Empati yeteneği gelişmemiş insanlar, başkalarının sıkıntılarını,
dertlerini, sevinçlerini, üzüntülerini anlayamazlar.
Çünkü onlara göre dünya onların etrafında dönmektedir. Bir
arkadaşının başarısına sevinebilmeyi, üzüntüsüyle kahrolmayı
beceremezler.
Sadece arkadaş mı? Hayır, dünyanın öteki ucundaki bir çocuğun
çaresiz fotoğrafı karşısında sulanmıyorsa gözleri, sızlamıyorsa
yürekleri en yakınındakilerin acısını anlamasını bekleyemeyiz
onlardan.
Türkiye’de siyasetçi olmanın sanırım baş şartı empatiden yoksun
olmak!
Seçim zamanı, oy uğruna verilen sözler,” benim vatandaşım, benim
milletim, benim köylüm, benim işçim” diyen koca koca adamlar
sonrasında her hangi bir sebeple kendilerini eleştirenlerin
coplanmasına, yüzlerine biber gazı sıkılmasına aldırış
etmezler.
Aslında yoksun oldukları empati duygusu yüzünden edemezler ama
keşke onlar hiç olmazsa bunun farkına varabilseydi.
O yüzden,” bizim biber gazımız yüzde yüz doğaldır” diyen bir
bakanın, ki gaf konusunda eline kimse su dökemez, “O zaman benim
oğlum neden öldü?” diye soran annenin yürek acısını anlayabilmesi
imkansızdır.
“Öleceği varmış ölmüş” demediyse şanslısınız!
Bana sorsalar siyasetçinin ilk ilkesi ne olmalıdır diye, ki
aslında bütün insanlar için geçerlidir bu, empati kurma yeteneği
olsun, gerisi gelir derim.
Başarının, mutlu olmanın, arkadaş olabilmenin, dost
kalabilmenin, inandırıcı olabilmenin, saygının, huzurun temelinde
en büyük katkı empatiye aittir çünkü.
Günlerdir yazılanlar, çizilenler aynı, hatta yıllardır bu böyle,
şehitlere “Birkaç Mehmet” diyen de, “Bizim biber gazımız
organiktir” diyen de, ölen maden işçilerinin ailelerine “Ne güzel
öldüler” diyebilen de empati yoksunu siyasetçilerin kendi hayatları
dışındaki hayatları ne kadar ucuz gördüklerinin göstergesi.
Empati yeteneğinden yoksun insanların, başkalarının yaşadığı
acıları ancak kendi başlarına geldiğinde anlayabildiğini hayat
tecrübelerimizden biliriz çoğumuz. Hani kaybettikten sonra değerini
anlamak gibi…
Çok geç değil mi?
Twitter.com/nsrnylmz