Toprağın insan eliyle emeğe bürünerek şekillendiği bu zanaat ile geçmişten bu yana yemek kabı, zeytinyağı saklama küpü ve testi gibi sayısız eşya üretilerek insanlığın hizmetine sunuldu. Şimdilerde dekoratif eserlerin de eklenmesiyle popülerlik kazanmaya çalışılsa da yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.Tarihin en eski meslekleri arasında gösterilen çömlekçiliğin yok olmasından korkan çömlek ustası Tekin Özkalkan, yaşadığı korkuyu "Biz de su testisi gibi kırılıp gideceğiz" sözleriyle ifade ediyor.Ailesinin 3 nesildir Gaziantep’te, çömlek ustalığı ile geçimini sağladığını belirten 51 yaşındaki çömlek ustası Özkalkan, kendisiyle birlikte çalışan ve 60 yaşını geçen ustalarına bir şey olması durumunda mesleğin bitebileceğini söyledi.Gaziantep’te, plastik kaplar yokken kentte ilk önce dedesinin bu işi yapmaya başladığını belirten Tekin Özkalkan, “Turşu, salça, yağ ve peynir küpleri üretirdi. Dedemden babam öğrenmiş, babamdan biz öğrendik, plastik çoğalınca küp pek satılmaz oldu. Plastik ucuz diyorlar, kırılmıyor diyorlar ama sağlık yönünü pek düşünmüyorlar." dedi. Sözlerinin devamında Özkalkan "Bizde biraz formatı değiştirerek güveç, sarma taşı ve servis tabağı gibi alanlara döndük. Ekmeğimizi kazanmaya çalışıyoruz hemen hemen 30 senedir bu işi yapıyorum ben. Benden önce dedem, babam yapmış biz de gidebildiğimiz kadar gideceğiz" ifadelerini kullandı.İnsanların çamurdan çıkan şekilleri sevdiğini ifade eden Özkalkan, “Bu meslek Gaziantep’te ölmesin çünkü bunu burada bizden başka yapan yok çevre illerde de yok o yüzden böyle bir meslek ölmesin diyoruz. Mesleğimiz çok rağbet görmüyor." diye konuştu.Özkalkan "İnsanlar seviniyor çamurdan bir şeyler çıkartıyoruz diye ama bunu meslek olarak yapalım diye de görmüyorlar bende sürdürebildiğim kadar sürdüreceğim ondan sonra ilerisi ne olur bilmiyorum” sözleriyle içinde bulundukları durumu anlattı.Toprağın yemeğe verdiği lezzetin tartışılmaz olduğunu kaydeden Tekin Özkalkan, “Toprak, Adem Aleyhisselam'dan beri var. İnsanlar toprak kaplardan yemek yer, toprağın lezzeti bir başkadır. Fırından çıktıktan sonra yarım saat boyunca kaynaması sürer ve ayrı bir lezzet kadar yemeğe. Oteller, restoranlar buradan gelip tava, güveç alıyorlar müşterilerine sunum yapıyorlar. Bu şekilde yemeğin çok daha lezzetli olduğunu söylüyorlar” ifadelerini kullandı."Gelişim olmadığı için çırak da yetişmiyor" diyen Özkalkan, “Kendimizi geçindirecek kadar kazanıyoruz ama geliştirecek kadar kazanmıyoruz, o yüzden de çırak yetişmiyor, usta yetişmiyor. Yanımdaki ustalarda çocukluktan beri bu işi yapan iki ustam var ikisi de yaşlı ama onlara bir şey olsa meslek biter bırakırız” dedi.Tarihi eser ve define dolandırıcılığı olaylarına ilişkin de tedbirli olduklarını dile getiren Özkalkan, babası ile başından geçen bir olayı anlattı.Kendilerine bir kamyon özel sipariş verilen 3 kulplu küpleri merak etmesi üzerine araştırma yapan Özkalkan, “Manisa plakalı bir kamyonet gelmişti müşteri, bizden amforaya benzer 3 kulplu küp istedi bir kamyon kadar." ifadelerini kullandı.Özkalkan konuşmasına "Bizde dedik ki ‘ne yapacaksın bunu’ oda bize ‘İstanbul’da falan satacağız pazarlamak istiyoruz’ dedi, sonra ürünü verdik. O, esnada ben şoförleri ile konuştum o arada ‘ne yapıyorsunuz bu ürünleri’ diye sordum" sözlerini ekledi.Üzerine dışkı dökülüp satıldığını öğrenen Özkalkan "Şoför ‘abi bunlar Manisa’da köyde toprağa gömüyorlar üstüne de bir traktör zibil (hayvan dışkısı) döküyorlar, toprak döküyorlar burada 5-6 ay kalıyor sonrasında ise ürün antik bir hava alıyor sonra da onu götürüp İstanbul’da, İzmir’de pazarlıyorlar’ dedi" şeklinde konuştu.Yaşanan bu olaydan sonra daha dikkatli olan Özkalkan "Bundan sonra ürün vermedim onlara ve daha dikkatli oldum her ürün almak isteyene nerede kullanacağını artık soruyorum” diyerek başından geçenleri anlattı.“Biz de herhalde su testisi gibi kırılacağız” diyen Özkalkan, “Bu meslek bitecek çok uzun vadeli bir şey görmüyorum yani çok ileriyi görerek yaptığımız bir şey de yok, çok fazla kazanıp geliştirecek bir ortamımız da yok, biz de testi gibi kırılıp gideceğiz kendimizi geliştiremediğimiz için” diye konuştu.