Gazetenin asıl kahramanları
Abone ol"Gazeteci" denildiği zaman çoğunun aklına ön plânda yer alan kişiler gelir. Oysa gazete, emekle yoğruluyor. Ve bu işin asıl kahramanları, kendilerini göstermiyor.
Türkiye'de ve dünyada "Gazeteci" denildiği zaman herkesin
aklına tanınmış isimler gelir. Fakat çoğu vatandaş, gazetenin
emek-yoğun bir iş olduğunu düşünmez. Çünkü gazeteyi eline alan
herkes kendisini o günün gelişmelerine ve konularla ilgli yorumlara
kaptırır. Fakat insanlara bu hizmeti sunan asıl kahramanlar,
kendilerini hiç belli etmezler. Onlar için tek amaç vardır:
"Mutfakta malzemeyle en güzel metinleri oluşturmak ve vatandaşlara
enformasyon ziyafeti çekmek!".
Zaman yazarı Nedim Hazar, bu söylediklerimizi "Zaman mutfağından bir örnek"le açıklıyor...
YAZI: M. NEDİM HAZAR
KAYNAK:
Özellikle Uğur Dündar’ın Arena’sının üzerinde hassasiyetle durduğu ‘Gıda Terörü’ dosyalarını ekranlardan izledikçe, önümüze cazip, güzel ambalajlar ile servis yapılan şeylerin arkasındaki o kirli yüzü dehşet içinde görüyoruz.
Ve anlıyoruz ki, vitrini güzel olan her şeyin mutfağı aynı değildir. Öyle mutfaklar var ki, pislik içinde, iğrenç ellerin, kötü zihniyetlerin, berbat malzemeler ile hazırladıkları gıdalar üretiyor.
Ne yazık ki, gıdada yaşanan bu çarpıcı tablo diğer alanlara yansımıyor. Mesela ben gazetelerin mutfaklarını merak ediyorum. Her gün önümüze gelen, bize servis yapılan ve kusursuz gösterilmeye çalışılan bu mevkutelerin mutfaklarında neler var?
Acaba sevgili Dündar’ın gıda dosyalarındaki mutfaklarda yaşayan kötü aşçılar, yamaklar, uşaklar, garsonlar medya mutfaklarında da barınıyor mu? Yani nasıl ki bir ‘gıda terörü’nden bahsediyorsak ve bunun ana nedeni ‘mutfak’ ise, medya terörünün ana nedenlerinden birisi -belki birincisi- medya mutfakları olabilir mi?
Şüphesiz herhangi bir kurumu ya da kuruluşu kötülemek veya aşağılamak adına söylemiyorum tüm bunları. Başka bir konuya dikkat çekmek gayretindeyim. Bir gazetenin yazarı, çizeri, muhabiri sürekli vitrinde, paravanın ön kısmında olan kahramanlardır. Olumlu-olumsuz tepkileri, övgüleri ya da yergileri onlar alırlar. Ancak her gazetenin yahut televizyonun bir de mutfak kısmı vardır. Okur veya izleyici pek bilmez, tanımaz etmez; ama en az paravanın ön kısmındakiler kadar -hatta çoğu zaman onlardan bile- önemlidirler.
Kendi gazetemizden bir örnek vereyim hemen. Siz okurlarımız benim ya da bir başka yazarın en azından ismine aşinasınızdır. Beğenirsiniz veya beğenmezsiniz, zaman zaman olumlu kimi zaman olumsuz tepkilerinizi iletir yazılarla, görüşlerle mutlu olur yahut üzülür, kimi zaman sinirlenirsiniz. Ama çok azınız Hamit Karalı ismini duymuşsunuzdur. Hamit, yıllardan beri gazetemizin mutfağında, birçok serviste geceli gündüzlü çalışmış, en az başyazar kadar hizmet etmiş bir genç elemanıdır gazetemizin. Bir dönem beraber çalışma imkanı da bulduğum bu genç arkadaşımız size ulaşan birçok habere, yoruma, fotoğraf altı yazıya, spota emek verir. Aramızdaki tek fark, bizler ismimizi ve resmimizi koyduğumuz için tanınırız, Hamit ve onun gibi arkadaşlarımız hep gizli kahraman olarak kalırlar.
