünün insanıyla övünsünler, utanç değil gurur duysunlar atalarıyla!

... Zulüm çocukların gözlerine yerleşmiş, korku uzuvlarını sarmış... Gazze'deki matem asırları aşacak gibi... Kolay olmayacak bundan sonra yaşamak!..

Gazze'nin kızıl bahtını yeşile hayatta kalabilen çocuklar döndürecek. Unutmayalım ki; 10 yaşlarında bir çocuğun kardeşini ölüme şehadetle uğurlaması göreceği bir hesabı olduğundandır.

Ondandır bu dirayet ve inayeti... Sudan, aştan, imkandan mahrum kalmaları engel değil onlar için! İslamla yoğrulanlar destan yazacak Gazze'de, Gazzeli gözlerde intikam bahçeleri yeşerecek...

Daha adil olanların daha zalim olanlara üstün geldiği bir dünya ümidiyle! Allah tüm mazlumlarla birlikte  Filistinli Müslümanların, çocukların, gençlerin de  yâr ve yardımcısı olsun.


[1] (bkz. Ahmet, V,419,416) / Said Ercan