Mutfaktaki bu isimsiz yeteneklerdir gazetenin vitrinindeki kaliteyi oluşturan. Bu gazete bu kadar ödül, iltifat ve övgü alıyorsa belki de en çok onlar hak ediyorlardır. Bu arkadaşlarımızın çoğu belli bir konuda uzmandırlar aynı zamanda. Örneğin Hamit Karalı Babıali’de pek az kişide rastlanabilecek derecede ‘medya’ konusunda bilgi ve birikime sahiptir.
Hamit, geçtiğimiz günlerde çok faydalı bir çalışmaya imza attı. Sektörde edindiği 11 yıllık deneyimi, aldığı notları, tuttuğu arşivleri, yaptığı araştırmaları bir güzel kurgulayarak kitap hazırladı. “Medya İmparatorluğu” adındaki kitabında ajan gazetecilerden 28 Şubat’ta medyanın rolüne, yolsuzluk ve hortumcular ile medya bağlantısından ihtilallerin arkasındaki basın gruplarına kadar onlarca konuyu Türk halkına sundu. Birçoğu derli toplu olarak gazetelerde, dergi ve televizyonlarda göremeyeceğiniz dosyaları kitap hacminde işlemiş Hamit Karalı. “Medya İmparatorluğu”, 11 yılı aşkın titiz bir medya taraması sonucunda hazırlanmış, alanında ilk kabul edilebilecek özelliklere sahip tarihsel bir çalışma. Yaklaşık 500 somut örnekle medyayı tüm yönleriyle sorgulayan kitap, ortaya çok çarpıcı sonuçlar çıkarıyor ve akıllarda soru işareti bırakan birçok konuya gazetecilerin dilinden gereken cevapları veriyor.
Neler yok ki kitapta? Liderler arasında kuryelik yapan gazetecilerden her gazetede bir ajan var tartışmasına, haberlerle üç darbenin nasıl hazırlandığından basın gücü ile alınan ihalelere, reyting uğruna evlere pompalanan şiddetin açtığı trajedilerden habercinin zorbalığı ve sönen hayatlara kadar 500’e yakın örnek...
Truva Yayınları’ndan çıkan kitap, gazetemizin mutfağındaki genç yeteneklerden birinin zekası ve mesleki verimliliği hakkında insanın göğsünü kabartacak cinsten. Okuyunca, böylesi bir mutfağa sahip olmakla gurur duyuyor insan!
Zaman yazarı Nedim Hazar, bu söylediklerimizi "Zaman mutfağından bir örnek"le açıklıyor...
YAZI: M. NEDİM HAZAR
KAYNAK:
Özellikle Uğur Dündar’ın Arena’sının üzerinde hassasiyetle durduğu ‘Gıda Terörü’ dosyalarını ekranlardan izledikçe, önümüze cazip, güzel ambalajlar ile servis yapılan şeylerin arkasındaki o kirli yüzü dehşet içinde görüyoruz.
Ve anlıyoruz ki, vitrini güzel olan her şeyin mutfağı aynı değildir. Öyle mutfaklar var ki, pislik içinde, iğrenç ellerin, kötü zihniyetlerin, berbat malzemeler ile hazırladıkları gıdalar üretiyor.
Ne yazık ki, gıdada yaşanan bu çarpıcı tablo diğer alanlara yansımıyor. Mesela ben gazetelerin mutfaklarını merak ediyorum. Her gün önümüze gelen, bize servis yapılan ve kusursuz gösterilmeye çalışılan bu mevkutelerin mutfaklarında neler var?
Acaba sevgili Dündar’ın gıda dosyalarındaki mutfaklarda yaşayan kötü aşçılar, yamaklar, uşaklar, garsonlar medya mutfaklarında da barınıyor mu? Yani nasıl ki bir ‘gıda terörü’nden bahsediyorsak ve bunun ana nedeni ‘mutfak’ ise, medya terörünün ana nedenlerinden birisi -belki birincisi- medya mutfakları olabilir mi?
Şüphesiz herhangi bir kurumu ya da kuruluşu kötülemek veya aşağılamak adına söylemiyorum tüm bunları. Başka bir konuya dikkat çekmek gayretindeyim. Bir gazetenin yazarı, çizeri, muhabiri sürekli vitrinde, paravanın ön kısmında olan kahramanlardır. Olumlu-olumsuz tepkileri, övgüleri ya da yergileri onlar alırlar. Ancak her gazetenin yahut televizyonun bir de mutfak kısmı vardır. Okur veya izleyici pek bilmez, tanımaz etmez; ama en az paravanın ön kısmındakiler kadar -hatta çoğu zaman onlardan bile- önemlidirler.
Kendi gazetemizden bir örnek vereyim hemen. Siz okurlarımız benim ya da bir başka yazarın en azından ismine aşinasınızdır. Beğenirsiniz veya beğenmezsiniz, zaman zaman olumlu kimi zaman olumsuz tepkilerinizi iletir yazılarla, görüşlerle mutlu olur yahut üzülür, kimi zaman sinirlenirsiniz. Ama çok azınız Hamit Karalı ismini duymuşsunuzdur. Hamit, yıllardan beri gazetemizin mutfağında, birçok serviste geceli gündüzlü çalışmış, en az başyazar kadar hizmet etmiş bir genç elemanıdır gazetemizin. Bir dönem beraber çalışma imkanı da bulduğum bu genç arkadaşımız size ulaşan birçok habere, yoruma, fotoğraf altı yazıya, spota emek verir. Aramızdaki tek fark, bizler ismimizi ve resmimizi koyduğumuz için tanınırız, Hamit ve onun gibi arkadaşlarımız hep gizli kahraman olarak kalırlar.
Mutfaktaki bu isimsiz yeteneklerdir gazetenin vitrinindeki kaliteyi oluşturan. Bu gazete bu kadar ödül, iltifat ve övgü alıyorsa belki de en çok onlar hak ediyorlardır. Bu arkadaşlarımızın çoğu belli bir konuda uzmandırlar aynı zamanda. Örneğin Hamit Karalı Babıali’de pek az kişide rastlanabilecek derecede ‘medya’ konusunda bilgi ve birikime sahiptir.
Hamit, geçtiğimiz günlerde çok faydalı bir çalışmaya imza attı. Sektörde edindiği 11 yıllık deneyimi, aldığı notları, tuttuğu arşivleri, yaptığı araştırmaları bir güzel kurgulayarak kitap hazırladı. “Medya İmparatorluğu” adındaki kitabında ajan gazetecilerden 28 Şubat’ta medyanın rolüne, yolsuzluk ve hortumcular ile medya bağlantısından ihtilallerin arkasındaki basın gruplarına kadar onlarca konuyu Türk halkına sundu. Birçoğu derli toplu olarak gazetelerde, dergi ve televizyonlarda göremeyeceğiniz dosyaları kitap hacminde işlemiş Hamit Karalı. “Medya İmparatorluğu”, 11 yılı aşkın titiz bir medya taraması sonucunda hazırlanmış, alanında ilk kabul edilebilecek özelliklere sahip tarihsel bir çalışma. Yaklaşık 500 somut örnekle medyayı tüm yönleriyle sorgulayan kitap, ortaya çok çarpıcı sonuçlar çıkarıyor ve akıllarda soru işareti bırakan birçok konuya gazetecilerin dilinden gereken cevapları veriyor.
Neler yok ki kitapta? Liderler arasında kuryelik yapan gazetecilerden her gazetede bir ajan var tartışmasına, haberlerle üç darbenin nasıl hazırlandığından basın gücü ile alınan ihalelere, reyting uğruna evlere pompalanan şiddetin açtığı trajedilerden habercinin zorbalığı ve sönen hayatlara kadar 500’e yakın örnek...
Truva Yayınları’ndan çıkan kitap, gazetemizin mutfağındaki genç yeteneklerden birinin zekası ve mesleki verimliliği hakkında insanın göğsünü kabartacak cinsten. Okuyunca, böylesi bir mutfağa sahip olmakla gurur duyuyor insan!